*Dikkat ! Bu hikaye +18 öğeler barındırmaktadır. 18 yaşından küçüklerin okumaması rica olunur.
Hayat iniş ve çıkışlarla doludur ve zor zamanlarda olumsuzluklara kapılmak ya da etrafımızı saran iyi şeyleri gözden kaçırmak kolaydır. Ancak zorluklarla karşılaştığımızda veya mücadele ettiğimizde bu durum bakış açılarımızı değiştirmemizi sağlayabilir. Kötü zamanları düşünün; başarısızlıklar, aksilikler, kayıplar ve hatta eski sevgilinizden ayrılmak bile dünyanın sonu gibi gelebilir. Bu deneyimler öyle aptaldır ki, sizi gerçeklerle, ve ancak gerçeklerle yüzleştirmeye zorlar. Hayat acımasızdır, kötüdür ve zorbalığın ince ve keskin tarafını derinize acımadan batıracaktır. Pekala, şimdi bu zor zamanların hayatımıza doyum ve anlam katacağı saçmalığından bahsetmeden önce, birkaç hafta içinde tepetaklak olan hayatımı size anlatmalıyım.. Ve böylece, ergenlik yaşamının girdap gibi dönen akıntılarının ortasında kalbi umut ve korkuyla, hayaller ve şüphelerle dolup taşarak olasılığın uçurumunda duran herkes için, ve sonuçta ergenlik bir keşif yolculuğudur; dünyadaki yerimi bulma, ve bu karmaşıklığı benimseme, aşkın, kötülüğün, sırların, dostluğun, kahkahanın ve hayallerinin gücüne inanmaya cesaret etme yolculuğuna hazırım.
Gözlerimi açtığımda kendimi daha iyi hissediyordum. Mutfağa indim. İşte başlıyoruz. Burnuma gelen hoş kokuyu içime çekerek tebessüm ettim ve masadakileri selamladım. Eteğim hışırdayarak mutfak masasına sürtünüp geçti, uzun boylu, siyah bir ceket giymiş olanın peşinden okul üniformasıyla diğerleri duruyordu. Geniş omuzlu olan çocuğun yanından geçerken bana şöyle bir merakla baktı. Sonra bana ayrılan yere usluca oturdum.
''İyi görünüyorsun!'' dedi Justin.
''Teşekkür ederim. Sen de öyle !''
Justin, Patricia'nın en küçük oğluydu ve yalnızca 12 yaşındaydı. O da abileri gibi sarışın ve sevimliydi. Aslında, Tyler hariç hepsi birbirine benziyordu, sarı saçlar, güzel bir burun ve bayan Patricia'da miras aldıklarını düşündüğüm harika bir gülüş. Babamın annemden sonra onu nasıl bu kadar sevdiğine şaşmamak gerek, biz ise, yani babam ve ben, aileye sonradan dahil olduğu son derece belli olan genlere sahiptik. Mısır gevreğini kaseme doldururken halen göz ucuyla beni süzen Tyler'a baktım. Meraklı gözleri bütün bedenimde dolaşıp duruyordu.
Tanrım ne kadar da yakışıklı..Kesinlikle genlerinde var..
Kısa bir sessizlik oldu. Ortamdaki gergin sessizliği bozmak isteyen bayan Patricia gülümseyerek sordu. ''Okuldaki ilk günün için heyecanlı mısın ?''
''Evet.'' diye mırıldandım. Doğrusu, biraz gergin olduğumu kabul etmeliydim. Kaliforniya'nın sevimli güneşi ve portakal bahçelerini ardımda bırakıp bu unutulmaya yüz tutmuş kasabada ikinci günümde, nasıl derler, alışmaya çalışıyordum işte.
''Kötü saç günündeyim.'' diyerek başındaki bereyi çekiştirdi Justin.
''Tatlım, saçınla oynamayı keser misin? Abilerinin saçı da küçükken böyle kabarıyordu..Ah, neyse ki şimdi çok daha iyi.'' kol saatine bakarak aceleyle ekledi:''Ah, nöbete yetişmem gerekiyor.. Evet, ne yapmamız gerekiyor çocuklar?''
Oğlanların hepsi bir ağızdan ''Teşekkürler anne !''derken Justin elini kaldırarak diğerlerini susturmaya çalışıyordu. ''Hayırrr ! Bulaşıklar lavaboya ! Eminim annem bunu kastetti. Öyle değil mi anneciğim?'' Yapmacık bir şekilde gülümsedi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÜVEY KARDEŞ
RomanceÜvey kardeşiyle aşk yaşayan bir kızın hikayesi. *Cinsellik, argo ve küfür içerir. *+18 *Bu hikayedeki tüm karakterler ve olayların gerçek kişi ve kurumlarla ilgisi yoktur. Tamamen hayal ürünüdür.