Tanışmak

3.3K 43 3
                                    

Bu kişiyle mücadele etmeye çalışırken kafama bir şeyin çarptığını hissettim. Çok geçmeden bunun bir silah olduğunu anladım ve kalbim deli gibi çarpmaya başladı.

Adamın biri "Sussan iyi olur aşkım, yoksa bu tetiği hemen çekerim." dediğini duydum.

Ölmek istemediğim için hemen sustum, özellikle de bu şekilde.. Bu kesinlikle ölmenin hoş bir yolu değil. Bir bez çıkarıp ağzıma ve burnuma yerleştirdi. Bunları filmlerde görmüştüm, kloroform denilen bir maddeydi. İnsanı kaçırmak için bayıltıp kaçırıyorlardı.

Yabancı adam. "Zorlama kendini, sadece nefes al." dedi.

Nefes almamak için, elimden geldiğince çabalıyordum. Nefesimi tutarak elimden geldiğince mücadele etmeye çalıştım. Ama vücudum ciğerlerime hava doldurmak için yalvarıyordu. Bu yüzden sonunda bir nefes aldım.

Adamın "Aferin kızım'a.." dediğini duydum. Sonra tüm dünya karardı...

~~~~~~~~~~~~~

Bir sandalyeye bağlı olarak uyandım, iplerle bağlıydım. Onları açmaya çalıştım ama o kadar sıkıydılar ki, bu da bileklerimin acımasıma sebep oluyordu. Sonunda pes ederek durdum. Ayaklarımı hareket ettirmeye çalıştım, fakat  onlar da sandalyeye bağlıydı. Bir süre sonra sandalyenin tahta olduğunu gördüm.

Bunu nasıl kırabilirim diye düşündüm. "Ah, bu acıtacak" dedim kendi kendime mırıldanarak.

Daha sonra elimden geldiğince ayağa kalktım ve atlayıp kendimi geriye attım. Sandalye yere çarptığında kırıldı. Daha sevinemeden, sandalyeden kalktım.

"Allahım, bu fena halde acıttı." Dedim.

İpi tamamen çıkartdım, gözlerimi açtığımda önümde bir kapı görmüşdüm. Kapıya doğru gidip açmaya çalıştım. Gerçekten de açılması beni şaşırttı, sanırım kaçıran kişi aptaldı. Odadan dışarı çıkarak koşmaya başladım. Etrafıma bakındım ve nereye gideceğime dair hiçbir fikrim yoktu.

Vücut ısım ısınmaya başlayınca kot ceketimi çıkarmaya çalıştım. İçinde sert bir şey hissettim. Allahım, bu benim telefonumdu. Kaçıran kişi telefonumu unutmuştu. Sanırım gerçekten aptalın tekiydi. 911'i aramaya çalıştım, sonra sesler duydum ve 911'i ararken hızla koşmaya başladım. Gidilecek üç yol vardı ve sesler soldan geliyormuş gibi hissetdim.

Gidecek iki yol daha bulana kadar dümdüz koşmaya başladım. Ve gittiğim bir köşeyi dönüp kapılı bir duvara çarpana kadar sağa döndüm. Arkamı dönmek üzereydim ki, sesler duydum. İçlerinden biri..

"Onu HEMEN bulun!" dedi. Ayak sesleri duyarak, arkamı döndüm ve çarptığım kapıyı görmezden geldim. Telefonuma bakarak, aramam başarısız olduğunu fark ettim. Tekrar aradım. Allah kahretsin ki, burada çekmiyordu. Hava o kadar karanlıktı ki, ətrafdan bir ışık düğmesi bulmaya çalıştım. Ancak bulamadım. Bu yüzden telefonumu çıkararak, el fenerini açtım.

El fenerimi açtığımda olduğum yerde donakaldım. Önümde bir sürü işkence aleti ve odanın ortasında bir laboratuvar masası vardı. Çığlık atmamak için elimi ağzıma koydum. Hızla telefonumu açarak, 911'i tekrar aradım. Aramaya bastım ve bu sefer arama gerçekleşti. Yaklaşık bir dakika çaldıktan sonra nihayet birisi açtı.

"Yardım edin, kaçırıldım ama nerede olduğumu bilmiyorum." dedim telefonun öbür ucundaki görevliye endişeli, fısıltılı bir sesle.

"Tamam, bana adının ne olduğunu söyler misin?" Daha konuşamadan bir el ağzıma dolandığını hissettim ve boğuk bir çığlık attım.

Her kim olursa olsun telefonumu elimden alıp duvara fırlatıp parçaladı. Çığlık atmaya çalıştım fakat beni tutan adam başımın yan tarafına o kadar sert vurdu ki, yine bayıldım. Her şey kararmadan önce 911'i aramayı ve konumumu nasıl öğrenebileceklerini düşündüm. Beni takip etmelerine yetecek kadar görüşmede olmadığını fark ettim.

~~~~~~~~~~~

Tekrar uyandığımda en büyük baş ağrım vardı. Elimi başıma koymaya çalıştım, fakat kelepçeyle bağlanmışdı. Bunlar iplerden daha çok acıtıyordu ve madalya sandalyesindeydim. Onlardan kurtulmaya çalıştığımda bir ses bana şöyle konuşma yaptı.

"Onların içinden çıkamazsın, o yüzden sakin dur." Kim olduğunu görmeye çalıştım.

Karanlık olduğu için göremedim. Kısa süre sonra 5 adam ışığa adım attı. Gözlerim büyüdü ama korktuğumu onlara belli edemiyordum.

İçimden kendime rahat olmamı ve güçlü kalmamı söyledim. 20'li yaşlarının sonunda, belki de 30'lu yaşlarının başında göründükleri adamlara baktım. İçlerinden biri öne çıkıp bir saniyeliğine bana baktı ve sonra gülümsedi.

"Adın ne bebeğim?" dedi.

Bana oyuncak bebek lakabıyla dediğinde tiksintiyle ürperdim. Hiçbir şey söylemedim, sadece gitmelerini umarak bakışlarımı kaçırdım.

"Peki, önce kendimizi tanıtalım o zaman." dedi sakin bir sesle. Açıkçası bu beni biraz korkutuyordu.

Önümde duran kişi  "Benim adım Albert, liderim ve bu da benim çetem." dedi.

Ona dönüp bakmamı sağladı. Arkada dört adam var ve bir anlık sessizlik oluşdu. Sonunda sağdaki konuşmaya başladı.

"Ben Oktavian, hızlı olan benim." Oktavian'ın simsiyah saçları ve yeşil gözleri vardı.

Yanındaki kişi "Ben sevimli Liam'ım" diyerek kendini tanıttı.

Bunu söylerken gözlerimi devirdim. Kirli sarı saçları var ve iyi bir modası vardı.

"Ben Alex" dedi bir başkası. Kıvırcık kahverengi saçları vardı ve tanıdık geliyordu.

Bir dakika, beni kaçıran oydu.

Sonunda sonuncusu şöyle kendini tanıttı.

"Ben Romao ve sen çok güzelsin.." Onun yorumuyla alay etdim. Kolunda ve boynunda dövme olduğunu fark ettim. Saçları Albert gibi siyahtı.

Sonunda dönüp Albert'e baktım, orada oturmuş bana bakıyordu. Rahatsız bir şekilde koltuğumda kıpırdandım.

Zor GünlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin