16

1.9K 19 11
                                    


Ter içinde uyandığımda vücudum alev gibi yanıyordu. Yorganı üstümden atıp banyoya gittim ve soğuk suyla yüzümü yıkadım. Berbat hissediyordum. Yüzüm ve gözlerim kızarmış, burnumun ucu pembeleşmişti. Soğuk suyu sıkıntıyla boynuma vurdum.

''Ç-çok soğuk.''

Ağır adımlarla kendimi pencerenin önüne attım. Tyler'ın akşamdan kalma gömleğinin düğmelerini açıp soğuk havayı derin derin içime çektim. Vücudumun her yanından rahatsız edici bir sıcaklık yayılıyordu. Bileklerime baktım. Kıpkırmızıydı. Tanrım, dün gece neler yaşanmıştı ? Serin sabah rüzgarı çıplak göğsüme vurduğunda biraz olsun serinlediğimi hissediyordum.

Sersemlemiş bir halde yatağa boylu boyunca uzandım ve içimdeki yakıcı sıcaklıktan kurtulmak istercesine gözlerimi kapadım. Bu sırada telefonum titredi. Arayan Caleb'tı ve hemen hazırlanıp aşağı gelmemi istiyordu. Mırıldanarak telefonu kapadım. Kısa bir süre ayılmaya çalıştım ve sonra dolabımı açıp elime geçen kıyafetleri beceriksizce giydim. Neler olduğunu anlayamıyordum. Kendimi berbat hissediyordum ve vücudum öylesine ağırlaşmıştı ki sanki kirpiklerimi kaldırmaya bile gücü yoktum.

Yavaş yavaş merdivenleri inip, arabaya yöneldim. Arka koltuğa otururken Jason'ı görmemle şaşkınlığa uğramam bir oldu. 

 ''Burada ne işin var?''

''Ne demek burada ne işin var?''diyerek güldü.''Yüzün kıpkırmızı. Hasta mısın yoksa?'' elini alnıma koymak isteyince buna izin vermedim.

''Hayır, biraz yorgunum sadece.''

Her yanım alev gibi yanıyordu ve Caleb arabayı çalıştırınca iyice sweatshirtüme gömüldüm. Ancak, yolda ilerlerken ateşim giderek artmaya başlamıştı. Başım dönüyordu ve halsizliğim arttıkça, içimdeki endişe de büyüyordu.

''..ve biz kameraları koyduktan sonra da tek yapman gereken beni aramak, tamam mı? Hemen kapının önünde olacağız..Bir daha da bu sapıkla uğraşmana gerek kalmayacak.''

''A-ama sabahın köründe u-uyuyordur.''istemsizce sesim titremişti.

'''Sen iyi misin?''

''Evet, özür dilerim..yeni uyandım.''

Caleb aynadan bana hızlı bir bakış atarak cevap verdi.''Herhalde dün gece çok geç yattın, saat iki buçuk.''

''Hı?''diye mırıldandım.''E-evet çok geç yattım.''

Yol boyunca Jason arada bir bana bakıp "İyi misin?" diye soruyordu. Ben de zoraki bir gülümsemeyle, "Evet, sadece kahveye ihtiyacım var.''diye yanıtladım. Fakat her geçen dakika kendimi daha kötü hissetmeye başladığımı biliyordum ve yanıbaşımda bütün yakışıklılığıyla oturan Jason bile bunu engellemeye yetmiyordu.

Çok geçmeden araba duraksayınca uyandım ve kendimi Jason'ın kucağına kıvrılmış bir halde buldum. Başımın ağırlığını ve boğazımın yanmasını hissederek yavaşça doğruldum. Saçımda gezinen tüy kadar hafif parmaklarını çekti. Göz göze geldik. Endişeyle yutkundum. Belki de burada, Jason'ın yanında kalmalıydım. Elimde değil..o güzel gözleriyle böyle yakınımda olması, üzerindeki koku, saçlarımı okşayan büyük elleri ateşimin arsızlıkla daha da artmasına neden oluyordu.

"Alice, yüzün çok kızarmış, iyi misin?" diye sordu.

"S-sen yanımda olduğun için.'' diyerek durumu geçiştirmeye çalışsam da içimden Jason'ın bana dokunmasını ve beni güçlü kolları arasında teselli etmesini diliyordum. Caleb arkadaşıyla birlikte arabaya binerken Jason bana imalı bir şekilde gülümsedi. Ben de ona karşılık verdim. Ah,bu hiç de iyi değildi..şuanda içimdeki sıcaklık giderek artıyordu.

ÜVEY KARDEŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin