"Sence ne zaman buna hazır hale gelir?" Uzun saçı ve sakalları birbirine karışmış, her bir saç, sakal telinin beyaza bürünmüş olduğu yaşlı bir adamdı konuşan. Üzerinde oldukça bol olan, ayak bileklerine kadar uzanan beyaz bir giysi var iken tam bir ak sakallı dedeyi anımsatıyor.
"Henüz bunu bilemeyiz. Bu tamamıyla ona bağlı olan bir şey. Kendi başına güçlenmek ve öğrenmek zorunda." Elindeki İngiliz anahtarı ile ak sakallı dedenin karşında bulunan bir aletin düzenlemelerini yapan genç bir adam konuşmuştu. Arkası dönük olduğundan yüzünü göremesemde henüz 20'lerinde olduğunu düşünüyorum.
"Hey, kolu indir! Yine bizim ile iletişime geçmiş!" Genç adamın arkasındaki 40'lı yaşlarında olan adamın söylediği şeyin ardından genç adam yanında bulunan kolu sıkı bir şekilde kavradı. "Sabretmelisin!" Sert bir şekilde kolu indirdikten sonra etraf birden tümüyle beyaza bürünmüştü. Ben ise burada yalnız kalmıştım...
°°°
"Ona ne olduğunu söyleyecek misin artık?" Birilerinin sesi geliyordu fakat görüntü yoktu, sadece karanlık vardı.
"Söyledim ya. Bir Döngü Alanına girmiş ve bir Venenumun saldırısına uğramış." Bir yırtılma sesinin ardından çıplak sol kolumun etrafını bir şeyin sardığını hissettim.
"Döngü Alanı ne Allah aşkına?"
"Xopya'da bazı büyülü bölgeler vardır. Bunlardan biriside Döngü Alanıdır. Bu alana girersen çıkman için ya dışarıdan birinin senin için büyü kaldırması gerekir ya da o alanın içine mühürlenmiş yaratıkların tamamını yenmelisin. Ares'da bunlardan birine yakalanmış. Bir 4.seviye kılıç, üç tane Venenuma karşı iken pek bir avantaj sağlamıyor maalesef. Heleki kılıç kullanmak hakkında pek bir bilgisi olmayan birisi için oldukça hafif yaralar ile kurtulmuş olduğunu söyleyebilirim." Bir yırtılma sesinin ardından sağ dizimin hemen altında bulunan yaramı bir şeyin çevrelediğini hissettim.
Sesler gitgide dahada netleşirken gözlerimi açmaya çalıştım. "Ne zaman uyanır dersin? İyi olacak değil mi?" Bu sesin Damon'a ait olduğunu düşünüyordum. Bu halimi görmüş olduğu düşünülünce bu kadar soru sorması oldukça doğaldı.
Gözlerimi tekrardan açmaya çalışınca birazda olsa aralamayı başarmıştım. Etrafıma baktığımda Elay'ı yattığım yerin hemen yanında bir sandalyede oturur vaziyette olduğunu gördüm. Damon ise onun karşındaki yerde endişeli gözler ile yere bakınıyordu, eminim ki şuanda gördüğü bir şey yoktu sadece düşünüyordu.
"Bilmi-"
"Benden o kadar kolay kurtulabileceğinizi mi sandınız? O cadı ile birlikte beni bırakıp gittikten sonra bunun hesabını sormadan öleceğimi düşünme!" İkiside duydukları sesten sonra kıpırdamadan olduğu yerde kaldılar. Şoka girmiş gibi birkaç saniyelik suskunluğun ardından ilk atakta bulunan Damon olmuştu. Kısa süreli dalgınlığını atlatmış olmalı ki oturduğu yerden kalkıp üzerime doğru koşuyordu.
"Hayır Damon!" Kaçacak bir yer ararken artık çok geçti. Üzerime atlayan Damon sayesinde artık kırılacak kemiğim kalmamıştı. Sağol ya ömrü hayatımda artık kemiğim kırılır mı diye dert etmeme gerek kalmadı.
"Derhal üzerimden kalk seni hain!" Bir süre ona böyle hitap edeceğim. Bana söz vermesine rağmen beni ardında bırakıp gitmişti. Ona trip atmak benim en doğal haklarımdan. Ki buna trip atmak değil hak ettiğini vermek denir. Burada güvene bileceğim tek kişi o iken beni yalnız bırakıp gitmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
METAMORPHOSİS
Ciencia Ficción|İlk bölüm olay ile alakasız fakat okumanız gereken bir bölümdür.| Dünya dışındaki bir gezegende yaşam... Sabahları mutlu mesut bir ortam varken geceleri tam bir kaos. Her tarafı başkalaşım geçirmiş yaratıklar çevirmiş vaziyette. Bu yaratıklar kend...