5. Bölüm

1.5K 76 3
                                    

Yazım tarihi,25-26-27 Ağustos 2021

----


“Armağan. Uyan hadi. Yemek hazırladım.”

Baler’in sesiyle uyanmıştım. Gözlerimi zar zor açarak esnedim. Karşımda beyaz saçları ile Baler duruyordu.

Yatmadan önce giydiğim geceliğin tişörtü, tek omzumdan düşmüştü. Zaten açılan üstüm ile şu an yarı çıplak sayılabilecek bir durumdaydım.

Buna rağmen sadece gözlerime bakan Baler’le utanarak üstümü başımı düzelttim.

“Ben elimi yüzümü yıkayıp geliyorum. Başlayın siz.” Diyerek odadan çıkmasını belirttim.

O odadan çıkınca kıyafetlerimi olduğu gibi bırakıp lavaboya yöneldim. Sonuçta uzun bir süre onlarda kalacaktım. Ev halime alışmaları gerekiyordu.

Yüzüme birkaç kere su çarptıktan sonra ellerimi kuruladım. Tuvaletin lambasını da kapattıktan sonra seri adımlarla mutfağa ilerlemeye başladım.

Masada tableti ile uğraşan Roman ve dolaptan meyve suyunu çıkaran Baler karşılamıştı beni.

Roman’ın bakışları saniyelik olarak bana dönerken Baler, “Gel otur. İçecekleri de doldurunca başlayabiliriz.” Demişti 

Ona kafa sallayarak Roman’ın karşına oturdum. Halen benimle ilgilenmeyen Roman’la sinirlerim iyice gerilmişti. Kendine sakin olmayı telkin etsem de, bana bakmadığı sürece bu mümkün olmayacak gibiydi.

Ondan özür dilemem gerekiyordu. Gereksiz yere kaba davranmıştım.

Özür dilemek için ağzımı açtım.

“Roman?”

Bana bakmadan ‘hmm’ladı. Bu daha çok moralimi bozarken sebebini hamile olmama veriyordum. Sonuçta hormonlarım tavandı. Tamam belki yeni hamile olabilirdim ama hamile, hamiledir.

“Şey... Özür dilerim. Sinirlerim gerilmişti. İster istemez sana patladım.”

Kafasını kaldırıp bana baktı. Gözleri sıcacık bakarken gülümsedi. “Sorun değil.”

Gerçekten dengesizdi. Ancak problem değildi. Sonuçta herkesin bir takım tuhaflıkları vardı.

Ona geri gülümseyip masaya oturan Baler’le masada duran yemeklerden almaya niyetlendim  Benden önce davranan ikili,  tabağıma bir şeyler dolduruyordu.

Baler’in tabağıma koyduğu pişmiş sebzeyle yüzümü buruşturdum.

“Sebze koymasan?”  

Baler yerine Roman cevap verdi.

“Tabağındakiler bitecek.”

“Ama-“

Roman’ın bakışları bana döndü ve eli duraksadı. “Armağan, sözümü ikiletme. Tabağındakiler bitecek dediysem, bitecek. Sağlıklı beslenmen konusunda anlaşmıştık.”

Dudaklarımı büzüp somurttum. “İyi. Yerken kusarsam karışmam.”


Beni umursamayarak kafasını salladı. O yemeği yersem kesinlikle kusardım. Bu yüzden onlara çaktırmadan kaçmaya çalışacaktım.

Tabağın diğer ucunda duran makarnadan bir kaşık aldım. Aşırı lezzetli gelen makarnayla kaşık kaşık yemeye başlamıştım.

Ben yemek yerken Baler’in gülen bakışları benim üstümdeydi. Kafama ona çevirip ne manasında salladım.

Bana ‘yok bir şey’ diyerek kendi yemeğine döndü. Fazla kafaya takmadan yemeye devam ettim.  Tabağımdaki yiyeceğim şeyler bitmişti. Şimdi onlara çaktırmadan sıvışmaya çalışmam gerekiyordu.

Şöyle alttan bir bakış attım. İkisi de yemeklerini yiyordu. Kapıya yakındım. Acaba çatalı yere atıp düşürmüş gibi yapsam. Sonra da emekleyerek kaçsam olur muydu?

Bence mantıklı plan.

Aklımda kurduğum şeyi gerçekleştirmek için çatalı yavaşça yere bıraktım. Çıkan sesle bana dönen ikiliye “Şey... Çatalım yere düştü. Siz yemek yemeye devam edin ben alırım.”

Geri yemeklerini döndüklerine emin olduktan sonra yere eğilip emekleme pozisyonunu aldım. Pıtı pıtı emeklemeye başladım.

Gayet güzel ilerlerken karnımın altından tutulup bir dize oturtuldum. 

Ellerimi çırpıp kaçmaya çalışırken karnımdaki kolla iyice yerimi sabitlenmiştim.

“Yaa!”

“O tabaktakiler bitecek!” demişti dizinde oturduğum Roman.

Baler benim yerimden tabağımı alıp Roman’ın önüne koymuştu. Roman, kendi çatalına sebzeyi batırmış ağzıma doğru yaklaştırmıştı. Anında kafamı çevirip ‘I-ıh’ diye mırıldanmıştım.

“Yersen çikolata veririm.”

Ona dudaklarım büzük, kaşlarım çatık bir bakış attım.

“Gazoz da isterim.”

“Meyve suyu?”

“Bana ne! Gazoz.”

Gözlerini devirip “Hepsi bitecek ama.”

