6. Bölüm

1.5K 78 2
                                    

Yazım tarihi, 31 Ağustos 2021

----

4-5 gün sonra, Armağan’dan...


Klozete eğilmiş içimde ne varsa boşaltıyordum. Dünden beridir bulantılarım fazlalaşmıştı. Yediğim her şeyi midemden çıkarıyordum.

İşim bitmiş lavaboya yönelmiştim ki kapım tıklatıldı.

“Armağan iyi misin? Çok fazla miden bulanıyor mu?” dedi Roman

Lavaboda ellerimi yıkarken cevapladım.

“Yediğim şeyi gene kustum ama şu an iyiyim. Gelirim birazdan.”

“Peki.” Deyip kapıdan uzaklaşmıştı.

Önce ağzımın çevresini yıkadım. Suyla ağzımı çalkalayınca da tuvaletten çıktım.

Baler ve Roman’ın arası bu süre zarfında soğuk gibiydi. Sanki aralarına görünmez bir duvar girmiş gibiydi. Onlarla kalmaya başladım başlayalı hiç böyle yapmamışlardı. Şahsen nedenini merak ediyordum. Aslında Roman’a sorabilirdim ama beni terslemesinden korkuyordum. Şimdi gelip bana ‘sana ne’ derse ortada göt gibi kalırdım. Baler’e sormak daha sıcak geliyordu gözüme. Evet Baler işten geldiği zaman ona soracaktım.

Salona girdim. Roman işe gitmediği zaman tabletten yürütüyordu işlerini. Baler zaten bir kafe işlettiği için her gün gitmese de oluyordu.

Yan tarafındaki koltuğa oturdum.

Tuhaf bakışları bana dönmüştü. Araları bozuk olduğundan beri bana böyle bakıyordu. Çözmesi gerektiği bir problem gibi...

“Hala miden bulanıyor mu?”

“Hayır, biraz daha iyi şu an.”

“Pekala... İstersen bitki çayı yapabilirim sana.”

Belki iyi gelebilirdi.

“Olur.”

Ayağa kalkıp mutfağa yöneldi. O bana bitki çayı hazırlarken ben tam tabirle kıçımı devirmiş yatıyordum. Umarım bu rahatlığa alışmazdım. Çünkü bebek doğduktan sonra bıraktığım okuluma ve yarı zamanlı işime dönmem gerekiyordu. Ne kadar elimde para olsa da iş temposuna alışmam gerekiyordu.

Saate baktım. Baler'in gelmesine daha 2 saat vardı. Bu zaman içeresinde banyo yapsam iyi olurdu. Aşırı derecede kusmuk kokuyordum. Kendimden tiksinmiştim.

Biraz bekledikten sonra Roman, elindeki mavi kupayla yanıma gelmişti. Önüme uzattığı bardağı iki elimle tutarak aldım.

“Teşekkür ederim.”

“Önemli değil.” Diyerek tabletine geri döndü. İstemeden göz devirdim. Benle sohbet etsene.

Sıcak çayımsı şeyden bir yudum aldım. Tadı güzeldi. Umarım midemi yatıştırırdı.

Bir iki yudum aldıktan sonra Roman, tekrar ayağa kalktı. Hızlı adımlarla mutfağa girmişti. Birkaç dolap açma kapama sesinden sonra yanıma geldi. Tuzlu kurabiye ve bisküvi getirmişti.

“Aç durma. Miden daha çok bulanır.”

Beni düşünmesine gülümsedim. Aslında beni değil bebeği düşünüyordu.

Teşekkür ederek elinden aldım. Dizlerime koyduğum tabaktan damla çikolatalı kurabiyeyi aldım. Bunlara bayılıyorum. Baler’e söylediğimde eve bunlardan bir sürü almıştı.

İkisinin ilgisi istemsiz hoşuma gitmeye başlamıştı. Onlardan ayrıldığım zaman çok bocalayacaktım.

Bir yandan bitki çayını içmiş, bir yandan da kurabiyelerin hepsini yemiştim. Midenin bulanmamasının mutluluğuyla Roman’a döndüm.

“Ben banyoya giriyorum. Ondan sonrada birazcık kestiririm. Yemek hazır olunca beni uyandırırsınız olur mu?”

Bana bakarak kafa salladı. Ona haber verdikten sonra banyoya doğru ilerledim. Kıyafetlerimi ayarlamaya üşeniyordum. Bu yüzden direkt banyoya adımlamıştım.

