14. Bölüm

1.2K 62 1
                                    

Yazım Tarihi, 18 Ocak 2022

---

5 yıl önce, İlahi bakış açısı...


Beyaz tenli çocuk klozete eğilmiş, 4 gündür onu rahat bırakmayan mide bulantısı yüzünden yine kusuyordu.

En sonunda rahatladığında geriye çekildi. Ağzını suyla çalkalamak amacıyla lavabonun yanına gitti.

Elini yüzünü yıkarken aynada kendiyle göz göze gelmişti. Şu son günlerde çökmüştü. Sevgilisiyle olan tartışmaları olsun, sürekli kusması olsun bedenini tamamen yormuştu.

Sevgilisi artık kendine yaklaşmıyordu.

Her ne kadar bu duruma üzülse de alışıktı. Sürekli tartışırlar, en sonunda kendilerini yatakta ölümüne sevişirken bulurlardı.

Sakince lavabodan çıktı. Sevgilisi, Burak oturma odasında maç izliyordu.


Onu rahatsız etmeden çaprazındaki koltuğa oturdu. Sevgilisi göz ucuyla ona bakmıştı.

“Mideni üşüttün herhalde. Doktora git ilaç yazsın.”

Kendisi de düşünüyordu bunu. Ama onunla beraber gitmeyi tercih ederdi.

Şansını denemek için ağzını açtı.

“Sende benimle gelsen olmaz mı?”

Burak, Armağan’ın bu isteği üzerine kaslarını çattı.

“Kendin git!” demişti itiraz istemeyen bir ses tonuyla.

Saçlarını henüz boyatmamış çocuk el mahkum tek başına hastaneye gidecekti.

--

“Hamilesiniz.”

“N-ne?”

“Duydunuz Armağan Bey. Hamilesiniz. Henüz 2 haftalık. Size yapmanız gereken şeylerin listesini vereceğim.”

“A-ama biz korunmuştuk.”


“Eğer ucuz bir marka kullanmışsanız yırtılma ihtimali yüksek. Büyük ihtimalle siz fark etmeden olmuştur.” (Pov: Götümden atıyorumdur.)

Ne yapacağını bilemeden odadan çıkmıştı Armağan. Belki bu bebek aralarını düzeltirdi. Ama daha sonrasında sevgilisinin bebek sahibi olmak hakkında söylediği şeyler geldi aklına. Yine de umudunu kaybetmeden eve doğru yola koyuldu.

Belki bir başka canlının varlığı onları durulturdu.

--

Kapıyı anahtarla açıp girdi. Televizyondan hala sesler geliyordu. Demek ki sevgili gittiğinden beridir hiç yerinden kalkmamıştı.

“Armağan! Geldin mi?”

“Evet!” diye bağırdı üstündeki ceketi çıkarırken.

“Dolaptan bir bira getir bana.”


‘Hay biranı sikeyim senin’ diye mırıldanarak mutfağa girdi. Buzdolabından aldığı bir birayla içeri doğru ilerledi.

Kapıdan girdiğinde elindekini karşısında oturan kıvırcık adama fırlattı.

Havada kapan adam, “Biraz daha kibar olmayı deneyebilirsin.” Demişti kinayeli bir sesle.

Ona cevap vermeden koltuğa attı kendini. Aklıma karnındaki bebek gelmişti. Sevgilisine nasıl söyleyeceğini düşünürken Burak konuştu.

“Doktor ne dedi?” gözlerini ekrandan ayırmadan konuştu.

Ya şimdi ya hiç diyerek konuşmadan önce derin bir nefes aldı.

“Bu hakkındaki düşüncelerini biliyorum. Ama olan olmuş artık, kabullenmek düşmez mi bize?”

Burak, ortamdaki  ciddiyeti fark edince, elindeki kumandayla televizyonu kapatıp Armağan’a döndü.

“Ne demek istiyorsun? Açık konuş.”


“Hamileyim.”

--

O gün... O gün Armağan’ın kendini Burak’ın yanında rahat hissettiği son gündü.

Sevgilisi hamile olduğunu öğrenince bağırıp küfürler etmiş, ortalığı dağıtmıştı.

İçten içe böyle bir tepki vereceğini bilen Armağan ise köşede sakince onun durulmasını beklemişti. Kendisi ve bebeğini asla kabul etmeyecek gibi görünüyordu.

Burak o gün evden gitmiş bir daha gelmemişti. Armağan da böyle bir adamı aramak için uğraşmıştı.

Çevresinde kendime yardım edebilecek kimse yoktu artık. Hamile başına hem kendine hem de karnındaki cana bakmak zorundaydı. Ayrıca okula da devam etmesi gerekiyordu. Ama bu halde okula devam edemeyeceğini bildiği için ilk işi okulu dondurmak olmuştu.

Günleri evde tek başına geçerken bebeği 1 aylık olmuştu artık.

Doktor kontrolü vardı bugün.

Bunu için odasında hazırlandı ve evinden çıktı.

Yürüyerek gitmenin daha iyi olacağını düşünerek ilerlemeye başladı.

Hastanenin yakınlarında bir kafe vardı. Oradan kendine bir şeyler almayı düşünürken günler sonra Burak’ı ilk defa orada görmüştü.

‘Bu bebek benim değil, olamaz. Al ve kendi sıpana kendin bak.’

Burak’ın evden gitmeden önce kendisine söylediği şeyler aklına gelmişti. 

Hala onu deli gibi sevse de bebeklerini kabullenmediği için onu görmezden gelecekti.

Yavaş yavaş yürürken bir kadın sevdiği adama seslenmişti.

Kadın koşarak adama sarılmıştı. Adam kadının belinden tutup dudaklarına uzun bir öpücük kondurmuştu.

Gözündeki bir damla yaşla bunları izleyen Armağan geri adam atmak için kendini zorlamaya başlamıştı. Yerinden bir santim bile kıpırdayamayan çocuğun bacaklarının arasına bir acı saplanmıştı.


Bebeğini kaybedecekti, hissediyordu.

“Yardım edin!”  

Feryadı herkesin içini acıtmıştı. Hızlıca hastaneye götürüldü ve ameliyata alındı.

--

“Geçmiş olsun.”

Armağan daha yeni yeni kendine geliyordu. Eli karnına gitti. Bebeğini istiyordu.

“Bebeğim?”

“Düşük yaptınız. Tekrardan geçmiş olsun.”

‘Senin bebeğin olduğu için öldü.’

Başını ellerinin arasına aldı.

“Hayır, hayır bu doğru değil.”

Kafasının içinde kahkaha sesleri duyuyordu.

‘Evet evet bu doğru. Sen bakamadın ona.’

“B-ben çok güzel baktım ona. Sen yoktun yanımızda.”

‘O benim bebeğim değil. Ölmesinin tüm suçu sensin, Armağan. Bebeklerinin hepsi ölecek Armağan. Asla bir çocuğun olmayacak.’

Ağlamaya başladı.

“Doğru değil... Doğru değil... Ben öldürmedim çocuğumu. O... O... Ben mi öldürdüm yoksa?”

Hıçkırıkları çığlıklara dönüşmüştü. Bağıra bağıra ağlıyor elleriyle saçlarını çekiştiriyordu.

Sürekli olarak ben öldürmedim diye sayıklıyordu. 

Sesleri duyan doktor odaya hızlıca dalmıştı.


“Hemşire! Sinir krizi geçiriyor. Sakinleştirici iğne getirin.”

“B-ben öldürmedim çocuğumu.” Derken iğne yapıldı ve bedeni yorgun düşerek uykuya daldı.

Armağan bebeğinin ölümünü Burak yüzünden sürekli kendine bağlıyordu.

Artık bir çocuk sahibi olmak istemiyordu.


--

Armağan’ın bebeğini kaybetmesi üzerinden aylar geçmişti.

Psikolojik tedavi alıyordu. Kafası dağılsın diye okuluna bile geri dönüp kalan 2 yılını tamamlamıştı.

Artık 22yaşındaydı. Ailesi para göndermeyi bırakmıştı. Ama kendisini halen iyi hissetmediği için işine başlamadı.

Kenarda birikmiş parası onu bir süre daha idare ederdi.  

Halen bebekleri seviyordu. Bir bebeği karnında taşımak istiyordu. Ama kendi bebeği olursa ölürdü.

Birden aklında ışıklar yanıp söndü. Neden taşıyıcı annelik yapmıyordu?

--
İlk taşıyıcı anneliğini yapmıştı. Bebek karnındayken sürekli çocuğu aklıma geliyordu. Ama karnındaki bebek her ne kadar kendisinin olmasa da ona çok yardım etmişti.

Geçen dokuz ayın sonunda Armağan sağlıklı bir şekilde çocuğu doğurmuştu.

Artık psikoloğa da gitmiyordu. Tamamen toparlanmıştı. Hem bebeği büyüttüğü için para bile almıştı.

Saçlarını bile boyamıştı. Artık yenilenmiş gibiydi.

Son kez bir bebek daha taşımak istiyordu. Sonrasında işine, normal hayatına dönecekti.

Nereden bilebilirdi ki bebeklerini taşıdığı iki adama sırılsıklam aşık olacağını? Bebeği benimseyeceğini. Kendi bebeği olursa ölecek korkusunu atlatacağını.

Armağan artık iyiydi. Bu iki adam yanında olduğu sürece her şeyi atlatabilirdi.


Taşıyıcı Baba | bxbxb | Mpreg Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin