"ADA!" uzaktan gelen sesle kendime gelmeye çalıştım ama boşlukta süzülüyormuş gibi hissediyordum.
"ADA UYAN!" bana seslenen kişiyi tanıyordum ama kim olduğunu hatırlayamıyordum.
"OĞUZ SARSMA!" dedi başka bir tanıdık ses. Oğuz... Kimdi? Bilincim sürekli gelip gidiyordu. Ben uyanmaya çalıştıkça karanlık beni içine çekiyordu. Olduğum yeri saran adım sesleri burda ikiden fazla kişinin olduğunu belli ediyordu.
"Eren bir şey yap!"
"Bu kızın hali ne amına koyayım ne yaptınız lan siz?!" etrafımdaki kalın erkek sesleri başımdaki keskin ağrıyı arttırırken sırtımın acısıyla inledim.
"SUSUN!"
"Ada hadi aç gözlerini bana bak güzelim." duyduğum endişeli sese tepki veremedim. Gözlerimi açmak isterken beni içine çekmeye çalışan karanlıkla savaşıyordum.
"Ada beni duyuyorsan elimi sık." aldığım komutla elini sıkmaya çalıştım ama sadece birkaç parmağımı oynatabilmiştim. Bana ne olmuştu?
"NE VERDİNİZ LAN KIZA?!" diye bağıran kişinin boğazı yırtılmış olmalıydı. Gözümden yanağıma bir damla yaş aktı. Ağlıyor muydum? Şu anda hiçbir şey bilmiyordum. Vücudumdaki yoğun ağrı yüzünden odak problemi yaşıyordum ve anda kalamıyordum.
"KONUŞ LAN İT!"
"Abi bırak şunu hastaneye götürelim hemen!"
"Işınlanalım mı amına kodumun salağı?! Dağın başındayız!" arka arkaya konuşulanlar zihnimi bulandırırken gözlerimi araladım.
"Ada! Ada beni duyuyorsan tepki ver güzelim. Hadi ne olur!" dedi birisi. Yüzü tanıdıktı. Ama kimdi, bilemiyorum. Gözlerimi açıp kapattım. Umarım anlardı.
"Bu siktiğimin helikopteri nerde kaldı Emre?!"
"Geliyordu abi ben ne yapayım?"
"Eren kendine gel sikeceğim seni şimdi!" diyerek az önce tepki vermemi isteyen kişiye tokat attı başka biri. Eren dediği kişi yediği tokatın etkisiyle dengesini kaybederken düşmeden kendini topladı.
"Ben..." dedim zorla. Başımdaki ağrı artarken söyleyeceğimi bile unutmuştum.
"Söyle güzelim. Söyle Ada hadi bir şey de."
"Hatırlamıyorum. Hiçbir şey." dedim. Adının Eren olduğunu öğrendiğim kişi yüzünü sıvazladı ve arkasında taşa yaslanmış, bağlı bir şekilde oturan adama yumruk attı.
"KONUŞ ASLAN NE VERDİNİZ?!" bir yandan bağırıyor bir yandan da yumruk atıyordu. Biri yüzümü tutup kendine çevirdi. Yüzünü hatırlıyordum sanırım.
"Neren ağrıyor?" dedi sakince. Gülümsedim.
Her yerim...
Ağrıdan dayanazken gözlerim ve bilincim eş zamanlı olarak kapandı.
"Senden önce hiçbir şeyin kıymetini bilmeden. Senden önce hiçkimseyi böylesine sevmeden!" Yiğitle birlikte yoldaydık. Ben arabayı kullanıyordum ve bağıra bağıra şarkı söylüyorduk. Hava çok güzeldi. Huzurluydum.
"İstersen geçsin hayat bayramlarla seyranlarla, istersen gelsin bahar sümbüllerle salkımlarla!" birbirimize bakıp güldük. Çok mutluydum.
Bir anda hava karardı ve araba durdu. Duyulan silah sesiyle kafamı çevirip Yiğit'e baktım ama o kanlar içinde yan koltuktaydı. Gözleri kapalıydı, nefes almıyordu. Kalbinden vurulmuştu!
"YİĞİT!" dedim bağırarak. Kapım açıldı ve biri beni dışarıya çıkardı.
"BIRAK! YİĞİT!" bir anda yağmur başlamıştı. Kendimi kurtarıp Yiğit'in yanına gitmeye çalışıyordum ama biri beni tutuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖREV
AksiBiz adımız gibi özgür bir timdik. Hür Timi. Kendi kurallarımızı koyardık. Bu askeriye işleyişine ters olduğu için de sürekli azar işitirdik. "Hangi tim geliyor komutanım?" "Sancak timi." kaşlarım havalandı. O sancak timinin komutanıydı. Kapı çaldı...