Kıyafetlerimi çıkartıp kirliye attım ve suyu ayarladım. Soğuğa yakın bir suyla yıkanıyordum. Çünkü sıcak su olduğu zaman banyoda  uyuya kaldığımı hatırlıyorum. Bu yüzden çok nadir sıcak suyla yıkanıyordum. Sıcak her zaman uykumu getiriyordu. Sıcak aldığım zaman anında uyuma potansiyeline sahiptim.

Vücudumu biraz ıslattıktan sonra saçlarımı şampuanladım. Orkide kokusu buram buram burnuma geliyordu. Seviyordum orkide çiçeği gibi kokmayı. Aşırı güzel bir kokusu vardı.

Saçlarımdaki şampuanı duruladıktan sonra kenarda duran turkuaz lifi alıp yine orkide kokulu duş jelini aldım. Yeteri miktarda döktükten sonra elimle azıcık köpürtüp vücuduma sürtmeye başladım. 

Kendi yıkama işim tamamen bittikten sonra kapıda asılı olan bornozumu alıp giydim. Burada kaldığım süreç içerisinde çoğu eşyam yerleşmişti.

Alışkanlıktan dolayı banyodan sonra dişlerimi de fırçalıyordum. Bu olayda bitince banyodan çıktım.

Odam birazcık ilerde kalıyordu. Pıtı pıtı yürüyüp odama girdim. Kaldığım süre içerisinde odamın bir duvarına ipler asmıştım. Oraya küçük mandallarla yazdığım kısa hikayeleri asıyordum.

Kapıyı kapatıp birazcık vücudumu kuruladım. Gri, dizlerimin altına gelen bir şort ve siyah sıfır kollu giymiştim. Vücut kıllarından nefret ettiğimden epilasyona girdiğim için tertemiz bir cilde sahiptim. 

Saçlarımı kurutmadan odanın dışına yöneldim. Kendime su alıp yatacaktım.

Mutfağa giriş yapıp dolaba yöneldim. Aldığım bardakla su doldurmak için musluğa yöneldim. Çıkarttığım seslerden banyodan çıktığımı anlayan Roman yanıma geldi.

“Sıhhatler ol- hey saçlarını kurutmadın mı?”

“Gerek var mı da? Evin içi zaten sıcak.”

Bana cevap vermeden yanıma gelip elimdeki suyu aldı. Tezgaha koyduktan sonra elimden tutup ilerlemeye başladı.

Samir saçlarımı kurutacaktı. Benim odama geçeriz diye düşünürken Baler ve kendi odalarına sokmuştu. Onların odasına ilk defa giriyordum. Siyah çarşaflı bir yatak ve yanında aynı şekilde siyah bir komodin, aynalı bir çekmece, yine aynalı bir giysi dolabı ve düz bir dolap. Son olarak da iki tane kitaplık vardı. Biri tamamen dosyalarla doluyken diğeri ise romanlarla doluydu. Yani kitap olanlarla. Roman’la değil.


Beni yatağa oturmuştu ve kendisi bahsettiğim düz dolabın yanına ilerlemişti. Etrafa hala safça bakınırken gözlerim komodinin üzerinde görmemem gereken bir şeye kaymıştı.

Pembe bir vibratör duruyordu. Hızla bakışlarımı oradan çekip dolabın içini karıştıran Roman’a döndü.

Düşünme Armağan, düşünme. Hayır, onların seviştiğini hayal etmiyorsun.

Kafamı sağa sola sallayıp dikkatimi dağıtmaya çalışmıştım. Bu gidişle bir kez daha banyoya görmek gerekecekti.  

Elinde lacivert kaplamalı bir kurutma makinesi ile gelen Roman, aleti fişe takmadan için komodinin oraya dönmüştü. Benim gördüğüm şeyi fark eden Roman, hızlı bir şekilde vibratörü eline almış ve komodinin içine koymuştu. Bakışlarım içerisine kayarken prezervatifleri ve birkaç seks oyuncağını da görmüştü.

Sanırım aktif bir seks hayatları vardı. Fakat biri onlara böyle malzemeleri ortalık yere koymamaları gerektiğini söylememiş miydi.

Çekmecenin kapağını kapatan Roman hiç bozuntuya vermeden kurutma makinesini fişe taktı.

Sıcaklığını eliyle kontrol ettikten sonra saçlarıma tuttu. Elini de saçlarımın arasına sokup yumuşak hareketlerle masaj yapmaya başladı. Gelen sıcaklık ve dokunuşları ile kendimden geçmiştim.

Sanırım uykuya dalacaktım.

Kafam önümdeki adamın karının altına doğru düşerken gözlerim kapanmıştı. Şu an makinenin gıcık sesi bile ninni gibi geliyordu bana.

Daha fazla dayanamayarak kendimi uykuya bıraktım.

---
“Ne zaman uyudu?”

“1 saat önce.”

“Sen düşündün mü?”

“Neyi?”

“E-etkilenme mevzusunu.”

“Evet, yemekten sonra cevabı veririm. Şimdi üstünü değiştir de masaya oturalım.”

“Tamam.” Dedikten sonra odada ayak sesleri yankılanmıştı.

Uykumu alarak uyanmıştım. Seslerden iyice uykumu kaçırmıştı ama gözlerimi açmak istemiyordum. Belki Baler odadan çıktıktan sonra kalkardım. 

Gözlerim kapalı, gelecek sesleri beklerken saçlarımda bir el hissetmiştim. Sıcak el saçlarımı okşarken Baler kısık sesle konuşmuştu. 

“Umarım her şey daha da boka sarmaz. İkinizi de kaybetmek istemiyorum.” 

Eli saçlarımı biraz daha okşadıktan sonra ayrıldı. Ani gelen soğukluk hissiyle titredim. Bu adam hep saçlarımı okşasın benim.

Gelen bir iki kumaş sesi ve dolap sesinden sonra ayak sesleri yanıma yaklaştı.

“Armağan~.”

Yumuşak sesle uyanmam gerektiğinin farkındaydım. Bu yüzden kısıkça gözlerimi açıp bana doğru eğilmiş Baler’e baktım.

“Hadi gel yemek yiyeceğiz.”

Yattığım yerde gerinip miyavlamaya benzer bir ses çıkardım. Yavaşça doğrulup yeşil saçlarımı düzelttim. -Yoongi- Ayaklarımı yere koyup karnıyla bakıştığım beyaz saçlı adama baktım.

Bakışlarımız kesişince elini bana uzattı tutmam için. Elini tutup ayağa kalktım. Ayrılmadan ilerlemeye devam ettik. Mutfağa girmiştik.

Masaya son bardağı koyan Roman, önce ikimize sonra birleşmiş ellerime baktı. Kızdığını düşünerek ellerimizi ayırıp önden yerine oturdum. Roman, beni şaşırtarak hiçbir tepki vermeden bana “Uykunu aldın mı?”

“Hımhım.”

Şu an fark etmiştim. Ben onların odasında, onların yatağında uyumuştum. Neden beni geri odama götürmemişti ki? 

Sormayı boş verip önümdeki yemeğe gömüldüm.

---

*Yemekten sonra, herkes odasına çekilmişken*

Baler’den...

Stresle yatağa oturmuş Roman’ın açıklama yapmasını bekliyordum.

Roman’da karşıma oturmuş dikkatimi çekmek için bir iki kere boğazını temizledi. Bunu yapmasına hiç gerek yoktu. Dikkatim şu an tamamen ondaydı.

“Söze nasıl başlayacağımı inan bilmiyorum.”

Al işte. Kesin kötü bir şey söyleyecekti.

“Söyle sen. Ben seni anlarım.” 

“Ben bu süreç içerisinde çok düşündüm. İkimizde aynı şeyleri hissediyoruz Armağan’a karşı. Fakat Armağan’ın bu konu hakkındaki fikrini bilmiyorum. Yani gerçekten ikimizin de ondan hoşlandığını kabul edebilecek mi? Ya da ne bileyim biz birbirimizi uzun zamandır tanıyoruz ve alıştık bu iki kişilik ilişkiye. Aramıza bir üçüncüyü almak, hem de hamile birini, düzenimizi tamamen bozmayacak mı? Hem belki o bizden hoşlanmayacak veya sadece birimizden hoşlanacak. O zaman ne olacak peki? Hepimizin arası tamamen açılmayacak mı?”

Demek istediğini az çok anlamıştım. O da benim gibi Armağan’dan hoşlandığını ve aynı zamanda birbirimizi de sevdiğini kabul etmişti. Onun korktuğu Armağan’ın bizi kabul etmeyecek oluşuydu. Bu ihtimalden bende korkuyordum. Sadece birimizden hoşlanacağından, bizi hiç kabullenmeyip bebek doğduktan sonra terk edeceğinden ve bunun gibi ihtimallerden ölesiye korkuyordum.

“Anlıyorum seni. İnan senin hissettiğin endişelerin hepsini bende hissediyorum. Ama bırak bunların hepsini zaman göstersin. İkimizde Armağan’ın yanında olalım sevgilim, olur mu?”

“Seni, sizi çok seviyorum.” Diyerek bana sarıldı. Sanırım bu itiraftan sonra uzun ve zor bir gece beni bekliyordu. Elveda kıçım.






Taşıyıcı Baba | bxbxb | Mpreg Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin