seungmin nerdeyse bir saattir uyuyordu. titreye titreye hastaneye getirmiştim onu. hâlâ sakinleşmemiştim. ağlamaktan kıpkırmızı olmuş gözlerim hâlâ yanıyordu.
seungminin yüzü kan izleriyle doluydu. yanağında kocaman bir morluk vardı. dudağı ve kaşı patlamıştı, akan kanı durdurmamıştı, durduramamıştı belki bilmiyorum.
pantolonu yırtık olduğu için diz kapağının kanadığına emindim. pantolonunu biraz sıyırıp dizlerine baktığımda kalbim olabilirmiş gibi biraz daha sızlamıştı. gözlerimdeki yaşlar yüzümü biraz daha ıslattı.
ilk kez böyle oluyordu. seungmin ilk kez bu kadar çok şiddet görmüştü. ne yapacağımı bilmiyordum. öpmeye bile kıyamıyordum ben onu, gözümün önünde bu hâlde olması delirtiyordu beni.
canım yanıyordu, kalbim inanılmaz acıyordu. keşke seungminin eve dönmesine izin vermeseydim, keşke onu en başından yanıma alsaydım diye düşünmekten delirecek gibi hissediyordum.
onu koruyamadım, onu kurtaramadım. yaralarını sardım ama onlar acımaya devam etti. ben sadece o yaraların üzerini kapattım, onları iyileştiremedim.
benim yüzümden bakmaya kıyamadığım sevgilim bir hastane odasına saatlerdir yatıyordu. benim aptal kıskançlığım yüzünden, onu kimseyle paylaşamadığım için bu hâldeydi. abisi benim yüzümden öğrenmişti her şeyi.
ayağa kalkıp sedyede boş olan bir yere oturdum, seungminin elini tuttum. gözlerimi sildim ve saçlarını geriye doğru taradım.
yanına gittiğimde bayılmıştı. bir ara uyansa da tekrar uyumuştu. elini yavaş yavaş okşarken güzel yüzüne baktım. kim bilir ne kadar çok yanmıştı canı, ne kadar acımıştı.
kim bilir ne kadar korkmuştu.
"pansuman yapacağım."
hemşirenin sesini duymamla bakışlarımı seungminden ayırdım.
"ben yapabilir miyim?" dedim. başkasının onun yaralarına bakmasından bile hoşlanmazdı. o hep benim yapmamı isterdi. o sadece beni isterdi, hep bana sığınırdı.
bu bizim dünyamızdı. sadece biz bilirdik canımızın ne kadar yandığını, sadece biz bilirdik birbirimizi ne kadar çok sevdiğimizi.
"emin misiniz?" dedi hemşire emin olmak ister gibi.
"annem doktor, çok kez yaptım."
sevgilimin yaralarını çok kez kapatmaya çalıştım.
annemin doktor olduğunu duyunca elindeki yardım kutusunu bana uzattı.
yaşlarımı tekrar silerek kutuyu açtım. ıslak mendille yüzündeki kurumuş kanları sildim. gözlerimden yaşlar dökülüp duruyordu, ne kadar silsem de onu böyle görünce dayanamıyordum. biricik sevgilimin canının yandığını görmekten nefret ediyordum.
onu uyandırmamaya ve canını yakmamaya dikkat ederek kurumuş tüm kanları sildim. pansuman yaparsam uyanırdı. uyandıktan sonra yapmam daha iyi olur diye düşünüp kutuyu kenara bıraktım. gözlerimi tekrar hızlıca silip tekrar seungminin ellerini tuttum. ellerindeki küçük kesiklere baktım. yutkunup ellerine bir kaç küçük öpücük bıraktım.
uyanana kadar sessizce onu izledim.
--
"jeongin.."
tahmini kırk dakika kadar sonra seungminin bana seslendiğini duydum.
kalbim yerinden çıkacakmış gibi çarpmaya başladığında hızlıca oturduğum sandalyeden kalkıp yanına gittim. ellerini tuttum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fast car, seungin ✓
Fanfictionbulur seni sevdam, korur seni sevdam. yorulmaz her düştüğünde tutar seni.