11. BÖLÜM

86 14 14
                                    

Tam on yedi dakikadır geldiğimiz kağıt fabrikasının önünde öylece beklemekten başka hiçbir şeyyapmıyorduk. Zaman daralıyordu. Bize verdiği sürenin dolmasına yarım saat kalmıştı. Dakikalargeçtikçe daha fazla stres yapmaya başlamıştım. Bunun yanı sıra sinirlerimde bozulmuştu.

Kollarını göğsünde bağlayarak her zamanki rahat tavrıyla kağıt fabrikasının duvarına yaslanmış bayMin'in olduğu tarafa bakmıyordum çünkü bakarsam daha fazla dayanamayıp yumruğumu suratınaindirecektim.

Oflayarak rüzgârda uçuşan saçlarımı sinirle kulaklarımın arkasına sıkıştırdığım sırada gökyüzündengelen sesle kafamı yukarı doğru kaldırdım.

Uzaktan kumandayla kontrol edilen bir dron alçalarak göz hizama kadar indiğinde üzerineyerleştirilmiş kameraya dikkatle baktım.

Yanıma gelen bay Min drondaki zarfı alıp yerine elindeki anahtarı bırakınca dron yeniden havalandı.

"Buralarda bir yerde." Gözlerim dikkatle dronu takip ediyordu. Karşımıza çıkmayacağını, bizdenistediği anahtarı gelip almayacağını zaten biliyordum ama bu kadar yakınımıza gelmesini debeklemiyordum. Heyecanla bay Min'e dönüp parmağımla dronu işaret ettim. "Siz takip edinisterseniz."

"Daha önemli bir işimiz var. O gereksiz biraz daha bekleyebilir." Umursamazca omuz silkip kağıtfabrikasının demir kapısına doğru yürüyen bay Min'in önüne geçip durmasını sağladım."Ayağınızagelen fırsatı tepecek misiniz? Burayı ben halledebilirim."

İfadesizce yüzüme bakan bay Min beni hafifçe kenara doğru itip depoya girdiğinde bıkkın bir nefesverdim. İki yıldır onunla uğraşan adamın öylece gitmesine izin vermişti. Halbuki bana güvenippeşinden gitmeyi tercih etseydi o ruh hastasından sonsuza kadar kurtulabilecekti. Kararına saygıduymaktan başka çarem yoktu.

Umursamazca omuz silkip arkasından depoya girdiğim an karşılaştığım manzarayla bir adım dahaatamadım. Olduğum yerde donup kalmıştım sanki.

"Bana bak." Bakamıyordum. Gözlerimi bir saniye olsun duvara asılı olan dev ekranlardanayıramıyordum. "Çaylak bana bak!" Bay Min'in şu an bana bağırması umrumda bile değildi.Yanaklarımda hissettiğim avuçlarla bakışlarımın yüzüne dönmesini sağlayan bay Min'e boş boşbaktım. "Seni psikolojik olarak ekarte etmeye çalışıyor. Sakın! Sakın oyununa gelme."

"Bunu nasıl başarıyorsun? Nasıl bu kadar duygusuz olabilirsin ki?" Gözlerimin önündeki ekranlardasadece benim arkadaşlarım değil onun arkadaşlarıda vardı ama bay Min benim aksime aşırı tepkisizdive benimde aynı onun gibi tepkisiz olmamı bekliyordu. Müşterilerine servis yapan Soo Bin ve onayardım eden Kang Joon'un geri sayımı başlayan bombalarla yüklü bir kafede olduğunu görüyordum.Ben onun aksine buna tepkisiz kalamıyordum.

"Sandığın gibi bir robot değilim. Sadece senin ve diğer insanların aksine duygularımın beniyönetmesine izin vermiyorum. Kalbimle değil mantığımla hareket ediyorum hepsi bu. Sen de dene."

Haklıydı. Mantığımla hareket etmeliydim. Kafamı belli belirsiz salladığımda yüzündeki ellerini çekipbu sefer omuzlarımı kavradı."Bilişimde iyi olduğunu iddia ediyordun." Tekrar kafamla onayladığımdatuttuğu omuzlarımdan beni yönlendirerek bilgisayarın önündeki sandalyeye oturttu.

Ruh hastasının dron ile gönderdiği zarfın içinden çıkan kağıdı bana uzatan bay Min'in elinden kağıdıalarak üzerinde yazan kodlara göz attım. Bunlar bombayı etkisiz hale getirmem için bana gönderdiğikodlar olmalıydı. Eğer ruh hastası bana karşı siber bir saldırı gerçekleştirmeyecekse benim için bukodları kırmak ve sisteme ulaşmak kolay olacaktı fakat oyunu ne kadar sevdiğini bugün tecrübeederek öğrendiğim için kesinlikle bir bokluklar yapacağını hissediyordum.

GRUMPY PARTNERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin