7- Zamansız Gelen Haber

43 12 13
                                    

Bölümlerin yapay zekayla oluşturulan videosu için profilde yer alan linke tıklayınız...


Gün olması gerekenden de sıcaktı, atların tüm gücünü kullanıyor olabildiğince çok yol kat etmeye çalışıyorlardı. Bu tempoda devam ederlerse kısa süre sonra atlar sakatlanacaktı. Kıdemli haberci İllan hava kararmadan geceyi geçirecekleri güvenli bir yer arayışına koyuldu. Büyük ticaret yolundan saparak kuzeye döndü. Ormanın içinde küçük çalıların arasında gözlerden uzak bir kuytuda kamplarını kurdular.

Lord Puyond'un mesajını taşıyan haberciler ihtiyatlıydı. Vatonen yolu tekinsizdi. Sarp kayalıklar bir yana, ortalıkta dolaşan isimsiz çeteler, en büyük tehlikeydi. Artık ticaret kervanlarına silahlı muhafızlar eşlik eder olmuştu.

Bütün günü at sırtında geçirmişlerdi. İllan'ın iştahı olmasa da genç Lacil neredeyse tüm peyniri ve somunu yemişti. Lacil acemi olmasına rağmen şimdiye kadar mızmızlanmamış ve İllan'ın emirlerini eksiksiz yerine getirmişti.

"Efendiler yardımımıza gelecek mi?" diye sordu Lacil. Gün boyunca gevezelik etmemiş bıçak sırtındaymış gibi dikkatle hareket etmişti. Gece biraz gevezelik etme hakkına sahipti.

"Sfeoth ne zaman yardım istese Lord Wilbur geri çevirmedi. Zednos'un yardım çağrısını cevap verecektir ama diğerleri?" Orta yaşlı, kıdemli asker yanındaki acemiye güç vermek istiyor gibiydi. Aslında oda diğer efendilerin ne yapacağını kestiremiyordu. Vatonen, Eski İnsanlarla iki cephede savaştaydı üçüncü bir cephede mücadele edecek güçleri yoktu.

"Lord Wilbur'u ikna etmek için emir aldım." İllan'ın büyük siyah gözlerinde belirsiz bir acı vardı. Sfeoth'un düştüğü gerçeğini hala kabullenemiyordu. Batıdaki savunma hattı darmadağın olmuştu. Zednos artık koruma kalkanından mahrumdu. Bu facianın üzerinden neredeyse üç gün geçmişti. İki asker bu konudan bahsetmemek için yemin etmiş gibiydi. "Efendiyi ikna edebilecek erke sahip değilim. Eğer Lord Wilbur uygun görürse birliklerini Zednos'a sürecektir. Hadi uyuyalım kısa bir süre sonra tekrar yola koyulmamız gerek."

Yoldan içeride, gözden uzak olan bu çıplak düzlüğü eliyle koymuş gibi bulmuştu. Etrafını çevreleyen küçük çalıların ortası ne yaptığını bilen biri tarafından temizlenmişti. Kuzeyde, Buz Şehri Batonin'e çıkan yol, güneylerinde ise Grami'ye uzanan küçük tepeler vardı. Atları bağladıkları yer sık ağaçların arasıydı hayvanları oraya sokmak epey zor olmuştu ama muhteşem bir gizlilik sağlamıştı. Nereye bakacağını bilmeyen biri atları asla bulamazdı. Genç Lacil huzursuzca mırıldandı. "Nöbetleşe uyumamız gerekmez mi? Açıkta gibiyiz?" Kısa bir süre etrafa göz gezdirdi. İllan ateş yakmasını yasaklamıştı. Lacil çok yorgundu ama ihtiyatlı olmaları gerektiğini düşünüyordu.

Kıdemli asker uzun süredir orduda haberci olarak görev yapıyordu. Vatonen'e defalarca gitmişti. "Burayı uzun süredir kullanırım. Burası benim gizli yerim. İkimizde yorulduk bir süre uyuyup tekrar bütün günü at sırtında geçireceğiz. Hem korkma ben tek gözüm açık uyurum. Yakında sende buna alışırsın. Bu habercilere özgü bir uyuma biçimidir. Her zaman tetikte," lafını bitirmesiyle İllan'ın uzanması bir oldu. İçinde en ufak bir şüphe dahi yoktu. Burası onun güvenli sığınağıydı.

Gecenin karanlığında ormanın sessizliğini bozan hışırtılarla kıdemli asker İllan gözünü araladı. Siyah otların arasında hareket eden gölgeler vardı. İhtimal vermediği şey olmuş gizli yeri keşfedilmişti. Yavaş hareketlerle başucundaki kılıcına uzandı. Aniden doğruldu ve kılıcını çekti. Ayağıyla dokunduğunda genç Lacil bir hışımla kalktı. Sesler onu da uyandırmıştı. Genç asker uyanmasına rağmen korkudan hareket edememiş hatta gözlerini bile açamamıştı. İllan'ın doğrulması ona güç verdi. Kısa boylu kıdemli asker kılıcını çektiği anda karanlıktan çıkıp üzerine atlayan gölge ile yuvarlandı. Doğrulduğunda kılıcından uzaktaydı. 

The Lost CrownHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin