Küçük anı

1.1K 14 0
                                    

Parlak bir şekilde uyandım, güneş ışığıydı ve bir yataktaydım. Bu odaya geldiğimi, hatta uyuyakaldığımı bile hatırlamıyordum. Kalkıp banyoya gittim, rutin işimi yaptıktan sonra ellerimi ve yüzümü yıkadım. Ardından saçlarımı taradım. Banyodan çıkıp kapıyı açmaya çalıştım ama kilitliydi. Harika...

Dün gece olanları hatırlıyorum, Nina'nım ailesini ve benim davranışlarım yüzünden nasıl öldüğünü düşünerek ağlamaya başladım. Onu düşünmeye devam etmemem için dikkatimi dağıtmam gerekiyordu. Çok acı vericiydi..

Yapacak bir şey bulabilir miyim diye etrafıma bakındım. İçinde bir sürü kitap olan bir kitaplık buldum. Her türden farklı kitablar vardı. İlginç göründüğünü düşündüğüm bu kitabı okumaya başladım. Yaklaşık bir saat kitap okuduktan sonra nihayet odaya birisi geldi. Oktavian'dı..

Elinde tepsiyle gelmişti. Bir tabağı vardı ve üzerinde yumurta, kızarmiş ekmek ve bir bardak portakal suyu vardı.

Bana tepsiyi vererek.. "Ye onu." Diye emir tonuyla konuştu.

Sadece başımı salladım ve çok geçmeden odadan çıkıp gitti. Ama onu yemek yerine, tepsinin yanıma oturmasına izin verdim.

Etraf>ma bakınmaya başladım, çünkü sıkılmıştım. Hatta Nina'yı düşünmemeye çalışıyordum. En yakınına bakınıyordum, ama kıyafet bulmak yerine bir sürü fotoğraf bulmuştum.

Onlar herhangi bir resim değildi, onlar benim resimlerimdi. Aman tanrım gerçekten beni takip ediyorlardı. Gözlerimde yaşların oluştuğunu hissettim. Aahtarların şıngırdadığını duyduğumda gözyaşlarımı hızla uzaklaştırdım.

En yakın kapıyı olabildiğince hızlı kapatıp okuma pozisyonuma geri döndüm. Albert içeri girdi ve yanımdaki yemek tepsisini gördü. Fakat hiçbir şey söylemedi, sadece bana kuyafetleri uzattı.

"Git bir duş al, sonra aşağıya, oturma odasına gel."

Başımı salladım ve kıyafetleri aldım. Gidip duş almak için banyoya girdim. Yaklaşık 15 dakika sonra üstümü değiştirdim. İşim bitince aşağıya inerek, oturma odasına girdim. Herkes kendi hallerinde konuşuyorlardı. İçeri girdiğimde durdular. Ne yapacağımı bilmeden öylece öylece duruyordum.

"Sanırım sana söylememin zamanı geldi." Ah hayır.

Geçen sefer biri bana bunu söylediğinde beni çok uzun süre yaraladı ve şimdi bile bazen bunu düşünüyorum ve bu beni korkutuyor.



Flash Back...

5 yaşındaki Almira...

"Tatlım sana bir şey söylemem lazım." Babam bana şunları söyledi.

"Baba ne oldu?" Diye sordum.

"Şey... Orduya katılacağım ve seni uzun bir süre göremeyeceğim. Ama söz veriyorum geri döneceğim, tamam mı? Söz veriyorum sana."

Bana sarıldı. Son bir veda öpücüğü vererek, ardından kapıdan çıkıp gitdi.

Flash Back Biter...

Henüz 5 yaşındaydım ve bir daha geri dönmedi. Bizi, annemi, ama en çok da beni korumaya çalışırken öldü. Onun başına gelenler için hâlâ kendimi suçluyordum. Söyleyecekleri yüzünden gergindim.

Zor GünlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin