"Daha iyisin değil mi? Ağrın falan var mı?" diye milyonuncu kez soran Eda'ya şakaklarımı ovdum.
"Benim var Eda. Başım çok ağrıyor." dedim bıkkınlıkla.
Karargaha gittikten sonra Aybars'ı ve yaralıları ambulansla hastaneye göndermiş biz de arkalarından gitmiştik. Daha üzerimizi bile değiştirmeden hepimiz hastaneye doluşunca Mehmet albay güzel bir dille(!) geri dönmemizi istemişti. Yiğit Aybars'ı bırakmayacağını söyleyince ben de onun yanında kalmıştım. Abim de sen burda kalırsan ben de kalırım demişti. Sonuç olarak şu anda Aybars ameliyattan çıkmış hasta yatağında yatıyor, Eda başında bir sürü soruyor, ben Yiğit'in dizinde koltukta yatıyordum. Abim de 10 dakikadır telefonla konuşuyordu. Diğerlerini de Mehmet albayı sakinleştirmek üzere karargaha yollamıştık.
"Tamam sana da hemen bir serum yaptıralım." dedi Eda. Kafamı sallamakla yetindim.
"İyi misin güzelim?" dedi Yiğit. Kaşlarımı kaldırıp zorla gözlerimi açtım.
"İyiyim." dedim. Yiğit sıkıntılı bir nefes verip başıma masaj yapmaya başladı. Eda odadan çıkarken abim içeriye girdi. Morali bozuk gibi duruyordu.
"Ne oldu?" dedim.
"Babam aradı. Ağzıma sıçtı." dedi sitemle. Kendimi tutamayıp gülmeye başladım.
"Niye her şeyi anlatıyorsun ki?" dedim gülmeye devam ederek.
"Öğrenecekti zaten."
"Yazmazdık rapora. Bu kadar dürüst olmak zorunda değiliz." dedim. Abim gözlerini devirdi.
"Gerçekten Atakan Görgülü'nün kardeşisin Ada. Acaba ben evlatlık mıyım?"
"Olabilir. Alsalar seni almazlardı ama." dedim. Abim elindeki telefonu bana atarken havada yakalamıştım.
"Keşke bıraksaydım seni orda!" dedi sinirle.
"Bıraksaydın. Yiğit beni çıkarırdı bir kere. Değil mi?" dedim Yiğit'e dönerek. Gülüp kafasını salladı.
"Çıkarırdım hayatım." diyince öpücük attım.
"Karımı özledim!" diyerek söylenen ve kendini koltuğa atan abime dudaklarımı büzdüm.
"Ne zaman döneceksiniz?" dedi Aybars.
"Bu akşam."
"Oğlanları ne zaman alacağız kucağımıza?" dedi Yiğit.
"1 ay var daha. İnanılmaz bir duygu; heyecan, korku, mutluluk her şey bir arada daha şimdiden." dedi abim iç çekerek. Gülümsedim.
"Çok iyi bir baba olacaksın." dedim.
"Seninle alıştırma yaptım zaten. Ben velet görmeye alışkınım iyi baba olurum herhalde." dedi abim. Gözlerimi devirdim.
"Aramızda 3 yaştan bile az var farkındasın değil mi? Ben doğduğumda senin de altın bezliydi yani." dedim. Aybars kahkaha atarken abim sinirle homurdandı.
"Kızım bir sus ya!" diyince omuz silktim. Eda elinde serum ve birkaç malzemeyle odaya girerken telefonum çalmaya başladı. Annem arıyordu. Bir an babam bana da kızmak için annemden mi aradı diye düşünmüştüm ama birkaç saniye sonra bunun çok saçma olduğuna karar verip telefonu açtım.
"Efendim annem?" dedim telefonu kulağım ve omzum arasına sıkıştırırken. Bir yandan da üniformanın kolunu sıyırmaya çalışıyordum.
"Ada nerdesin?" dedi annem panikle. Kaşlarım çatılırken Eda'ya elimle durmasını işaret edip yerimden doğruldum.
![](https://img.wattpad.com/cover/364504646-288-k759309.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖREV
ActionBiz adımız gibi özgür bir timdik. Hür Timi. Kendi kurallarımızı koyardık. Bu askeriye işleyişine ters olduğu için de sürekli azar işitirdik. "Hangi tim geliyor komutanım?" "Sancak timi." kaşlarım havalandı. O sancak timinin komutanıydı. Kapı çaldı...