11. Bölüm

1.5K 69 8
                                    

Yazım tarihi, 22-23-26-27-28-30 Kasım 2021

----
Armağan’dan...

Ben ne yapmıştım?

Evli bir adamı öpmüştüm. Üstelik hem o adamdan hem de kocasından  hoşlanıyordum.

Gerçekten... Yaptığım şey hiç akla mantığa sığan bir şey değildi. Utancımdan odamdan çıkamamıştım.

Dün olan olaydan sonra, eve geldiğimizde, Roman ve Baler odalarına çekilmişti. Bu durumdan memnundum. Çünkü bana açıklama yap dediklerinde ne diyeceğimi bilmiyordum.

Baler şu zamana kadar yumuşak davranmıştı bana. Tamam Roman da yumuşak davranmıştı ama Baler kadar değildi. Bu yüzden Roman’ın tepkisinden ölesiye korkuyordum. Kocasını öptüm diye ya beni evden kovarsa? Ya bebeği bir daha görmeme izin vermezse?

Bebeği kendime itiraf edemesem de benimsemiştim. Elim istemsiz sürekli karnımdaydı. Onun başına gelen şeyin bu bebeğe gelmesini istemiyordum. Sağlıklı bir şekilde doğsun.

Odamda boş boş durmaya devam ederken susamıştım. Hamile olmasaydım susuzluğa dayanırdım ama dilim damağıma yapışmıştı.

Küçük adımlarla odamdan çıktım. Bugün Pazardı. Yani ikisinin de tatil günü.

Hayırlısıyla onlara yakalanmadan su içip odama kaçacaktım.

Kapıyı yavaşça açtım ve etrafı dinlemeye başladım. En ufak bir çıt bile yoktu. Evde olmadıklarını ummaktan başka çarem de yoktu.

Bebek adımlarıyla ilerlemeye başladım. Rotam belliydi. Önce banyonun önünden ve ikisinin odasından geçecektim. Sonra da mutfağa hızlı bir giriş yapacaktım.

Parkelerin gıcırdamamasını sağlamaya çalışarak yürüdüm. Bir 6-7 adımdan sonra banyoyu aşmıştım. Bu zamana kadar sessizce geldiğim için kendimi tebrik ederek ilerlemeye devam ettim.

Odalarını geçmiş, tam kapıyı arkama almıştım ki kapı açıldı. Evet. İlk raunt başlasın.

“Armağan?”

E yuh ama. Roman’a yakalanmıştım.

Arkamı dönmeden adımı söylemesine cevap verdim.

“E-evet?”

“İki dakika bizim yanımıza gelebilir misin?”

Bu dediği soru değil de, daha çok soru görünümlü emir gibi bir şeydi. Reddetme şansım olmadığı için kabul edecektim el mahkum.

Arkamı dönüp kapıya ilerledim. Roman içeri girmişti. Bende peşinden içeri girdim.

Roman duvara yaslanmış başında ona bir şey diyen Baler vardı. Girdiğini görünce Baler son bir şey daha söyleyip yatağın kenarına çekildi.

“Gel Armağan, otur.” Diyerek yatağı pat patladı.

İşaret ettiği yerden uzak bir yere hatta yatağın kapıya yakın kısmına oturdum. Bakışlarımı ayaklarıma indirmiş birinin konuşmasını beklemeye başladım.

Dakikalar süren bir sessizliğin ardından Roman’ın kalın sesini duydum.

“Bizden neden kaçıyorsun? Rahatsız mı ediyoruz seni?”

Böyle dediğine göre Baler onu öptüğümü Roman’a söylemişti. Söylememesi zaten absürt kaçardı.

“K-kocanı öptüm.”

“Biliyorum. Hoşuna gitmedi mi?”

Roman’a karşı sırıta sırıta söyleyemezdim bunu. Yok olmayı dileyerek gözlerimi kapattım.

Bir iki adım sesinden sonra ellerimde bir çift el hissetmiştim. Salisesinde gözlerimi açarken karşımda Roman çömelmiş bir şekilde ellerimi tutuyordu.

Ellerimi çekmeye çalıştığımda daha sıkı tutarak dudaklarına götürdü. Ufacık bir öpücükten sonra hepimizi geren o soruyu sormuştu.

“Bizden hoşlanıyor musun?”

Cevap veremedim. Onlardan hoşlanıyordum. Ama bunu söyleyebilmek benim için gerçekten zordu.

Tanrım olduğumuz durum gerçekten saçmaydı.

Araya Baler’in sesi de girdi.

“Lütfen Armağan, bize bir cevap ver. Çünkü biz senden çok hoşlanıyoruz.”

“N-ne?”

Roman devam etti söze

“Evet doğru duydun. Senden uzun zamandır hoşlanıyoruz. Sadece bir adım atmanı bekliyorduk.”

“Ama-“

Şimdi söz Baler’deydi.

“Aşkın cinsiyeti olmadığı gibi sayısı da olmaz. Bizi seviyorsan sorun bitmiştir. Eğer sevmiyorsan tamamen yok sayabiliriz bu yaşadıklarımızı.”

Halen dizlerimin dibinde duran Roman’a ve Baler’e baktım. Bu iki adamı gerçekten seviyordum.

“Seviyorum.”

Roman anında sarıldı bana. Kulağıma ‘Teşekkür ederim’ diye fısıldamıştı. Diğer taraftan da Baler sarılırken tamamdık. Ben, Baler, Roman ve bebek...


---

O günden sonra çok bir şey değişmemişti. Sabah uyanıyorduk, kahvaltıyı hep birlikte yaptıktan sonra biri işe gidiyordu. Evdeyken oturup film izliyorduk. Diğeri işten gelince yemek yedikten sonra hepimiz odalarımıza çekiliyorduk. Birkaç saatin ardından da aynı yatakta uyuyorduk. Sanırım normal günlerden tek fark gün sonunda aynı yatağa girmemizdi.

Bana açılmadan önceki halleri neyse öyle devam ediyorlardı. Hiçbir tensel  yakınlaşma göstermiyorlardı ikisi de. Tek yaptıkları sarılmak ve işe giderken ve işten gelince yanağımdan öpmeleri oluyordu. Yanaktan öpülen benken diğer ikisi bana baka baka öpüşüyorlardı. Bu durum benim sinirimi bozmaya başlamıştı.

İkisinin de beni sevdiğini biliyordum. Çünkü tensel temasla değil de sevgilerini yaptıkları diğer hareketlerle anlatıyorlardı.

Örneğin bana eskisinden daha fazla dikkat eder hale gelmişlerdi. Sanırım daha öncesinde yaptığım hareketlere karışma haklarını kendilerinde göremiyorlardı. Ama şimdiyse kaba tabirle tuvalete gitsem penisimi benim için tutacak hale gelmişlerdi. Tamam ilgiden memnundum. Hatta gerçekten memnundum.

Bebek gibi bakılıyordum. Uykum geldiğinde beni kucağında uyutuyorlardı. Şımaracak iki kişim vardı artık. Anneme bile böyle hareketler yapamıyordum.


Şimdi ise Roman beni uyutmuş kendi işlerine dönmüşken mide bulantısıyla geri uyanmıştım. Onların, pardon bizim odamızdan çıktıktan sonra Roman’ın çalışma odasına ilerlemeye başladım.

Genelde ikisinin çalışma odasına gitmezdim. Hatta odalarına çekildikleri zaman çalıştıkları için onları hiç rahatsız etmezdim. Onlarda bunu fark ettiğinden, bir şey olursa yanlarına gitmeyeceğim farkında olarak sırayla çalışmaya başlamışlardı.  Ya da çok işleri varsa kapılarını kapamıyorlardı. Biz sayede en ufak hareketimin bile farkındaydılar.

Roman’ın odasının kapısı açıktı. Demek ki yaptığı iş çok önemli değildi. Açık kapıyı saygıdan olsa gerek tıklattım. Bakışları laptoptan bana dönmüştü.

“Gel Bebeğim. Çok uyumadın bu sefer. Bir şey mi oldu?”

Odasındaki sandalyeye adımlarken “Midem bulandı. Uyuyamadım bu yüzden.” Dedim. Ve tahta sandalyeye oturdum.

“Bitki çayı içmek ister misin?”

“I-ıh”

Of şimdi beni neden öpmedikleri aklıma dert olmuştu. Sevmiyorlar mıydı beni?

“Armağan ne oldu? Yüzün düştü.”

“Beni sevmiyor musunuz?”

“O ne biçim soru öyle. Tabii ki de seni seviyoruz. Nereden aklına esti bu şimdi?”

“Ama sabah vedalaşırken siz Baler’le öpüşüyorsunuz. Ama beni öpmüyorsunuz.”

“Bebeğim seni de öpüyoruz ya.”

“Yanaktan öpüyorsunuz.”

Tekerlekli sandalyesini geriye çekti ve kucağını işaret etti bana. “Gel bakalım.”

Hem kucağına oturacağım hem de beni öpeceği için mutlu olarak hevesle yanına gittim.

Kucağına yan bir şekilde oturmaya niyetlenmişken beni tek dizinin üstüne ata biner şekilde oturtturmuştu.

Beni iyice kendine çekip diz kapağımın aletine baskı uygulamasını sağlamıştı.

Anında geriye kaçmaya çalışırken kollarımdan tuttu. Olduğum yere sabitlenmiştim.

Yüzünü yüzüme yaklaştırınca sıcak nefesini burnumun ucunda hissetmeye başladım.

“Demek bizimle öpüşmek istiyorsun.”

Cevap vermeden dudaklarına odaklanmıştım. Baler’in dudaklarına göre daha dolgundular. Hatta gerçekten etli duruyorlardı. Tam ısırmalık.

“Bana cevap ver Armağan, bizle öpüşmek mi istiyorsun?”

Gözlerine bakarak kafamı salladım. Yan bir gülüşünün ardından “Öp o zaman.” Dedi.

Dünden razı olarak dudaklarına dudaklarımı bastırdım. Hiç hareket etmeden sadece sıcaklığını hissediyordum.

İlk hamleyi benden bekliyor olacak ki oda hareket etmiyordu.

Bu hisse alıştıktan sonra dudaklarımı aralayıp dibimdeki adamın renkli dudaklarını yaladım.

Roman onayı almış gibi hızla öpmeye başlamıştı. Alt dudağımı ağzının içine almış emerken yerimde kıpırdanıyordum.

Bir süre daha öpüştükten sonra nefes almam için benden ayrıldı. Arkadaş bunlarda da ne nefes vardı. Dakikalarca öpüşen biz, nefes nefese kalan ben oluyordum. Antrenmanlıydı bunlar.

Kalçamın biraz üstünden tutarak beni kendine çekti. Alnını alnıma yaslarken aletinin kabardığını dizimde hissediyordum. 


Daha öncesinde fark etmemiş olsam da bende erekte olmuştum. İstemsiz kendimi dizine bastırıyordum.

Kafasını biraz benden uzaklaştırarak aletime baktı. Bakışları tekrar bana dönerken “Yardım etmemi ister misin?”


Ona bakmak yerine omzuna bakmaya başladım. İsterdim ama bunu ona söylemeye cesaretim yoktu. Roman zaten beni anlardı.

Sözsüz onayımı almış Roman, beni ters çevirerek, sırtımı göğsüne yaslayıp dizlerine oturttu.

Ellerini bacak aramda hissederken kafamı omzunun üstüne attım. Derin derin nefesler alırken pantolonumun üstünden beni okşuyordu.

Bir süre böyle devam ettikten sonra ellerini daha hoyratça hareket ettirmeye başladı. Aletimi kotun el verdiği kadar sıkıyor, ellerini bastırıyordu.

İyice erekte olduğuma kanaat getirince düğme ve fermuarı açtı. Hızlıca boxer ile birlikte pantolonu indirirken alt kısmım onun gözleri önündeydi.


Elini ön tarafımdan deliğimin yakınlarına koyarak penisime doğru kaydırdı. Sertleşmiş aletimi sıcak avucunun içine aldığında hızlı nefeslerimin arasından bir inleme dökülmüştü.

Kafamı omzuna koyduğumdan dolayı açıkta kalan boynuma öpücükler kondururken beni çekiyordu.

Elinin hızıyla orantılı bir şekilde inlemelerim de artarken sona yaklaşıyordum.

Aletim elinin içinde seğirmeye başlayınca “R-roman geliyor-ah!”

Elini hızlı bir şekilde en boşalmadan aletimin ucuna koymuştu. Avucunun içine boşalırken sesli inlemelerim odasında duyuluyordu.

Tamamen boşaldıktan sonra üstüme bir uyku çökmüştü.

“Uykum var.”

Elini masada duran peçeteye sildi.

“Gel seni temizleyelim sonra uyursun.”

Hayal meyal onu onayladığımı hatırlıyorum.

Sonrasında beni banyoya götürmüş iyice yıkandıktan sonra bebek gibi giydirip saçlarımı kurutmuştu. En sonunda kendimi yatakta bulurken dudağımdan öperek iyi geceler dilemişti.

Boşalmanın verdiği rahatlama hisseyle kendimi uykuya bırakmıştım.     












Taşıyıcı Baba | bxbxb | Mpreg Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin