Kılıç Talimi

29 2 0
                                    

"İyi olduğuna emin misin?"

"Evet dedim ya! Ares, bir şey söyle şuna," ağlamaklı bir ifade ile bana bakınca yüzümde tebessüm oluşmuştu. Dün Damon kriz geçirdiğinden dolayı yorgun düşmüş ve bayılmıştı. El mecbur onu kulübeye kadar getirmek bize kalmıştı. Tek başıma taşıyamadığım için Elay ile birlikte iki yanına geçtik ancak güneş batana kadar düşe kalka buraya gelebilmiştik. Gece boyunca Damon'ın başında beklemiştik fakat beklerken yorgun düştüğümüzden uyuya kalmıştık.

Uyandığımda Damon'ın yatağında olmadığını gördüğümde içimi bir korku hissi kemirmeye başlamıştı. Büyük kulübenin tamamına bakmıştım fakat hiçbir yerde yoktu. Çareyi Elay'a sormakta bulmuştum. Bahçeye çıkıp onları aramıştım. Ön tarafı tamamen gezinmiştim fakat ikisini de bulamamıştım. Arka bahçeye gittiğimde ise karşımda bir yeni dünya ağacına tırmanmış ikiliyi görmeyi beklemiyordum. Büyük bir yeni dünya ağacına tırmanmış, kalın bir dalın üzerine çıkarak oradan ağaçta ki meyveleri alarak yiyorlardı.

İki obur bir araya gelmemeliydi.

Yaklaşık yarım saat aşağı inmeleri için dil dökmüştüm fakat ağaçta ki bütün meyveleri bitirmeden inmemeye kararlılardı. Öylede yaptılar. Bir saat içerisinde ağaç sanki kış gelmişte dalları budanmış gibi görünüyordu.

Hunharca yedikleri meyvelerin suları üzerlerine döküldüğü için ikiside temizlenmek için hamama gitmişti. Bu sırada bende mutfaktan bulduğum bir poğaçayı mideye indirmiştim. Yanıma geldiklerinde Elay kılıç talimine gideceğimizi söylemişti. Buna herhangi bir itirazım yoktu fakat Damon'ın gelip gelmemesi konusunda endişeliydi. Dün onu o halde görmesi onu korkutuyordu. Bundan dolayı iyi olmadığı sürece talime gelemeyeceğini söylüyordu. Sürekli olarak, 'İyi misin?' diye ona sorması sonucunda Damon benden yardım istiyordu.

Yaslandığım duvardan sırtımı ayırdım ve hafif öksürerek kendime çeki düzen verdim. "Sayın cadı, ben gelmesinde bir sakınca göremiyorum. Bence gelip gelmeyeceğini kendisi seçse daha iyi olur."

"Bu konuda emin misin Dünya'lı?" dudağının kenarı hafif bir şekilde yukarı kıvrıldı. "İyileşmiş olsada onca yediği meyveden sonra talimde karnına yiyebileceği herhangi bir darbede kusmaya başlayabilir. Bilin diye söylüyorum, burada herkes kendi kirlettiği yeri temizler." Bakışlarımı sedirde oturan kişiye çevirdiğimde başını hızlı bir şekilde iki yanına doğru sallıyordu.

"Bana garanti verebilecek misin Damon?" Başını yukarı aşağı salladığında her ne kadar güvenmem için yetersiz kalsada onu burada bırakamayacağımdan gelmesi yönünde karar kılındı ve Elay'ı beklemek üzere bahçeye çıktık.

"Buraya gelin!" Bahçede dolaşırken arkamızdan gelen sese doğru döndük. Karşımızda elindeki iki kılıç ile bize el sallayan kız elindekilerin ne kadar keskin olduğunun farkında mı?

"Alın bakalım," yanına varır varmaz üzerimize attığı kılıç ile Damon çığlık atarak geriye doğru kaçarken bende bir adım gerilemiştim.

Delirmiş!

"Hadi ama bu kadar korkak olmayın. Zaten kılıçlar kınında ve kınlarda oldukça sert yapıya sahipler yani sizi delmezler!" O uzun uzun konuşurken önümdeki kılıçları yerden almıştım. Bir tanesini belime katarken diğerini sağ elimde tutuyordum.

"Hey, Damon! Biz gidiyoruz, sen orada saklanmaya devam et istersen!" Kinayeli bir şekilde söylediklerinin ardından gitmek için arkasını dönmüştü ki, "Beni bekleyin! " diye ürkekçe bağıran kişinin sesi ile sırıttı. Tamda bir cadıdan bekleyeceği gibi oldukça kurnazdı. Başını çevirdiğinde Damon çoktan yanımıza varmıştı.

METAMORPHOSİS Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin