Dün gece telefonu kapattıktan sonra yatıp uyumuştum. Sabah saat 5'i çeyrek geçe uyandım. Hazırlanıp evden çıktım ve karargaha gittim. Sancak timi karşı binada oturuyormuş. Benim üst katımda Sefa, Emre ve Oğuz karşı dairemde ise Eren ve Akif kalıyordu. Anlıyacağınız sabah, öğlen, akşam günün her vaktinde onlarla beraberdim. Şikayetçi değildim hepsini çok seviyordum.
"Ada!" birinin seslenmesiyle arkamı döndüm. Yiğit koridorun başından bana doğru yaklaşıyordu. Hemen esas duruşa geçtim.
"Üsteğmen Ada Görgülü, Malatya. Emredin komutanım!"
"Rahat. Günaydın."
"Günaydın komutanım." dedim. Bir süre bana baktı.
"Evet komutanım?" dedim o konuşmayınca.
"Teşekkür ederim." dedi. Anlamadım.
"Ne için?" dedim anlamadığımı belirterek.
"Hatırlıyorum seni. Beni bulmasaydınız ölmüştüm belkide. İlk müdehaleyi de sen yapmıştın." diyip güldü.
"Teşekküre gerek yok komutanım. Görevimiz." dedim.
"O zamanlar sana ulaşmaya çalışmıştım ama başaramadım. Şimdi karşılaşınca teşekkür etmek istedim."
"Biliyorum komutanım." dedim. Kaşları çatıldı.
"Neyi?" dedi merakla.
"Beni araştırdığınızı biliyorum. Ben istihbarat uzmanıyım komutanım. Çevremde de çok asker vardır. Haberim var yani." dedim.
"Neden sana ulaşmama izin vermedin?"
"Ben değil. Abim izin vermedi." dedim. Gözleri göğüsümdeki isimliğime kaydı. Atakan abimle aynı karargahtalardı. Abim beni araştırdığını duyunca bana söylemişti. Benim için problem olmadığını söylesem de kendisinin korumacı kişiliği bilgilerimi gizlemişti.
"Atakan... Ulan Atakan sana güvenen aklımı si-" kendi kendine söylediği şeyle gözlerim kocaman oldu.
"Yavaş! Yavaş olun isterseniz komutanım!" dedim.
"Atakan Görgülü abin değil mi?" bunun jeton köşeliydi sanırım.
"Evet komutanım."
"Şimdi anlaşıldı neden seni bulamadığım! Neyse ben seni tutmayayım." diyip yürümeye başladı. Arkasından bakakaldım. Atakan abime sinirlenip bana mı trip yapmıştı o?! Hay Allahım!
Yüzbaşıyla yaşadığımız garip diyaloğun ardından timle içtima yapmıştık. İçtimada zorlamayı sevmezdim. Görevlere yorgun gitmek yapacağımız en saçma şey olurdu. Dinlenme odasında oturuyorduk şimdi. Yüzbaşı hariç Sancak timi de burdaydı.
"Komutanım sizinle istihbarat görevine çıkmayı çok isterdim." dedi Sancak timinin istihbaratçısı Zafer. Güldüm.
"Dün benden pek emin değildin ama sanırım eğitim geçmişimle seni memnun edebildim?" dedim sorar gibi.
"Yok komutanım o benim boşboğazlığımdan siz benim kusuruma bakmayın." dedi. Kafamı salladım.
"Ada akşam çarşıdaki lokantaya gidelim diyoruz ne dersin?" dedi Akif.
"Olur. Sancak timi siz de gelin Hakkariyi gezdiririz size." dedim.
"Biz sizin planınızı bozmayalım." dedi Aybars.
"Bütün gün bunlarla beraberim zaten gelin siz de değişiklik olur." dedi Oğuz. Sefa kafasına vurdu.
"Vurup durmayın şuna zaten iki gram aklı var!" dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖREV
ActionBiz adımız gibi özgür bir timdik. Hür Timi. Kendi kurallarımızı koyardık. Bu askeriye işleyişine ters olduğu için de sürekli azar işitirdik. "Hangi tim geliyor komutanım?" "Sancak timi." kaşlarım havalandı. O sancak timinin komutanıydı. Kapı çaldı...