Sınıfa koşar adımlarla çıktığı sırada Aren ve Damon hararetli bir sohbetin içerisinde idiler. Hızlı bir şekilde sırasına geçtikten birkaç saniye sonra Kemal Hoca da içeriye girmişti. Yerine geçerken çantasını masasının üzerine bırakmıştı. Elindeki kağıdı göstererek, "Aren, ödevini kaybetmemişsin," kinayeli bir şekilde konuştuktan sonra sandalyesini oturmuş ve sınıf defterini doldurmaya başlamıştı. Bu sırada olayın şaşkınlığını hızlı bir şekilde atlatan Öz ikizinin yaptığını anlamıştı. Ona dönerek hafif bir tebessüm sunarken aynı şey Ares için geçerli değildi. Güya ona yardım etmeyecekti ama yine dayanamamıştı.
8 saatlik dersin ardından okul bitmiş ve çantalarını toplayıp binadan ayrılmışlardı. "Damon bugün Athena dedenin yanına gideceğiz, geliyorsun di mi?" İkizi omuzuna kolunu katarken, "Tabii geliyor! " diyerek onu yanıtlamıştı.
20 dakikalık bir yolun ardından huzurevine varmışlardı. Her zamanki gibi ellerindeki akide şekeri ile bahçe kapısından içeriye girdiler. İçeriyi kolaçan ettiklerinde ihtiyarı bahçedeki bir çardakta tek başına otururken bulmuşlardı. Hava oldukça güzel olduğundan olsa gerek dışarıya çıkmış olmalıydı. Onu gören üçlünün hızlı bir şekilde yanına koştuğunu gören ihtiyarın yüzünde bir tebessüm oluşmuştu.
"Merhaba Athena dede! Nasılsın?" Hep bir ağızdan bağırdıklarında ihtiyarın yüzündeki tebessüm artmıştı. "Hoşgeldiniz çocuklar. Gözüm yollarda kaldı. Nerelerdeydiniz geçin oturun şöyle," neşeli bir şekilde söylediklerinin ardından karşılarına oturmuşlardı. Athena dede saçı ve sakallarına ak düşmüş, orta boylarda, daima ışıldayan mavi gözlü, hafif tombul ve neşeli birisiydi. Her zamanki gibi daima yanında bulunan hikaye kitabı ile bahçede temiz hava almak için oturuyordu. Ona bakacak kimsesi olmadığından huzurevinde kalan ihtiyarın bu üçünden başka ziyaretçisi olmazdı. Sürekli olarak onu ziyaret ettiklerinden buradaki çalışanların çoğu onları bilirdi.
Birkaç gündür görüşemedikleri için uzun uzun sohbetler ettiler. Sohbet esnasında saate baktıklarında yetimhanenin giriş saatinin sona ermek üzere olduğunu farkettikleri için ayağa kalkmışlardı.
"Bizim gitmemiz gerekiyor, geç oldu. Yarın yine geliriz," yanındaki ikiliye baktığında onlarda Ares'ı onaylamıştı. Her biri Athena'ya sarıldıktan sonra bahçeden çıkmışlardı. Hep birlikte hızlıca yetimhaneye doğru koşuyorlardı.
"Ares, biraz daha hızlı ol! " diyerek kardeşini uyarmıştı çünkü aralarındaki en yavaşı oydu. 5 dakika sonra yetimhane kapanacaktı fakat onların varması için en az 30 dakikaya ihtiyaçları vardı. Birkaç metre daha koştuktan sonra artık ilerlemeye son vermişlerdi. Yetimhane kapanmıştı. Zaten etraf karardığı için artık pek ilerleyebileceklerini düşünmüyorlardı.
"Bizde kalsanız olmaz mı?" Kardeşler birbirine baktığında yapacak başka bir şeyleri olmadığından kabul etmek zorunda kalmışlardı.
•••
"Ailen bunu sorun etmez mi? " Ares bu eve geldiğinden beri kendini rahatsız hissediyordu. Burası hiç alışık olmadığı bir konforla dizayn edilmişti. Salondan içeriye girerken, "Hayır, zaten evde değiller. Babam iş seyahatinde, annem ise teyzemi ziyarete gitti. Yani istediğimiz gibi eğlene biliriz." yanıtlanmıştı. Evin salonu bile Ares'ın kaldığı yetimhanenin iki katı kadardı. Odayı aydınlatan, tavanın neredeyse yarısını kaplayan büyük taşları olan avize oldukça dikkat çekiyordu. İçerinin ısınması için kullanılan köşedeki şöminenin önünde bir ayı postu, sağ tarafında büyük bir langırt bulunuyordu. Sol tarafındaki büyük yemek masası ile evin ne kadar gösterişli olduğunu haykırıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
METAMORPHOSİS
Science Fiction|İlk bölüm olay ile alakasız fakat okumanız gereken bir bölümdür.| Dünya dışındaki bir gezegende yaşam... Sabahları mutlu mesut bir ortam varken geceleri tam bir kaos. Her tarafı başkalaşım geçirmiş yaratıklar çevirmiş vaziyette. Bu yaratıklar kend...