5. BÖLÜM

90 16 4
                                    

Bay Min ondan hiç beklemediğim bir şekilde bu sefer arabayı kendi kullanmış, yol üzerinde durarakalerji ilacımı ve ikimize de yiyecek bir şeylerde almıştı. Bana acımış mıydı yoksa arşivini temizletipalerjimin nüksetmesine sebep olduğu için vicdan mı yapmıştı bilemiyordum. Çokta önemli değildi.Artık hapşurmuyordum, burnumda akmıyordu. Üstüne üstlük karnımda doymuştu. Şimdi yeni vakayakendimi tamamen hazır hissediyordum.

Bay Min arabayı geldiğimiz sitenin otoparkına park ettikten sonra arabadan inince ben de hızlapeşine takıldım.

Beni şaşırtarak ben sormadan yolda aldığı yeni iş hakkında ufakta olsa bir açıklama yapmıştı. İki günönce ölen Kore'nin saygın ve ünlü kimyagerlerinden olan Dong Ju'nun ölüm sebebini araştırmayabaşlıyorduk. Bugün bay Min'i arayan kardeşi abisinin bir cinayete kurban gittiğini düşündüğündenbay Min'den yardım istemişti.

Bay Min'in peşinden hızlı adımlarla ilerledim ve girdiğimiz binanın asansörüne bindik. Gözlerinikapatıp kafasını asansör kabininin aynasına yasladı. Asansör sekizinci katta durduğunda hızlıcakendini toplayarak indi. Tabi ben de peşinden.

Bir daireye yaklaşıp zili çaldı ve bir süre sonra kapıyı ellili yaşlarında saçları hafif kırlaşmış bir adamaçtı.

"Bay Min, buyurun lütfen." Adam yorgun ifadesine rağmen içten bir şekilde bizi karşıladı ve içeriyedavet etti.

Oldukça lüks dairesinden içeri girip büyük salona geçtiğimizde oturmamız için yer gösterdi. Bendikkatle evi incelerken bay Min adamın yüzünden bakışlarını bir an olsun ayırmıyordu.

"İki gün önce kardeşim laboratuvarında ölü bulundu. Polis hala olayı inceliyor fakat ellerinde birşüpheli bile yok. Olay taze iken daha rahat çözeceğinizi düşünerek sizden yardım istedim."

Bay Min, anlayışla kafasını salladı. "Polisin elinde hiçbir şüpheli olmaması enteresan?"

"Kardeşim öldüğü gün, eşiyle, oğluyla ve benimle görüşüyor Ailesinden birinin onu öldürme ihtimalinimi bana soruyorsunuz?" Adam sitem eder gibi konuştuğunda bay Min, rahat bir ifadeyle arkasınayaslandı. "Kimseye bir şey sormadım. Önce sakin olun. Anladığım kadarıyla hem kardeşinizin katilinibulmak hem de kendinizi aklamak istiyorsunuz?"

Adam, bıkkın bir nefes verip bay Min'i onayladığında bay Min birden ayağa kalktı. "Gerekli izinleri alıpolay yerine gitmem gerekiyor. Daha sonrasında sizinle ve maktulün ailesi ile de görüşeceğim."

Bay Min'in bakışları bana döndüğünde hızla ayağa kalktım. Kafasını umutsuzca iki yana sallayıpilerlemeye başladığında hızlı adımlarla onu takip ettim ve bir yandan da yine ne yaptığımı düşünmeyebaşladım.

Bay Min, otoparka indiğimizde beni şaşırtmayarak arabanın anahtarını bana verdi ve yolcu koltuğunayerleşti. Arabayı çalıştırıp otoparktan çıkarken alışmış olduğum gibi konum geldi ve bay Min'ingönderdiği konuma doğru sürmeye başladım.

"Ne düşünüyorsunuz vaka ile ilgili?" Bay Min'e bakmadan konuştuğumda bir süre ses gelmedi amabir süre sonra soruma soru ile karşılık aldım. "Sen ?" Sanırım benim ne düşündüğümü soruyordu.

"Açıkçası şu an için bir şey düşünmüyorum. Önce olay yerini görmem gerekiyor. Ölüm şeklinibelirlemek, adamın düşmanlarının listesini çıkarmak. Ayrıca adam kimyager olduğu için yeni bir ilaçbulmuş olabilir. Bu ilacın piyasaya sürülmesini istemeyen olabilir. Adamın üzerinde çalıştığı işleri deincelemek gerekiyor. Neyin kime zararı olur bir liste çıkarmalı."

Söylediklerim hakkındaki düşüncelerini merak ettiğim için omuzumun üzerinden ona baktım vekapalı gözlerini görüp göz devirdim. Uyumuş olamazdı değil mi? Ben bu kadar şeyi boşunakonuşmamıştım yani.

"Öldürüldüğü mekan da önemli. Yabancı birinin girmesi mümkün mü ya da girmesi mümkünse bilefark edilmemesi mümkün mü." Uzun bir süre sonra sessizliği bozduğunda irkilerek ona döndüm.

"Şu an onaylı olarak sadece ailesinden üç kişi ile görüşmüş. Yani karısı, oğlu ya da kardeşi bunuyapmış olabilir mi sizce de?"

Bay Min, dudaklarını büzerek bir süre yolu izledi ve ardından bana döndü. "Çocuğunu öldüren özebeveynler tanıyorum. Bu beni şaşırtmaz." Sesindeki duygusuzluk ürpermeme neden olmuş veanında yola dönmüştüm.

Haklıydı. Her şeyi herkesten beklemek ve ona göre çıkarım yapmak gerekiyordu. Duygusal değilmantıksal hareket etmek gerekiyordu.

Mantığımı kullanarak bu davanın çözülmesinde büyük bir rol oynayacaktım ve bay Min'in takdirinikazanacaktım. Her ne kadar bu dediğime kendim bile inanmasam da hayat mucizelerle doluydu değilmi?

Yada değildi. Konu bay Min olunca pek emin olamıyordum maalesef.

Konumdaki adrese geldiğimizde arabayı park ettim ve yolcu koltuğunda gözleri kapalı bir şekildeuyuduğundan emin olmadığım bay Min'e döndüm.

Birkaç saniye sessizce ona baktım. Şimdi böyle bakınca gayet sevimli gözüktüğünü söyleyebilirdim.Bu adamı bu halde gören biri asla huysuz ve nemrut bir adam olduğuna inanmazdı. Hele Kang Joongörse kesin eriyip buhar olarak havaya karışırdı.

"Geldik." diye mırıldandım. Uyuyor da olabilirdi ve ben onu uykusundan uyandıran kişi olarak gazabınamaruz kalmak istemiyordum.

Küçük gözlerini aralayıp bakışlarını anlık yüzüme çevirdi ardından geldiğimiz yere bakarak kafasıylabeni onayladıktan sonra arabadan indi.

Arabayı kilitleyip hızlı adımlarla önden yürüyen bay Min'e yetiştim.

Kimyager laboratuvarın da öldüğüne göre hala polis incelemesinde olan bir yerdi ve buraya girmemizsuçtu. Bunu bay Min'de biliyordu fakat telefonla konuştuğunu yada gerekli izni aldığınıhatırlamıyordum çünkü yol boyunca uyumakla meşguldü.

Laboratuvarın önünde bizi bekleyen bedeni gördüğümde anlık gülümsedim. Sonrasında anındakendime gelip bay Min'in dikkatini çekmemek adına anında gülüşümü sildim.

Kapıda bizi bekleyen Jungkook'un önünde adımlarımıza son verdik.

"Kapıyı aç." Bay Min ifadesiz bakışlarıyla laboratuvarın kapısını işaret ettiğinde Jungkook yapmacık birşekilde gülümsedi. "Sana da merhaba Yoongi."

"Uzatmada aç şu kapıyı."

Jungkook umutsuzca kafasını iki yana sallayıp elindeki anahtarla laboratuvarın kapısını açtı. Ciddenbay Min umutsuz vakaydı. Teşekkür etse incileri dökülürdü sanki.

Bay Min önde ilerlerken Jungkook ile yan yana onu takip ediyorduk.

"Bu adama nasıl katlanıyorsun Haru?" Kulağıma fısıldayan Jungkook'un buruşturduğu yüzünegözlerimi belerterek baktım. Sanki sebebini bilmiyordu?

Uyarı dolu bakışlarımla işaret parmağımı dudaklarıma götürüp susmasını söyleyerek hızlıca önümedöndüm. Aramızda epey bir mesafe vardı, duyduğunu sanmıyordum, yine de kendimi riskeatamazdım. Bay Min, Jungkook'u tanıdığımı fark ederse anında beni kapının önüne koyardı.

Böyle bir şeyin olmasına asla izin veremezdim. Adımlarımı hızlandırıp bay Min'e yetiştim. İki yanaaçılan camlı kapılardan geçtiğimizde, girdiğimiz odanın ünlü kimyagerin çalışmalarını yaptığı yerolduğunu fark ettim.

Bay Min, hiçbir şey söylemeden dikkatli gözlerle etrafı inceliyordu. Etraf gayet temiz ve düzenliydi.Hiçbir arbede izi yada kırılan eşya göremiyordum. Her taraf cam tüplerle, deney malzemeleriyledoluydu. Eğer kardeşinin şüphelendiği gibi bu bir cinayetse adamın kendini savunması, karşı koymasıgerekiyordu.

Yine de peşin hükümlü olmamalı, her detayı zihnime kaydetmeliydim.

"Namjoon müdürümde ilk başta bir cinayet olduğundan şüphelendi ama olay yeri incelemeyi bizzatben yaptım. Boşuna uğraşıyorsunuz bence." Bakışlarımız aynı anda umursamaz bir tavırla konuşanJungkook'a döndü. Polis teşkilatında olay incelemede çalışıyordu ve işinde gayet başarılı olduğunubiliyordum. Gereksiz bir egosu olsa da zekası küçümsenemezdi. Belki de haklıydı. Bu bir cinayetdeğildi, çünkü her katil arkasında bir delil bırakırdı.

"Teşkilat beceriksiz çaylaklarla dolu."Bay Min umutsuzca kafasını iki yana sallayıp ellerini ceplerinesokarak odanın içinde dolaşmaya başladı.

Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Resmen bay Min Jungkook'a beceriksizsin demiştiama kendi kaşınmıştı.

Jungkook çattığı kaşlarıyla yüzüme bakarken omuzlarımı kaldırıp indirdim. Ona sadece beceriksizdemişti. Bana yaptıklarının yanında bir hiçti bence.

"Senin de ondan aşağı kalır yanın yok İşini konsantre ol çaylak." Şaşkın bakışlarım bana bakmadankonuşan bay Min'e anlık olarak dönse de Jungkook'un kıs kıs gülen sesiyle ona ters bir bakış attım.

Dudaklarındaki sırıtışıyla omuzlarını kaldırıp indirdiğinde derin bir nefes alıp önüme döndüm.

Her fırsatta bana laf sokan huysuz bay Min'e bir gün bu laflarını yedirecektim.

Çantamın içinden not defterimle kalemimi aldım ve laboratuvarda dolaşmaya başladım. Her birayrıntıya daha dikkatli bakıyordum. Adımlarım en son akıllı tahtanın yanında son buldu. Tahtadabirçok element ismi yazıyordu. Bunların ne işime yarayacağını şu an bilmiyordum ama yine de hepsinidefterime not almıştım.

"Amirim aradı. İncelemeniz bittiyse gitmem gerekiyor." Jungkook'un sesiyle kendime gelip notdefterimi ve kalemimi çantama attım. Gerekli olan tüm bilgiler elimdeydi ama sadece bu bilgilerlehiçbir yere ulaşamayacağımı da biliyordum. Masanın yanından geçerken ayağımım bir cismetakılmasıyla tökezlemiştim. Son anda masanın kenarına tutunarak düşmekten kurtulmuştum amaüzerindeki iki deney tüpünün yere düşüp tuzla buz olmasına engel olamamıştım.

Dudaklarımı birbirine bastırıp gözlerimi sıkıca yumdum ve bay Min'in yüksek volümlü sesini duymayakendimi hazırladım.

"Adım attığın yerlere dikkat et." Bay Min'in gayet sakin çıkan ses tonuyla hızla yumduğum gözlerimiaçtım ve şaşkınlıkla gözlerine baktım. "Ben arabadayım."

