Her şeyin tanrının bir lütfu olduğuna inanırım. Kimi zaman baştan başlamak için, kimi zaman var olanı değiştirmek için. Yaşadığımız her şeyin, attığımız her adımın dahi bir sebebi olmalı. Çünkü evren sonsuz sebepler ve sonuçlar üzerine kuruludur. Her şeyin değiştirilebileceğine inanın çünkü inanç, insanı hayata bağlar. İnancın olduğu yerde yaşam sonsuzdur.•
Bir şeylerin altını kurcaladıkça öğrenmek bile istemediğim daha fazla sır öğreniyordum.
Yolda geçen tam bir günün sonunda neredeyse saraya varmak üzereydik. Aron ile geri kalan yolculuk boyunca tek kelime dahi konuşmamıştık. İkimizde düşüncelerimizin sakin bir kıyısına çekilmiştik.
Aron bunca zamandır arkasına yasladığı kafasını kaldırırken aynı anda dudaklarından anlamsız mırıltılar döküldü. Parmaklarını başının arkasına götürürken ensesini kısaca ovuşturdu. Yavaş yavaş kendine gelmeye başladığında bakışları bana döndü.
Uykulu ve hala kısık bakan gözleri üzerimde gezinirken, "Sen ne zaman uyandın?" Diye sordu.
Uykusuzluktan pembeleşmeye başlayan gözaltlarım sorunun cevabını ortaya koysa da sorusunu cevapladım. "Hiç uyumadım." Uykulu gözleri çatık kaşlarının altında iyice kısılırken başka bir soru yöneltmesine izin vermeden devam ettim. "Sadece söylediklerini düşünmeden duramadım."
Cümlemi tamamladığımda uykulu suratından neredeyse eser kalmamıştı. Zaten dağılmış olan saçlarını düzeltmek yerine parmaklarını sertçe saçlarının arasından geçirdi. Parmakları saçlarından aşağı kayarken aynı hareketi daha yumuşak bir şekilde yüzüne tekrar etti. Uzun parmakları gölgelediği yüzünü serbest bırakırken surat ifadesinde gizlemeye çalıştığı bir huzursuzluk vardı.
"Senin bildiğinden fazlasını bilmiyorum Layla." Ağzından çıkan kelimelerde en ufak inandırıcılık payı yoktu. Sadece beni avutmak için söylediği bir yalan gibiydi.
Güneş arabadaki kumaş perdelerin ardında kalırken, nahoş sıcaklığı içeriyi ısıtmaya başladı. Bedenimi sıcak havadan uzak tutmak için arabanın köşesine bastırırken Aron tekrar konuştu.
"Ama o biliyor." Dedi durduk yere beni de huzursuz eden bir ses tonu ile.
"Kim?"
"Şeytan."
Kaşlarım yukarı kalkarken alnım hafif bir şekilde kırıştı. Sahiden bize yardım edeceğini mi düşünüyordu? Ama yine de haklıydı. Öğrenmek istediğimiz her şey onun zihninin bir köşesinde saklıydı. Yorgun ve düşünceli gözüken yüzüm Aron sayesinde bir nebze olsun toparlandı. Onun her zaman zırh gibi kuşandığı kendinden emin surat ifadesi, her şeye rağmen ona güvenebilmemi sağlıyordu.
Cevap olarak sadece "Yani bana yardım edeceksin?" diye sorduğumda, sorum onu şaşırtmadı. Bunu diyeceğimi tahmin ediyormuş gibi dudaklarına ilk defa bana karşı samimi bir gülümseme yayıldı.
"Bu yardım değil ama duymak istediğin buysa, evet. Sana yardım edeceğim." Dedi kısaca.
Onun ilk defa duygularında ve düşüncelerinde bu kadar samimi olduğunu görüyordum. Daha önce tanıştığım adam ve şu an yanımda duran adam aynı kişi değil gibiydi.
Konunun dağılmaması için "Pekâlâ, bunu nasıl yapacağız?" demekle yetindim.
Kafasını tekrar diğer tarafa çevirirken hafifçe omuzlarını silkti. "Biz bir şey yapmayacağız. Ondan uzakta olduğun müddetçe sana kendisi gelecek." Dedi net bir sesle.
Daha fazla dediklerini sorgulamak istemiyordum ama kesinlikle benim bildiğimden fazlasını biliyordu. Yine de ona sorarsam beni sadece geçiştirecekti. Çünkü bazı cevaplar sadece öğrenmek için doğru zamansa alınır. Ve bu benim için doğru bir zaman değil.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ADEN BAHÇESİ
Fantasía"Sadece soruma cevap ver Layla." Gözlerini gözlerimden ayırmadan yanıma diz çöktü. İşaret parmağını havalandırarak göğüsümün üstüne doğrulttu. "İntikam istiyor musun?" Anlamadığım soruya yanıt olarak soru sorar biçimde kaşlarımı kaldırdım. Göğüsümü...