*

119 18 1
                                    

Gözleri kocaman açılmıştı yaptığım hareket ile. Ellerimi itmeye çalışıyor fakat o ittikçe ben daha fazla itiyordum. Gücünü kullanamamasını kullanıyordum resmen. Ama işime de gelmişti.

Peçeteyi tamamen ağzına tıktığımda gururlu bir anne edasıyla geri çekildim ve yan bir sırıtışla ellerimi belime koydum.

O ise peçeteyi ittirirken kendiside dayanamayıp uzanmak zorunda kaldığı için yavaşça kalktı ve acele ile ağzındaki peçeteleri çıkarttı. Ardından hesap sorar gibi konuştu.

-Ya! Ağzıma peçete sokmak ta ne oluyor?

Omuz silktim.

+Sende benimle dalga geçmeseydin.

-Başta köpüş diyen sensin.

+E çünkü köpüşe benziyorsun.

-Benzemiyorum.

+Tamam köpüşcüm.

Bıkmış bir şekilde sesli bir nefes verdi. Tabii bu beni sadece güldürmüştü. Aklına gelmiş gibi hemen ayağa kalktı ve konuştu.

-Hadi bir an önce gidelim.

+Nereye?

-Seni Chan Hyung a götüreceğim ya.

Aydınlandım.

+Haa tamam. Ama önce bir kahvaltı yapsak?

İzin ister gibi konuştuğumda dişlerini göstererek güldü ve bana yaklaştıktan sonra yüzümü elleri arasına aldı.

-Çok mu acıktın.

Çocuğa sorar gibi sesini değiştirdiğinde gözlerimi devirdim. Bu onu daha çok güldürürken yanaklarımı sıkmaya başladı.
Ama bu çok acıtıyor!

Ellerimi kaldırıp ellerini tuttum ve yüzümden çekmeye çalışırken geriye doğru bir adım attım.

+Yanaklarımı kopardın resmen!

Benim yaptığım gibi omuz silktiğinde somurttum. Ardından bir gıcıklık yaparak bağırdım.

+Ajumma! Buraya gelebilir misin?

Sözlerim ile resmen kaçacak delik aramaya başladı. Ben onun bu haline kahkaha atarken o sessizce bana kızıyordu.

-Sen nasıl bir manyaksın ya?! Ya yakalanırsak?

Aklına saklanacak bir yer gelmediğinde dolabımı açıp içine girdi. Dolabımı açıp içine girdi!
İşte benim sıçış anım da bu.

Her ne kadar toplu birisi olsamda bu sadece görünüşteydi. O dolabın içerisinde aradığımı bile bulamıyordum! Üstelik sadece kıyafetler değil. İç çamaşırlarıda karman çorman karışık olarak oradaydı!

100000. Rezil oluş anıma hoşgeldiniz. Ben Yena.

Artık çok geçti ajumma geldiğinde hemen ona döndüm.

-Bir şey mi oldu küçük hanım?

+Günaydın ajumma. Bugün odamda kahvaltı yapmak istiyorumda, acaba odama getirebilir misin kahvaltımı?

Kafasını olumlu anlamda salladığında devam ettim.

+Bir de normal yemeğimin iki katı kadar getirebilir misin? Çok aç hissediyorumda. Malum uzun zamandır uyuyorum.

Beni onaylayıp odadan çıktığında hemen dolaba koştum ve dolabın kapağını hızla açtım. Kıyafetlerim üzerinde otururken parmağına taktığı sporcu atletimin askısına kaşlarını çatarak bakıyordu. Bana dönüp garipseyerek baktı.

-Bunlarla nasıl rahat edebiliyorsunuz?

Hemen elindekini kavrayıp dolaba geri fırlattım ve onu kolundan tuttuğum gibi dolaptan çıkardım. Şuan kızardığıma yemin edebilirdim.

+Girme bir daha buraya.

Kafasını olumlu anlamda salladığında yine gülümsüyordu. Tek elini cebine koyduktan sonra yeniden önüme geldi ve burnuma ufak ve yavaş bir fiske atarken gülerek konuştu.

-Sen utanınca hep böyle sevimli mi oluyorsun?

Bu aslında bir soru değildi. Sözleri daha fazla utanmama sebep olurken gözlerimi kaçırdım ve kurtulmak için bir bahane aramaya başladım.

Bu çocuk her zaman böyle kendinden emin, havalı, lafını esirgemeyen, utanmayan ve yakışıklı biri miydi? Kesinlikle evet. Daha dün beraber uyumamızda bir sorun görmemişti çünkü. Bende bir gün böyle bir vampir olurum umarım.

Vampire Empire Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin