Oy verip bol bol yorum yapmayı unutmayınn
• • •
Davet için hazırdım. Aynanın karşısına geçip nasıl göründüğüme baktım, güzel olmuştum.
"Defne," diye seslenen Kaan'ı duydum. "Hazır mısın?"
"Evet." Çantamı alıp odadan çıktım. Kaan ile evden çıkıp arabaya geçtik.
"Gözümün önünden ayrılma." Yol boyunca sessiz kaldım. Davet yerine geldiğimizde arabadan inip içeriye girdik. Halam bir yetiştirme yurduna bağış yapmıştı, bu davetin sebebi de buydu. İçeriye girer girmez gözlerim babamı aradı, onu halamın yanında görünce, "Ben babamların yanına geçeyim, daha doğru olur." Deyip babamların olduğu yere ilerledim. Bu şekilde ondan kısa bir süreliğine kurtuldum. Bazı kişiler gelip selam verip gittiler. Salondaki herkes kendi halinde alkolünü yudumluyordu.
Kaan birden yanıma geldi, elimden tutup beni arka taraftaki odalardan birine götürdü. Kapıyı kilitleyip beni kapıyla arasına aldı, ışığı bile açmamıştı. Belimden kavrayıp dudaklarını dudaklarıma bastırınca geriye çekildim, boşta kalan eliyle çenemi tutup tekrar dudaklarımızı birleştirdi. O beni sertçe öperken ben karşılık dahi vermiyordum. Bunu farkedince çenemdeki eli boğazıma geçti, boğazımı hafifçe sıkıp, "Karşılık ver." Dedi dudaklarıma doğru. Ben inatla karşılık vermeyince boğazımdaki eli sıkılaştı. Kısa bir süreliğine nefessiz kaldım, ardından boğazımdaki elini gevşetti. "Seni sevdiğime dua et, yoksa seni çoktan öldürmüştüm." O odadan çıkarken ben nefes almaya çalışıyordum. Odadan çıkıp terasa ilerledim, terasa çıktığım an kendimi tutamadan kesik nefeslerle ağlamaya başladım. Boğazım acıyordu, bu yaptığı diğer yaptıklarının yanında bir hiçti ama acıyordu işte.
"Hey," ses duyunca irkildim, başımı kaldırıp bana seslenen kişiye baktım. "İyi misin?" Hemen gözyaşlarımı sildim. "Evet." Dediğim şeye inanmış gibi görünmüyordu.
"Bir sorun mu var?" Adam, iyi olduğuma tabii ki inanmamıştı. "Su getirmemi ister misin?" Yanıma yaklaşıp elini omzuma koydu, bu küçük temasında bile kalbim hızla atmaya başlamıştı. Ne oluyordu? "Hayır, teşekkür ederim." Deyip terasa girer girmez oturduğum koltuktan kalktım. Çantam yanımda değildi, telefonum çantamın içindeydi, umarım Kaan beni aramamıştır. "Seni hiç görmemiştim, buraya yeni mi geldin?" Dediğim şey ile gülümsedi. "Evet yurt dışındaydım, yeni geldim." Elini uzattı. "Giray." Adını söylerken bende elimi eline uzattım. "Defne."
"Numaramı vereyim, bir ihtiyacın olursa ararsın." Dediğine cevap olarak, "Telefonum yanımda değil." Dedim. "İstersen telefonunu ver ben kendi numaramı kaydedeyim." Dediğimi yapıp cebinden çıkardığı telefonu bana uzattı. Numaramı kaydedip telefonu ona geri verdim. "Ben içeriye gideyim, babamlar merak etmiştir." Dediğim şeye sadece başını salladı. Onu orada bırakıp babamların yanına indim.
Aşağı indiğim an Kaan'ın gergin bakışlarının kurbanı oldum. "Neredesin sen?" Kolumdan tutup beni köşeye çekti. "Yarım saattir seni arıyorum. Telefonun nerede?"
"Babamların olduğu masaya bırakmıştım." Dediğim şeyi takmayıp yüzümü inceledi. "Ağladın mı sen?"
"Hayır." Dediğim şeye tabii ki inanmadı. "Eve gidelim mi?" Burada bunalmıştım. "Tamam." Dediğinde salondan çıktık.
Otoparka geldiğimizde duyduğum tek şey topuklu ayakkabılarımın çıkardığı tok seslerdi, otopark gereğinden fazla sessizdi. Kaan'da birşeyler sezmiş olacak ki, "Arkama geç." Dedi kısık sesiyle. "Ne oluyor-" dememe kalmadan duyduğum silah sesi ile irkildim. "Ha siktir." Kaan, içinden küfürler mırıldanırken belindeki silahını çıkardı. Boşta kalan eliyle belimi kavrayıp beni kolonun arkasına çekti. Cebinden hızla telefonunu çıkarıp birini aradı. "Otoparka adam gönderin, hemen." Telefonu kapatıp bana döndü. "Burada kal, sakın buradan ayrılma." Hızla başımı sallayıp yanımdan ayrılmasını izledim. Silah sesleri artarken kulaklarımı kapattım. Silah sesinden rahatsız oluyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
505
Teen FictionKaan yüzünden kısıtlanan Defne, halasının davetinde yabancı bir adamla karşılaşır.. .