~

117 20 7
                                    

Sözlerim üzerine kafasını hızla iki yana salladı. Fakat hala düzelmiş değildi. Başka bir yöne bakmaya başladı. Onun bu halini görmek, ondan korkmak istemiyordum. Ancak ne yapmam gerektiğini de bilmiyordum.

Gözleri yavaş yavaş kahveye karışınca yüzümde oluşan tebessüm ile ellerini kavradım. Hala bana bakmıyordu. Önceki gibi kanımı istiyor olamazdı çünkü dediğine göre vampirler birbirinin kanını içemezmiş. Kırmızının sebebini sormak için dudaklarımı araladım.

+İyi misin? Ne oldu?

-Ben...

Devamı gelmediğinde bana bakması için yüzümü biraz eğerken çenesini tuttum ve kaldırdım. Kahveleri gözlerimle buluştuğunda yeniden bordoya dönüşüyordu. Bana bakınca oluyordu.

Gözleri aşağıya, dudağıma kaydığında ısırdığı yer aklıma geldi. Yalan söylemiş olabilir miydi? Vampirler birbirinin kanını içebilir miydi? Tedirgindim. Baş parmağım ile elini ovalarken konuştum.

+Seungmin? İyi misin? Beni korkutuyorsun.

-Özür dilerim.

Neden özür dilemişti? Korkuttuğu için mi? Düşünmeme zaman kalmadan bana yaklaştığında sanki kaçabilecekmeş gibi kafamı geri çektim saçlarım yatak başlığı ile buluştuğunda çok geçti.

Dudakları dudağıma değiyordu fakat beklediğim eylem olmamıştı. Kanımı değil dudaklarımı emiyordu. Nefes alamazken ,bende kendimde olmadığımı hissettim. Gözlerim yavaş yavaş kapanırken karşılık vermemiş fakat dudaklarımı aralayarak devam etmesine izin vermiştim.

Kısa sürenin sonunda dudakları hareket etmeyi durdurmuş, dudaklarım arasında gerilmeye başlamıştı. Tebessüm ediyordu. Yavaşça ayrıldığında gözlerimi araladım.

Fazla uzaklaşmamıştı. Nefeslerimiz birbirine çarparken dudaklarıma doğru kelimelerini üfledi.

-Vampirler aşık olduğundada gözleri kırmızı olur ve senin gözlerinde şuan kırmızı.

Dudağının kenarı arsızca kıvrılırken, tek kaşımı eğlenerek kaldırıp konuştum.

+Şuan aşktan değil açlıktan gözlerim kırmızı ise? Kanını emmeyi dört gözle bekliyorum.

-Zevkle kanımı emmeni sağlayacağım.

Ve ikimizde dudaklarımızı aynı hızda birbirine kavuşturduk.

~

-Waow, kahramanımız da gelmiş.

Ban salona geçerken Jisung un söylediği kelimelerdi bunlar. Ona tebessüm ettikten sonra boş olan koltuğa geçtim. Kısa süre sonra ise elindeki tepsiyi bırakmış olarak Seungmin içeri girdi ve yanıma oturdu.

Ona göz ucuyla baktım. Diğerlerine şimdilik söylememe kararı almıştık ki bunda benim utangaçlığımın payı büyüktü. Diğerlerinin konuşmasını dinlemeye başladım.

-Bence kutu oyunları oynayalım.

- Tıck. Jisung çok şanslı hep o kazanıyor.

-Kıskanmayın beyler.

-Film izlemeye ne dersiniz ?

-İyi fikir.

-Bana uyar.

-Olur.

-Tamam o zaman . Konusu ne olsun?

-Romantik?

-Burada bir sürü sap var Hyung. Olmaz.

-Komedi?

-Komik değil.

-Korku?

-Çok sıradan.

-O zaman bilim kurgu. Bahane kabul etmiyorum.

Hyunjin in kumandayı eline alması ile film seçmeye başladık. Sonuç olarak artık ' train to busan' izlemeye karar kılmıştık.

Filmi defalarca kez izlediğim için devamını biliyordum fakat yinede zevkliydi. Filmin ortasında Yongbok konuştu.

-Changbin Hyung bak aynı sana benziyor.

-Aa gerçekten!

Filmdeki kaslı adam cidden de Changbin e benzeyordu.

-Ne sandınız. Arkadaşınız ünlü!

Şakaya karışık göğsünü kabarttığında onu gülerek karşıladık.

Ardından filme geri döndük. Birazdan Changbin e benzeyen adam eşini ve başrol çocuğu kurtarmak için kendini zombilere engel yapıp ısırılacaktı. Bunu kullanarak ağlamaklı bir tonda ciddice konuştum.

+Changbin öleceksin!

Gözleri fal taşı misali açılan Changbin film ile ilgili olduğunu anlamamıştı.

-Ne diyorsun kız, ağzını hayrı aç!

Ve beni ufak kıkırtılar sarmıştı. Bu sırada filmdeki adam çoktan kendini siper edip ısırılıyordu.

+Bak öldün.

Filmden bahsettiğimi anlayan Changbin derin bir nefes alarak rahatlarken çoktan tüm salonu kahkahalar sarmıştı.

~

Vampire Empire Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin