The Lost Crown

14- Vatonen İmparatorluğu

Bölümlerin yapay zekayla oluşturulan videosu için profilde yer alan linke tıklayınız...

15 Mart 2820

"İmparator Wilbur, tacın gücü herkese aynı miktarda tesir etmez. Saklı Orman'ın etkisi öngörülemez. Taç bir köprü, gücün asıl kaynağı Saklı Orman. Ölümünden sonra tacı ancak senin kanından birisi takarsa güç akışı devam edecek. Kimin imparator olacağına ise Saklı Orman karar verecek, Element Büyücüleri içerisinde kimin Yüce Üstat olacağına karar verdiği gibi. Bunlara etki edilemez, değiştirilemez."

"Sessizce bunu kabul etmemi mi bekliyorsun? Hakkım olandan vazgeçmemi ve bunu kendi rızamla yapmamı istiyorsun," dedi Sodba. Wilbur'un onu gecenin bu saatinde neden gizlice çağırdığını anlamıştı. Sorun çıksın istemiyor her zamanki gibi sessizce itaat etmesini bekliyordu. Dar oda her zamankinden daha da bunaltıcıydı. Gri taş duvarlar üzerine geliyordu. Sodba bu odada daha önce hiç hayırlı bir haber almadığını anımsadı. Hanedan vekili olması onun doğum hakkıydı. Tüm hayatını bu çizgide yaşamıştı. Gün gelecek ve bey koltuğuna oturacaktı. Vatonen bölgesel bir güç olmaktan çıkmış büyük bir imparatorluk olmuştu. Bu varis sisteminin değişmesini gerektirmiyordu. Taht tereddütsüz şartsız ona geçmeliydi.

"Senden böyle bir şey istemiyorum. Sana olacakları bildiriyorum. Bazı şeyler değişti ve bu benim elimde değil. Yihen'in de taç üzerinde senin kadar hakkı var. İkinizden biri benden sonra imparator olacak." Arkası dönük konuşuyor açık pencereden dışarıdaki koruyu izliyordu. Karalıkta hiçbir şey görünmüyordu ama Wilbur oralarda bir yerlerde ona umut veren ağaçların olduğunu biliyordu. Sodba'nın değişen varis sisteminden haberi olması gerekiyordu. Ne kadar erken o kadar iyi diye düşündü.

"Büyücüler mi seçecek? Hakkım olanı almak için büyücülere el mi açmalıyım. Bir yolunu bulman tacın senden sonra bana geçmesini sağlaman gerekiyordu. Bunu kabul etmemeliydin." İhanete uğramış hissediyordu. Canla başla hizmet ettiği mevkii elinden alınıyordu. Wilbur'un bundan şikâyet eder gibi bir hali yoktu.

"Bana seçenek sunduklarını mı sanıyorsun? Elde ettiklerimden sonra tacın kime geçeceği önemsiz. Bu ödenmesi gereken bir bedel. Böyle bencilce düşünmen belki de senin doğru bir seçim olmadığını gösteriyordur. İlk doğanın tüm mirasa, unvana sahip olması değiştirilemez yazgı mı?" Sodba'nın büyük resmi görememesine içten içe kızıyordu. Belki yirmi yıl sonra gerçekleşecek taç değişimi için şimdiden planlar yapmaya başlamıştı. Ondan daha kısa vadeli planlar yapmasını beklerdi. Çünkü varisin belirlenmesinden daha öncelikli konular vardı.

"Onca şeyden sonra beni bencillikle mi suçluyorsun? Senin emirlerine hiç karşı geldim mi? Söylediğin her şeyi eksiksiz yaptım ve sonunda bencilikle mi suçlanıyorum. Sırf sen istiyorsun diye evlendim. Karımı bir gün bile sevmedim. Zoraki bir görevi yerine getiriyormuş gibiydi. Öldü ve ikimiz de huzur bulduk." Son cümleyi kurarken içten içe utanç hissetmişti. Ona oğul vermiş ve bunun karşılığını canıyla ödemiş bir kadın hakkında konuşuyordu.

"Önemli bir rolün vardı ve hakkıyla oynadın. Elimde olmayan sebepler yüzünden şikâyet etmeni mazur göreceğimi düşünüyorsan yanılıyorsun. Yihen'in ve senin şansın eşit. Eğer hak ediyorsan taç benden sonra sana geçecektir," dedi Wilbur. Ağır adımlarla pencerenin arkasındaki masasına oturdu. Sodba karşısında adeta yok olmuştu. Esmer teni iyice koyulaşmış üzerindeki tunik gibi koyu kahveye dönmüştü. Sakalsız yüzünden büyük bir şok geçirdiği açık seçik okunuyordu. Bos bakışlarla babasına bakıyor içini ferahlatacak bir şeyler söylemesini bekliyordu.

Kapı çalınmadan ani bir hareketle açıldı. General Lateon odadan içeri girdi. İmparatorun acil olarak onu çağırmasının altında bekletilmemesi gereken bir sebep olmalı diye düşündü.