Son final sınavımı da verip, mezun olmak için önümde ki tüm engelleri geride bırakmıştım. Akşam Öykü ile yemek yeyip dans etmek için kulübe gitmiştik. O içkiyi her zaman fazla kaçırdığı için ben vişne sodamı yudumlamıştım. Geç vakit eve döndük, üzerime Haziran sıcağının boğuculuğunu azaltması için askılı şortu takım geceliğimi giyip, sızmış arkadaşımın üzerine ince pikeyi örttüm.
Dişlerimi fırçalayıp su içmek için mutfağa indim. Elimdeki büyük bardaktan soğuk suyumu yudumlarken, acilen iş bulmam gerektiği fikri aklımı meşgul ediyordu. Yoksa memlekete dönmem için başlayacak baskıyı az çok tahmin edebilecek zekaya sahiptim çok şükür...
Bardağın soğukluğundan nasibini almış elimi boğazıma sararak tenimi yaz sıcağında biraz olsun ferahlattım.
İstanbul'da yaşamaya alışmıştım artık Urfa'da istesem de yapamazdım. Zaten ailemde onlara dert oluyorum diye burda okumamı kabul etmişti, kız okumasa da olurdu bazı insanlar için ne yazık ki böyleydi. Daha ben lisedeyken kapımızı aşındıran insanlardan kurtuluşu, okul için İstanbul'a gelmekle bulmuştum.
Okul işi beni taliplerimin çoğundan kurtarsa da iki kişi vardı ki asla vazgeçmeden beklediklerini biliyordum ve bu sinirimi zorlasa da elimden gelen sadece uzak durmak oluyordu.
Kapının sert bir şekilde vurulmasıyla daldığım düşüncelerden sıçrayarak çıktım. Elim kalbimde kapıya adımladım. O sırada kapı sertçe tekrar vuruldu. Her kimse zil denen teknolojiye bile yabancıydı sanırım."Kim o?" diye seslenirken sesim titremişti. Korkmuş, dahası bunu saklamayı da becerememiştim.
"Birce" Dedi dışara ki sesin sahibi şükür eder gibi çıkmıştı sesi ama kim olduğunu anlayamamıştım. "Benim Sancar." diye eklendiğinde rahat bir nefes aldım.
Kapıyı araladığımda Sancar abimin heybetli bedeni kapının önünde belirdi.
"Abi?" dedim sorarcasına.
Bana kısaca bakıp gözlerini evin içene çevirdi,
"İçerde konuşalım istersen..." dediğinde kıyafetimi yeni akıl edebilmiştim. Adamın karşısında yatak halimle duruyordum. Sağolsun beni utandırmadan eve adımladığında," hemen geliyorum." deyip hızlı adımlarla odama çıktım. Üzerime dizlerimin altında biten sabahlığı geçirip kuşağını bağladım.
Sancar abi İstanbul'a gelmezdi, gelse de bana uğramaz hemde bu saatte? Bu işin içinde hiç hoş olmayan işler olduğuna adım kadar emin indim basamakları.
Tekli koltuğun ucunda oturan adamla kaşlarım çatıldı,
"Abi, rahat otursana" dedim hareketine anlam veremeyen sesimle.
"Kıyafetlerim çok temiz değil Birce, acele çıktım Urfa'dan." dedi gergin bir sesle.
"Hayırdır Sancar Karademir kız mı kaçırdın?" dedim ortamın gerginliğini biraz olsun azaltmak için.
Yüzünde ki gerginlik daha da artarken kaşları çatıldı,
"Ben değil Faruk kız kaçırdı, hem de Altun'ların kızı Yade'yi..."
Gözlerimi kapattım yavaşça sakin olmam lazımdı,
"Ne?" diye döküldü dudaklarımdan.
"Birce, Altunlar peşine düşmeden seni güvenli bir yere almamız lazım."
Peşimi yıllardır bırakmayan Erhan Altun'un kız kardeşini kaçıran kuzenim bu işinin sonunu bilmeyecek kadar cahil değildi. Bu kaçma işi danışıklı dövüş bile olabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çıkmaz Sokak
Romance"Seni arasam kaçıp giderdin Birce..." dedi ne yapacağımı adı gibi biliyordu. Omzundan itip, "Sen de Erhan Altun'un eline geçmem pahasına aramadın beni öyle mi? Hayatım da senin kadar bencil insan görmedim." "Onların peşinde adamlarım var...