Arkasını dönüp laboratuvardan çıktığında hala şaşkınca arkasından bakıyordum. Adamın bir anı biranına tutmuyordu. Resmen olay yerini mahvetmiştim ama o sadece 'adım attığın yere dikkat et.'demişti.

"İyi misin? Bir yerin kesildi mi?" Jungkook'un endişeli sesiyle bakışlarımı yüzüne çevirdim. "Bu adambenim beyin devrelerimi çok fena yakıyor."

Jungkook ufak bir kahkaha attı. "Vardır öyle özellikleri."

Bıkkın bir nefes verip yerdeki kırılan cam parçalarına baktıktan sonra mahcup bakışlarımı tekrarJungkook'un yüzüne çevirdim." Kusura bakma ya."

"Tamam sorun değil rahat ol. Bilerek yapmadın ya. Ben Namjoon müdürüme durumu anlatırımmerak etme sen."Jungkook'un dudaklarındaki güven verici gülümsemeyle biraz olsun içimrahatlamıştı. Kafamla onu onayladıktan sonra ayağımın takıldığı akıllı tahtanın kumandasını almakiçin yere eğildiğimde kaşlarım istemsiz bir şekilde çatıldı.

Bu kumandanın yerde ne işi vardı?

Bu sefer bakışlarım kimyagerin kumandadan bir iki metre ötede bedeninin ölü bulunduğu yer olarakişaretlenen bölgeye kaydı.

Eğildiğim yerden doğruldum ve son kez bakışlarımı arkamdaki tahtaya çevirip sağ üst köşedeki tarihebaktım.

Tarih ve saat iki gün önceye aitti. Normalde akıllı tahtalarda tarih ve saat otomatik olurdu fakat akıllıtahtanın tarihi adamın öldüğü günü gösteriyordu. Beynimde yanan ampulle kocaman gülümsedim.Sakarlığım ilk defa işime yaramıştı.


"Hadi seninki işkillenmeden buradan çıkalım."

Dudaklarımdaki gülümsemeyi anında silip çattığım kaşlarımla Jungkook'a ters ters baktım." Nerdenbenimki oluyor be?"

Jungkook dudaklarındaki sinir bozucu gülümsemesini silmeden yürümeye devam ederken onayetiştim.

"Ona ve yaptıklarına tahammül etmemin sebebini sen de biliyorsun. Boş boş konuşup benimsinirlerimi bozma Jungkook." Sinirle homurdanıp yürümeye devam ettim. Destek olmak yerineköstek olmak dedikleri bu olsa gerekti.

"Namjoon müdürüm senden çok umutlu ama benim hiç umudum yok. Moralini bozmak istemem. Buadamı ikna etmen imkansız Haru."

Moralim fena bozulmuştu ama bunu benimle dalga geçen Jungkook'a belli edip onu daha fazlakeyiflendirmeyecektim.

"Zoru başarırım, imkansız sadece biraz zamanımı alır." Dudaklarımdaki kendimden emin gülüşleJungkook'a göz kırpıp laboratuvarın dış kapısından sokağa çıktım ve beni arabada bekleyen bay Min'edoğru yürümeye başladım.

Kim ne derse desin, ben kendime güvenirsem yapamayacağım şeyin olmadığını biliyordum. Çıktığımbu yolun zor, çok zor olduğunu biliyordum ama pes edemezdim.

Hayallerim ve babam için bunu yapmak zorundaydım.

Arabaya binip kontaktaki anahtarı çevirdim. İkinci adrese doğru sürmeye başladım. Kafamda budavayla ilgili bir sürü birleşmeyen parça vardı. Tüm yol boyunca arabadaki sessizlik sayesinde bol boldüşünmeye fırsatım olmuştu.

Bay Min yine çok sessizdi. Belki de o da benim gibi kendi içinde beyin fırtınası yapıyordu. Aslında seslibir şekilde düşündüklerimizi paylaşabilseydik eminim ki daha çok yol kat ederdik. Belki de olayıçözmüş olabilirdi diye düşünmüyor da değildim. Önceki olaydaki gibi yine beni deniyor olabilirmiydi?

Belki de kendimi ve zekamı ispatlamam için bana fırsatta veriyor, yapabileceklerimi görmek istiyor daolabilirdi. O yüzden bu davaya ekstra konsantre olmalıydım.

GRUMPY PARTNERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin