29: dark vacay

443 67 51
                                    

jeongin işten geleli yirmi dakika kadar oluyordu. aç olmadığını söylediği için yemek yememiştik, o dersin başına oturmuştu. ben de dağılmış kıyafetlerimi katlıyordum.

dilime dolanan şarkıyı mırıldanırken telefonum çaldı. gelen aramayla gülümseyerek açtım telefonu.

"seungmin!" dedi changbin heyecanla.

güldüm, "sen yaşıyor muydun?"

"koreye geldim, acil görüşmemiz lazım!"

"koreye mi geldin? ne zaman geldin niye haber vermiyorsun?" diyerek ayağa kalktım.

changbin benim çocukluktan çok yakın arkadaşımdı ama başka bir ülkeye taşındıkları için aramıza ister istemez bir mesafe girmişti.

"bir saat önce falan uçaktan indim. buluşabilme şansımız var mı?"

ailemi biliyordu ama artık onlarla yaşamadığımı bilmiyordu.

"nerdesin konum at."

"tamam atıyorum." dedikten sonra telefonu kapattı.

telefonumu arka cebime koyup jeonginin yanına gittim. kulaklığını takmış ders çalışıyordu. bir şeye odaklandığında inanılmaz çekici görünüyordu.

omzundan hafifçe dürttüm onu, bana çevirdi gözlerini. "hm."

"sevgilim ben biraz dışarı çıkacağım."

"nereye gidiyorsun? geleyim mi seninle?"

"changbin koreye gelmiş, onunla buluşacağım." dedim biraz da gerilerek. changbin ve jeonginin yıldızı hiç barışmıyordu. changbin rahat biriydi ve biz aşırı yakındık. bu yüzden bana karşı rahat davranıyordu. jeongin de onun bana sürekli dokunmasından rahatsız oluyordu.

"yine mi?" dedi ciddi bir ifadeyle.

"aşkım en son dört ay önce falan gelmişti. bir iki saat oturur gelirim."

bir süre bana baktı ama bakışları her zamanki gibi değildi. sevgi dolu veya şefkatli değildi. annem gibi bakıyordu diye düşündüm ama hayır, jeongin bana öyle bakmazdı.

"iyi, git." dedi ve kulaklığını tekrar taktı. umursamaz tavrı biraz kalbimi kırmıştı. gerçi nasıl bir tepki bekliyordum ki?

tekrar kolundan dürttüm, tekrar kulaklığını indirip bana baktı. "iyi misin?" diye sordum.

"iyiyim seungmin git dedim işte ne diyeyim?"

"ondan demedim, biraz sinirli gibisin de.. moralin mi bozuk?"

kalbim biraz daha kırıldı ama ses çıkarmadım. morali bozuk olabilirdi, normaldi.

"sevmiyorum o çocuğu, sana dokunup duruyor." dedi sinirle.

"jeongin, o benim en yakın arkadaşım. bu yüzden samimiyiz. bana dokunup durmuyor, sadece arada kolunu omzuma atıyor hepsi bu."

"onu da yapmasın amına koyayım! onu da yapmasın tamam mı!"

bağırıyordu. bağırıyordu ama ben neden bağırdığını bile anlamamıştım. şimdiden kendimi bok gibi hissetmeye başlamıştım.

"sen bir şeye sinirlenmişsin, ne oldu?"

hızla ayağa kalkınca sandalyesi geriye doğru gitti. refleks olarak bir adım geri gitti adımlarım.

"o çocuğu sevmediğimi biliyorsun. git diyorum bu sefer cevabımı beğenmiyorsun!"

"jeongin bağırma."

"bağırmıyorum!"

"bağırıyorsun."

fast car, seungin ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin