"ne demek istiyorsun?"
soruma karşı bir süre daha kaşları çatık bir şekilde bakıyorken gözlerindeki sarmaşıklarından beni salmamaya ant içmiş gibiydi. ama bir süreden sonra tüm sarmaşıkların gerisin geri yerine ilerlendiğini, konuşmasının başlamasıyla hissettirmişti. bir şeyler şöylemişti ama bir şeyler söylediğiyle kalmıştı aklımda. ansızın itekleyen bir güç beni demeye itseydi derdim o an dünyadaki en güzel erkek olduğunu. ne iteklemeye gerek vardı ne de söylemeye. ondan öyle söylediği tüm sözlerinin hedefi bendim harfiyen fakat bunu hissettirmeden söylüyordu ne demek istiyorsa tüm sözlerini.
"bir şey demek istemiyorum sana ben. suguru geto. kendimden kaçırdığım tüm anlamları senin bulmanı da bekleyemem zaten. umut ediyorum ama bulmanı içten içe."
"neyi?"
"beni."
"bu seninle ilk projem."
"hayır. bu seninle kadrosunda bulunduğum 3. proje."
"ne demek istiyorsun?"
kurumuş dudaklarını ıslatıp yere bakarak o kaşları çatık, hissiyatsız ve bir şey elde etmediğim bakışmadan kopmuştu. sesini düzeltip konuştu.
"az bir süre kaldı bitmesine. yarın poster çekimleri var ve sonrasında başka işlerim. bir süre daha ortalıkta gözükürüm. var mı istediğin?"
"gerçekten bir şey olabileceğini mi düşünüyorsun?"
"iyi öyleyse."
omzumu sıyırıp geçmişti yanımdan, tökezlediğim ve bodozladığım ilk ve tek olayı az önce yaşamıştım. hatırlamamak. bahsettiği şey onunla birlikte projelerimin olduğuydu ama benim hatıramda herhangi bir satorı gojo ivmesi yoktu. satorı gojo ismi yoktu, onu en rezil yazılmış ilk dizisinde gördüğüm ana kadar. üstüne üstlük hepsinden ötesi, ben hep eşcinsel konulu ve bazında filmlerde oynamış ve boy göstermiştim. her zaman kendime söz verdiğim gibi. onun isminin söylendiği diziler ve filmler benim oynadığım filmlere tersti. alnımı ovuşturup derin bir nefes bıraktım orada. o mavi gözleri görseydim unutmazdım dememeyi bilerek. yine yenilmiş, yitirilmiş halde.
(...)
"shoko. sana çok önemli bir soru sormam lazım."
elimdeki sigaradan bir duman çekerek ve shoko'nun son gazdan hallice kullandığı siyah arabanın en ön, yolcu koltuğunda camdan dışarı bakarak, toplandığım saçlarımdan rüzgarın etkisine dayanamayarak ayrılan ve yüzüme çarpan saçlarımın varlığını hissederken, sigaranın acı tadı ve kokusu burnumun direğini sızlatırken konuştum öylesine.
"söyle. her şey yolundayken bir sorun çıkarırsan gerçekten seni affetmem."
sözlerindeki bıkkınlık beni güldürmüştü fakat sormak istediğim konunun altında ezildiğim için epey kısa sürmüş bir gülüştü.
"satoru gojo benimle aynı projede yer aldı mı?"
bir süre sessizlik oldu, arabanın süratı yavaşladı. tüm bunlar olurken shoko sesini düzeltip konuştu fakat tedirginliği daha sözüne başlamadan bile ele vermişti kendini. anlamıştım, beni ezip büzecek bir şey geleceğini.
"benim ajansım altında hiç olmadı fakat öncesinde çalıştığım diğer oyunculardan duyduğuma göre, evet."
öyle de olmuştu.
"benimle birlikte aynı film kadrosunda olur ve bundan nasıl benim haberim olmaz? aklım almaz."
hangi filmler olduğunu da bilmiyordum üstelik. bu benim film dünyasıyla en başında çok aram olmamasından ötürü olduğunu düşünürdü fakat o gözleri gördüğümde kaybetmemek ve unutmamak için içime çektiğim dumandan vazgeçerdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Monolog Senaryo // satosugu
Fanfiction"satoru gojo. oyunculuğa genç yaşta başlamış bir nepo bebektir. babasının oyunculuğudan ötürü eğitilerek büyümüştür. bu ülkede işlek her caddenin göz alıcı, ziyadesiyle büyük reklam afişlerindeki isimdir. bileğinde değeri markasından büyük şatafatlı...