İşgence

2.1K 18 1
                                    

Hepimiz mutfak masasına oturduk, Oktavian hepimize spagetti ikram etti. Romao dışında herkes yemeye ve konuşmaya başladı. Romao yemeğini yedi ve bana. baktı. Herkes bitene kadar yavaş yavaş yiyordum.

Hepimiz oturma odasına gittik. "Almira, git odanın ortasında dur." Oktavian emir tonuyla konuşmaya başladı.

Nedenini anlayamadım ama gidip ortada durdum. Hepsi bir daire şeklinde oturdular ve konuşmaya başladılar. Ama onları duyabileceğim kadar yüksek sesle değil tabiki.

Sonunda hepsi konuşmayı bıraktı. Hepsi arabaya ve yan sandalyelerden birine oturdular. Romao konuşana kadar bana baktılar.

"Soyunmaya başla, ama yavaş yavaş." Sana kalbimin düştüğünü söylediğimde, kalbim tam anlamıyla düştü. Ve neredeyse kusacakmış gibi hissettim. Öfkeyle başımı salladım.

"Hayır, hiçbir şekilde bunu yapmıyorum." Hepsi sadece birbirlerine bakıp gülümsediler. Açıkçası bana ne yapacaklar?

"Ya soyunacaksın, ya da sana ceza vereceğiz. Bu senin tercihin." Açıkçası orada öylece durdum, bu sapıkların önünde soyunmaktansa ölmeyi tercih ederdim.

"Pekala, bunu sen istedin." Albert yanıma geldiğinde şunları söyledi.

Daha geri çekilemeden beni omzuna attı. Hepsi bizi takip etti, bir odaya girdik. Fakat hiçbir şey göremiyordum, çünkü arkam çocuklara dönüktü.

Albert beni yere indirdi ve bunu yapar yapmaz Liam ve Romao gelip ellerimi iple başımın üstüne bağladı. Tavana asılıydım. Parmak uçlarımda yükseliyordum. Canım çok yanıyordu ve düşmeye devam ederek bileğimi daha çok acıttım. Ellerimi bağladıktan sonra hepsi geri çekilip bana baktılar.

Albert dışında hepsi bunu yaptı. Albert arkama geçti ve bazı şeylerin hareket ettiğini duydum. Aniden bir şeyin odanın karşı tarafından Oktavian'a doğru uçtuğunu farkettim. Bir makasa benziyordu. Neden bunlara ihtiyaçları var diye düşündüm.

Oktavian yanıma geldi ve gömleğimi tamamen kesti. Bu yüzden beş sapığın önünde sadece pantolon ve sutyenleydim. Bu işin iyi bitmesine imkân yok. Gömleğimi kestikten sonra makası arkama doğru fırlattı. Sanırım Albert'e attı.

"Şimdi Almira.. Bu senin cezan ve umarım sana bize itaat etmeyi öğretir." Albert'in yüzünde anlamadığım şekilde gülümsüyordu.

Önüme geldi ve elinde bir şey vardı. Bu- Aman Tanrım, bir kamçıya benziyordu. Kalbim yerinden çıkacakmış gibi hızlı çarpıyordu. Gözlerim fala taşı gibi açıldı.

"Sana bu kırbaçla vuracağız ve sana kaç kez vurduğumu saymanı istiyorum. Eğer saymayı kaybedersen baştan başlayacağız, anladın mı?"

Hiçbir şey söylemedim, sadece başımı sallayarak uzaklaşmaya çalıştım. Açıkçası tavana sıkışıp kalmanın pek de faydası yoktu. Kahretsin, bu cehennem gibi acıtacak.

Albert kırbacı Alex'e doğru uzatdı. Alex benim de arkama geçti ve kırbaçla bana çok sert bir şekilde vurdu. Yine de saymadım.

"Eğer saymaya başlamazsan, hali hazırda olanlardan çok daha fazla isabet olacaktır. Bu arada, her birimiz için 10 tane vurucağız." Alex söylendi.

Gözlerim genişledi. Kişi başına 10 tane.. Bu tam anlamıyla 50 isabet anlamına geliyor. Açıkçası çok  uzun bir gece olacak. Alex bana tekrar vurdu. Bu sefer saymaya başladım.

"1.." Ben saydıkça gülüyordu.

"2." Bir darbe daha gözyaşları yüzüme düştü.

"3." ve bir vuruş daha..

"4." Offff

Bu bir süre devam etdi. Alex sırtıma 10 kez vurdu. İlkini saymadığım için teknik olarak 11 sayıldı. Romao bacaklarımın arkasına 10 kez vurdu. Oktavian kalçalarımın önüne vurdu. Liam kaval kemiğime vurdu. Ve şu anda Albert karnıma vuruyordu.

"47.."

"48.."

"49.."

"50"  50 dediğimde odadan çıktılar. Yarım saat sonra tekrar geldi ve ipi keserek beni yere düşürdü. Kalkamadım bile. Yerde öylece yatıyordum ve Romao beni üst kattaki banyoya sürükledi. Yaralarıma peroksit ve alkol döksede, o kadar yandı ki onlara durmalarını söylemek istiyordum. Fakat benim de enerjim yoktu, ayrıca temizlenmeleri gerektiğini, aksi takdirde enfeksiyon kapacaklarını da biliyordum.

"Peki Almira, bu cezadan ne öğrendin?" Romao, yaralarımı sararken ikisi de aynada bana bakarak söyledi. Bir dakika düşündükten sonra nihayet cevap verdim.

"Sizleri dinleyin, hiçbirinize itaatsizlik etmeyin." Gülümsüyorlar ve yaralarımı sarmayı bitirerek gitmeye çalıştılar.

"Şimdi biraz uyu." Buna itiraz etmedim, o kadar yorgundum ki, yatar yatmaz uykuya daldım.

Zor GünlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin