14. BÖLÜM

103 16 6
                                    

Gözlerimi açma konusunda zorluk çekerken ağzımın içinde hissettiğim iğrenç tat ile suratımıburuşturdum. Kendimi üzerimden kamyon geçmiş gibi hissediyordum.

Zorlukla gözlerimi açıp başucumda duran saate baktım ve bir anda yataktan fırladım. Her şeyiunutmuş ve koşarak banyoya girmiştim. Önce elimi yüzümü yıkadım ve bu işlem epey bir uzun sürdüçünkü makyajla uyumuştum.

Koşarak odaya girip dün geceden üzerimde kalan kıyafetleri çıkarıp siyah bir kot pantolon ve gri birtişört giyip makyaj aynasına yöneldim. Bay Min, beni kesinlikle kovacaktı çünkü bana sabah onda geldemişti ve saat şu an onbire geliyordu. Ağlamak istiyordum ama daha sonraya saklayarak hızla saçımıtarayıp, akşamdan kalma olduğumu belli eden göz altlarıma kapatıcı sürdüm ve çantamı da alarakhızla dışarı çıktım. Soo Bin çoktan kafeye gitmiş olmalıydı. Kang Joon ise uyuyor olmalıydı. Aptal SooBin, neden beni uyandırmıyordu ki?

Caddeye çıkıp ilk gelen taksinin önüne kendimi attım ve taksi durur durmaz arka koltuğa geçipağlamaklı bir ses ile konuştum. "Çok acelem var çok ama çok. Uçur bizi ne olur." Yalvaran gözlerletaksiciye baktığımda taksici önce yadırgasa da sonradan güldü ve adresi istedi.

Adresi verdikten sonra arkama yaslanıp gözlerimi kapattım ve dün geceyi düşünmeye başladım. Enson bay Min'in olduğu masaya gitmiştik ve selam vermiştik. Sonrasında bay Min'e birkaç şeysöylemiştim ama tam olarak hatırlamıyordum. Üşengeçliği ile ilgili yaptığım imalar aklıma geldiğindesuratımı buruşturdum. Belki de boşuna acele ediyordum çünkü çoktan kovulmuştum.

Yani aslında hatırladığım kadarıyla çok da kötü şeyler söylememiştim. Yalnızca buraya gelmeyeüşenmediniz mi gibi bir ima yapmıştım ve bence haklıydım. Bay Min'in ve Jimin'in yanında kadınolduğunu anımsıyordum ama kim oldukları hakkında bir fikrim yoktu. O masada ne olmuştu? Nekonuşulmuştu? Ben eve nasıl dönmüştüm? Hepsi birer soru işaretiydi.

Gözümün önüne kopuk kopuk görüntüler gelse de ileriye gitmediğimi düşünerek kendimirahatlatıyordum.

Çok fazla zorlamaya gerek olmadığını düşünerek telefonumu çantamdan çıkardım ve Soo Bin'iaradım.

"Dün gece çok saçmaladım mı?" Konuya direkt girdiğimde birkaç saniye sessizlik oluştu. Acaba SooBin de mi hatırlamıyor demekten kendimi alıkoyamıyordum.

"Haru, canım arkadaşım. İşe mi gidiyorsun?" Mırıltıya benzer bir ses çıkarıp soruma cevap vermesinibekledim. "Hala bir işin varsa ne mutlu sana."

"Ne dedin?" Elimle alnıma vurdum. "Kahretsin ya. Ne yaptım söyle ne olur?" Panikle konuştuğumdaSoo Bin derin bir iç çekti. "Haru, seni öldürmeye falan kalkarsa beni ara. Hiç olmadı ardında bir mesajbırakmaya çalış ki faili meçhul olma. Gazan mübarek olsun." Soo Bin, telefonu yüzüme kapattığındabirkaç saniye şaşkınlıkla bekledim.

"Abla geldik." Transa girmişken çıkmamı sağlayan taksicinin sesi oldu ve korku dolu gözlerle taksiciyebaktım. "Geri mi dönsek?" Taksici şaşkınlıkla bana bakarken kafamı iki yana salladım. "Yok yokkaderden kaçılmaz neticede." Derin bir nefes alıp çantadan çıkardığım parayı taksiciye uzattım.

"Benim fotoğrafımı falan gösterirlerse en son buraya bıraktığını söyle tamam mı? Bak adresi falanunutma."

"Abla bir sıkıntı varsa polisi arayalım?" Taksici endişeyle konuştuğunda kafamı iki yana salladım. "Yokgerek yok. Sen dediğimi yap." Kapıyı açıp arabadan indikten sonra kafamı içeriye uzattım veçemkirdim. "Ayrıca abla senin anandır."

Kapıyı sert bir şekilde kapatıp apartmana doğru ilerlemeye başladım. Benden yirmi yaş büyük adambana abla diyordu. Ne günlere kalmıştık ya?

GRUMPY PARTNERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin