bölüm 10: yokuş +18

132 7 2
                                    


geto suguru.

ben seni severken tükettiğim tüm kelimelerimle tanrıya sığınırım. o kelimelerin tükendiği araf, 'çok' sevgimin bana bıçaklarla geri döndüğü katran katmanı. dilimin varmasını beceremediğim tüm duygularım, tırnaklarımı kazıya kazıya çıkmama bile katiyen izin vermez sen ve seninlerinden. sarf ettiğim, hırçınlaştığım, huysuzlaştığım her zerrenden, senin perde inmiş gözlerinden, konuştuğun senaryo ağzından arıyorum bir şeyleri. kaçış mı arıyorum, kahır mı arıyorum. sana varan her yokuşun sonu yok oluş oluveriyor ansızın. senin iki çift kara gözlerinden, seni sen yapan perçemlerinden, senin dudağındaki en ince çizikteki varlığında seyreliyorum. bütün bu ülkeye yetip yetmişken bir sana yetmeyi beceremiyorum ben. görüyor musun. ben senin yanın, dayanağın olmayı mıh gibi bilirim diye sayıklıyorum. sen olduğun gibi sürdürüyorsun yaşamını. ben af arıyorum gaflete düşmüş gibi, seviyorum seni diye diye. dilene dilene. benim sendeki tüm ihtiras ve şehvetlerim, sana portakal soymaktan, tüm benliğimi avucuna ilim ilim işlemekten ibaret. sen saçlarını açmayı, saçlarını toplamayı sayan en ufak değişikliğin manasını önemsiz bilip itip kaksan da ben muhakkak tüm kudretim ve gücümle ezbere takarım. izah ettiğim şekli yalanlayanlar olur 'bu kadar da değildir' diye. yalan söylemiyorum, suguru. bana elini uzatsan, n'için bedenim bedenine değmiyor diye sarınırım. yanlış yola sapsan, doğru bellerim o yolu. doğru yolda bulamazsan kendini, kaybederim. bir günah işlesen, affına sığınırım. seni öperken, haddimse seni öpmek eğer, varım yoğum soyulur. seni öperken, haddimse eğer seni öpmek, karalanırım simsiyah, sen bilakis paklaşırsın. belirirsin, ben karışırken senin belirginliğinde uçuşan tozluğa. ben hakikaten kendimle kanlı bıçaklı oluyorum seni severken, iyi midir. kötü müdür. bilinmez. sana özür buyurursam, sıyrığı açılır mı tüm kanadığım yerlerin. bunları bilmeksizin bana seni seviyorum dediğinden dolayı benden özür dileyecek sen mi olursun, ya kim affeder beni sen seversen bu hoyrat halimle beni?

elbet toparlayamıyorum yine buz gibi akan düşüncelerimi.
düşüncelerim buzken, ellerim senin bedeninde gezerken yangın yeri. tenin tenime değdiği, sıyırıp geçtiği anlar, tamamiyle bana ait olduğunu asla hissedemediğim fakat benim senin olduğumu iliklerimde, et kemikten ayrılırmışçasına hissettiğim anlar oluyor. iki gözün zevkten kararınca gelen o güçle benim bedenimin ellerinin emrinde olduğunu hissettiğim an, ağzımın içine inleyip şehvetle dilimi gocunmadan, tiksinmeden emdiğin an, saçımın bittiği yerdeki saçlarımı naifçe okşayıp sertçe çekiştirdiğin an, ensemde, omuzlarının arkasında tırnaklarını geçirip derime işlediğin an, boynuna bıraktığım her izin arkasından, 'bu iz geçerse bir daha yap' söylenmelerini duyduğum an, belinden tutup seni kendime bastırırken ellerini ellerimin üstünde gezdirip acıdan ziyade benim de aldığım zevkten zevk almak amacıyla bana dokunduğun an, gözlerini kendini kaybetmediğin sürece asla benden çekmediğin, teması gözlerinle bile bozmadığın o uzun an ve anlar, saçların yüzüne düştüğünde benim çekeceğimi bildiğinden çekmeye tenezzül bile etmediğin an. inim inim inlediğin, ilim ilim bana işlediğin an ve anlar.


-

"günaydın, sevgilim."

duyduğum kelimeyle gözlerimin aralığını biraz daha açmış, yanımda uzanana baktım. 'sevgilim' kelimesini hala aklım idrak edemezken saçlarının içine elimi daldırıp kendime doğru çektim kafasını. alnına ufak öpücükler kondururken gülüşümün arasından konuştum. gözüm kapalı, saçlarının tanıdık şampuan kokusunu içime çekerken.

"resmiyete kim döktü bu ilişkiyi?"

"ne demek istiyorsun?"

"sevgilim olur musun demedin gibi bir şeyler demek istiyorum."

Monolog Senaryo // satosuguHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin