"o yaz günü senden bir şeyler beklemiş olmam beni kötü bir insan yapar mı senin gözlerinde? bilmiyorsun seni bu denli kendileştirdiğimi ama senin gözlerin benim kendime olan inanç eşiğim. bilmesen de olur bu denli beyhude oluşumu sana."
ilk sahnenin canlandırılmasından hemen önce aklımda dönen cümlelerin bu olduğunu düşündükçe birikmişlik artıyordu. kendimi tedirginliğin içine atıp verdiğim derin nefesler eşliğinde o tedirginlikten geri çıkıyordum, bu döngü gojo satoru'yu görünce ya bitecek ya da bir daha çıkışı olmayacaktı. shoko'nun kapısının açılmasıyla yüzümdeki senaryo metninin bir hışımla çekilmiş olması bir olmuştu. karşımda kırmızı atkısı kırmızı burnunu korumaya yetmemiş, dağınık saçlı kadını görünce gerilip diyeceklerini bekledim. benim arabanın içinde yalnız kaldığımı her gördüğünde en cılız noktalarımdan vuruyordu.
"gojo satoru geldi. herkese birer kahve getirmiş, seni de sahneden önce görmek istiyor. makyajın ve kıyafetlerin düzeltilmeli sahne için hem, hazırlanmalısın. nasıl hissediyorsun?"
"shoko sana tek bir soru soracağım. bu senaryoyu hazırlarken başrolün ben ve satoru gojo olacağını düşünerek mi hazırladın? bunu mu öngördün?"
gözlerini kaçırdı. burnunu çekti. geri gözlerime döndü. "aslına bakarsan," saçlarımı düzeltir gibi dokundu. "bu senaryoyu ben seninle tanışmadan önce satoru gojo'ya hayranlığımla yazmıştım. senle tanıştıktan sonra onun oyunculuğunu bir tek senin kaldırabileceğini düşünmüş olmamla beraber dökmüştüm ne var ne yok. güzel yakaladın." göz kırptı. dalga geçer bir biçimde.
arabadan çıkıp kalın ve uzun montuyla dışarıda bekleyen satoru gojo'nun beyaza çalan saçlarını görmüştüm başta, biraz daha yakınlaşınca elinde tuttuğu kahvesini, sonrasında birileriyle konuşup senaryo üzerinde ciddi bir şekilde tartıştığını gördüm. her hareketi, duruşu bile gözleri üzerine çekebilecek değin çarpıcı bir karakterdi. gözü bir anda dışarı çarpınca bana geldi ve tekrar bakmak zorunda olduğunda gülümsemesiyle yaklaşıp elini uzattı.
daha fazla görmek istemiyordum gülüşünü."merhabalar, suguru geto. umarım sahne için hazırsınızdır."
ukalaydı.
ben de bir o kadar."çok çalıştım, satoru gojo. sırf senin gibi süper üper starın yanında ezilmeyeyim diye."
elini tutmadım. yandaki çalışanın getirdiği kahveyi aldım teşekkür ederek. gülümsemesi yavaş yavaş düşen yüze bakışımı değdirip elimdeki kağıda geri döndüm. bir insanın cebinde sakladığı iğneleri her lafına batırıyormuş gibi hisseder mi bir insan? hissetmemeli. facia olacaktı. geri döndüğümde shoko'nun kamera ayarlaması yaptığını görünce onun yanına vardım.
"ne zaman başlarsak başlayalım, asla bugün bir sahneyi bile çekmeyeceğiz umarım farkındasındır."
"suguru geto. lütfen artık biraz daha ciddi olup odaklanır mısın? kimsenin senin afralarını ve triplerini çekecek gücü yok. ne satoru'nun ne de başka insanların. makyajını ve giysilerini satoru gojo'nun yaptırdığı gibi yaptır sen de. bak orada. zaten hava soğuk. başıma iş çıkarma."
yediğim azardan sonra uslu uslu makyajımı yaptırmaya gittim.
--------
sahne 1
(kayıt) ||
dış bir mekanda, biraz nostaljinin barındırıldığı bir sokağın girişinde bulunan evin duvarına yapıştırılmış ve epey yıpranmış bir ilanın ucundan görünen
"seramik atölyesine çırak aranıyor"
yazısı."alo?"
"alo, merhaba?"
"üstünden epey geçmiş gibi ama hala seramik atölyesine çırak arıyor musunuz?"
![](https://img.wattpad.com/cover/347757247-288-k379002.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Monolog Senaryo // satosugu
Fanfiction"satoru gojo. oyunculuğa genç yaşta başlamış bir nepo bebektir. babasının oyunculuğudan ötürü eğitilerek büyümüştür. bu ülkede işlek her caddenin göz alıcı, ziyadesiyle büyük reklam afişlerindeki isimdir. bileğinde değeri markasından büyük şatafatlı...