Kafamı salladım. Zafer için küçük bir bedel.

“Aç ağzını. A~!”

İstemeye istemeye ağzımı açtım. Bu sebzelerin tadını hiç sevmiyordum.

Çatalım ağzıma soktu. Sebzeyi yavaşça çiğnerken. Benim ağzıma değmiş çatalla salatadan alıp ağzına attı.

Nasıl tiksinmiyor diye düşünürken, sadece içeceğini içen Baler’in ağzına da aynı çatalla pilav verdi.

Evet hiçbirimiz tiksinmemiştik. Başkası olsa şimdiye ikinci kere kusuyor olacak ben, bu iki adamdan zerre tiksinmemiştim.

Böyle böyle bana tüm tabağı bitirten Roman, ben kucağından kaldırmadan  içeriye geçti. Koltuğa oturduğunda beni, yerime yerleşmem adına kıpırdattı olduğum yere iyice yayılıp sırtımı koluna yasladım.

Yok arkadaş ben normaldim. Bunlar anormal derecede uzundu. Yoksa kucağında oyuncak bebek gibi kalmamın başka bir açıklaması olamazdı. 

Mutfaktan elinde gazoz ve çikolata ile gelen Baler’le yerimde heyecanla dikeldim. Gözlerimin parladığına yemin edebilirdim.

Yüzünden asla silmediği gülümsemeyle yanıma oturup abur cuburları elime vermişti. Çikolatanın paketini açmak için sol elimdeki gazozu Roman’a uzattım. O elindekini alırken boşalan elimle paketi hızlıca açıp ısırdım. Elimden bu zevki alsalardı sittin sene ısınamazdım onlara.

Yavaş ısırıklarla çikolatayı yerken aynı zamanda da gazozumu içiyordum.

Arkamdan Roman’ın kısık mırıldanmasını duymuştum.

“Ulan Baler bir, Armağan iki. En azından Baler’in boyu uzundu da kucağımda  bebek gibi taşıyamıyordum.”

Hızla kaşlarımı çattım. Ben mi demiştim kucağına al diye? Yerimden kalkmaya yeltenince kollarıyla tekrar olduğum yere sabitledi beni.

“Bırak!”

“Hey, hey. Sakin. Ne oldu?”

“Bebeğim ya ben. Bırak beni!”

Zor bela kucağından kalkıp Baler’in kucağına pat diye oturdum. Baler düşmemem için kollarını iki yanıma sararken Roman’ın keskin yüz hatlarına sahip yüzüne baktım.

“Bebeksem tutma beni.”

O an oturmamam gereken bir yere oturduğumu fark etmiştim. Sinirli olduğumda sürekli yerimde kıpırdanırdım. Birazda şımarabilecek bir yer gördüğüm için iyice salmıştım tüm sakinliğimi.

Altımdaki yarı sertlik kendini belli ederken hızlıca kalkıp odama koşarcasına gitmiştim.

Uyuyayım ben en iyisi. Evet, uyuyayım ben.

---

Baler’den

Roman’la giden Armağan’ın arkasından bakıyorduk.

“Niye kaçtı o?”

Simdi sevgili eşime nasıl ‘çocuktan etkilenip sertleştiğim için çocuk utandı kaçtı’ diyecektim. Başkasından etkilendiğim için zaten pişmanlık duyuyordum. Birde bunu Roman’a nasıl söyleyecektim? Kendimi onu aldatmış gibi hissediyorum.

Sıkıntıyla oflarken Roman, ilgiyle yanıma kaydı. Kollarını bana dolayıp yüzüme öpücükler kondururken sordu.

“Ne oldu? Neye sıkıldı canın?”

Ani gelen pişmanlıkla kollarından çıktım. İyice sinirlenmiş Roman sorusunu yineledi.

“A-ama kızma.” Dedim paniklemiş sesimle. Ulan adama başka birinden etkilediğimi söyleyecektim. Yerine dibine girip çıkmamam gerekiyordu.

“Söyle meleğim sen. Kızıp kızmayacağıma sonra karar veririm. Olur mu?”

“Ondan etkilendim.” Diyerek gözlerimi kapattım. Yiyeceğim yumruğu beklerken sorusuyla afallamıştım.

“Biraz daha açar mısın?”

“K-kucağıma oturunca, oturmaması gereken bir yere oturup sürtündü. Bilmeyerek yaptığına eminim. Yani onun bir suçu yok.”

Gözlerine baktım. Düşünceli gibiydi. Onu aldattığımı düşünüyordu -ki bende öyle düşünüyordum.

“Özür dilerim.” Diyerek başımı ona eğdim. Onu çok seviyordum. Gerekirse Armağan’dan bile uzak dururdum ama bunu başarabileceğimden emin değildim. Ne kadar yeni tanışmış olsak bile, Roman’la ilk tanıştığımızdaki hissettiğim heyecanı onunlayken de hissediyordum. İkisinden de vazgeçmek istemiyordum.

“Meleğim bu konuyu şimdilik kapatalım olur mu? Biraz düşünmem gerekiyor. Anlayamadığım, çözemediğim tonla şey var. Anladıktan sonra seninle bir karara varırız.”

Ne olumlu nede olumsuz bir tepki vererek beni, uçurumun ucunda bırakmıştı. Onun cevabından sonra ya geriye dönecek ya da boşluğa düşecektim.

“Tamam. Seni bekleyeceğim.”












Taşıyıcı Baba | bxbxb | Mpreg Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin