Önden bir uyarı , hiçbir şeyi bilgim olduğu için yazmadım. Hepsi kafamın içinden uydurduğum şeyler.
..
Girişten içeri girdim. Karşıma çıkan çeşitli insanları süzdüm ve fakültemin içinde dolandım. En son rastgele birine dersliği sormayı akıl edebildim. "Pardon ?" Bana dönen arkadaş grubuyla herkesin üstünde ufak bir göz gezdirdim , içimdeki çekingen taraf ortaya çıktı ve gerginlikle gülümsedim.
"Genel Sanat Tarihi dersi hangi sınıfta yapılıyor ? Bilginiz var mı ?" Türkçeme aşırı dikkat ederek gerginliğimi belli etmemeye çalıştım. Kumral , mavi gözlü çocuk gülümseyerek "Biz de oraya geçiyoruz. Gel bizimle." Dedi ve arkadaş grubu yürümeye başladı.
"Mert." Deyip elini uzattı. Gülümseyip çekingen bir tavırla elini tuttum. "Buğra." Dedim. Saçları kumral olsa da teni beyazdı. "Memnun oldum Buğra 1. Sınıf mısın ?" Dediğinde kafamı onaylar anlamda salladım. "Ben bu dersi 3. Kez alıyorum da seni hiç görmedim o yüzden sordum." Deyip ensesini kaşıdı.
Gülümsedim ona "Sen kaçıncı sınıfsın ?" Dedim. Sohbetine cevap vermeliydim. "3. Sınıfım." Dedi. Kafamı salladım. Derslikten içeri girdiğimizde Mert'in yanına oturdum. Hiç tanımadığım birinin yanına oturmaktansa onunla oturmayı tercih ederdim. Yaptığım bir hata mıydı , başka arkadaşlar mı edinmeliydim acaba ? İlk gün daha bu kadar gergin olmamalıyım.
Bir süre sonra ders başladığında ilgiyle dinledim. Birkaç not aldıktan sonra defterimi kapattım. "Çıkabilirsiniz." Diyen hocayla herkes yavaş yavaş ayaklandı. "Buğra biz kahve içmeye gidicez gelmek ister misin ?" Diyen Mert'e gülümsedim. "Çok teşekkürler ama uygulama dersim var." dedim. Samimi bir çocuktu.
Kafasını salladı. "Görüşürüz o zaman." Dedi. Arkadaşlarını inceleme fırsatım olmamıştı ama Mert oldukça iyi birine benziyordu. Sınıftan çıktıktan sonra uygulama sınıfını aramam gerekiyordu. Birçok sınıfa girdiğimde hala bulamamıştım.
Karşıma çıkan kapıyla belki burasıdır diye düşünerek hafifçe ittirdim. İçeride gördüğüm heykellerle buranın olmadığını anladım. Biraz daha bakındığımda önümdeki heykellerin arkasında gördüğüm güzeller eller dikkatimi çekti. Birisi heykel yapıyordu ve elleri öyle güzeldi ki.
Bembeyaz eller , heykellerin rengine taş çıkaracak gibiydi. Üstünde damarları belli olurken işaret parmağında bir , yüzük parmağında bir tane olmak üzere iki yüzüğü vardı. Bileğinde bir ip vardı fakat bulaşan boya yüzünden rengi belli olmuyordu. Eller güven verir miydi insana ? Çünkü bu eller beni tutsa sonsuz bir güven hissederdim ben.
Yavaşça onu rahatsız etmemek adına kapıyı kapadım ama burayı aklıma çoktan kazımıştım. Kesinlikle gelip tekrar bakmak isteyeceğimi biliyordum. En sonunda sınıfı bulduğumda içeri geçip kendi malzemelerimi çıkardım. Dersin hocası gelip "Aklınıza ilk ne geldiyse onu çizin." Dedi ve gitti. Birkaç saatin sonunda çizimim bittiğinde gülümsedim.
Dersten çıktığımda aklım hala o ellerin sahibindeydi. Derste çizmeme sebep olucak kadar hoşuma giden eller kime aitti ? Merak ediyordum. Tekrar heykellerin olduğu odaya gittim fakat kapı kilitliydi. Bu yüzden hayal kırıklığıyla omuzlarımı düşürüp kampüsten çıktım.
Çalan telefonumu açtım. "Efendim abi ?" Dedim. Abimle beraber taşınmıştık İstanbul'a. Abim zaten burda çalışmak istiyordu ben de üniversiteyi kazanınca beraber buraya gelmiştik. Dayım onun evinde kalmamızı söyleyince de onun müstakil evine yerleşmiştik. "Bitti mi dersin ne zaman gelirsin ?" Dedi abim. "Geliyorum abi durağa yürüyorum." Dedim ve durağa gittim.
"Ben evde olmicam da abim yemekler dolapta ısıt ye ihmal etme." Dediğinde esnedim yorulmuştum herhalde. "Tamam abi merak etme. Sen nerde olucaksın ki ?" Dedim. Abim için bu dünyadaki en önemli kişiydim. Anne ve babamızı kazada kaybettiğimiz gün bana daha düşkün olmaya başlamıştı. O zamanlar zordu abim için.
![](https://img.wattpad.com/cover/365247042-288-k672089.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İkinci Şans (bxb)
ФэнтезиTanrı onlara ikinci bir şans vermişti. Kullanıp kullanamayacakları meçhuldü. Tek bildikleri birbirlerine duydukları kalp ağrısıydı.