"Umudu kaybediş"

2.2K 267 53
                                    

Medyada ki şarkıyı açın,sesini biraz kısın o çalsın orada ve yavaş yavaş okuyun :)

Hayatım son beş yıldır boktandı. Ne yaşayabiliyordum ne de ölebiliyordum. Bir Araf'ın içinde, terk edilmiş yavru kedi gibi dolaşıyordum. Ne bir pencerem vardı ne de bir kapım. Duvarlara tutsak, aşka köleydim. Kelimeler, toz olurdu dilimin ucunda, yutmaya çalışınca cam parçaları olur kanatırdı içimi. Ölüm,misafir gelirdi yanıma, uzunca konuşurdu benimle sonra sıkılıp giderdi. Duvarlar olurdu yastığım, yerler olurdu yatağım. Acılarım lanetli bir kolye olur, boynuma derin yaralar açardı. Vücudum her gün yavaş yavaş erirken, özlemim büyürdü içimde. Korku saklambaç arkadaşım olur, nereden çıkacağı belli olmazdı. Sessizlik, acı acı şarkılar söyler, ağlatır beni. Hoş ağlamam için nedenim vardı ya. Ben ölen bir ruhun atan kalbiydim. Belkide yakında buda son bulacak ve toprağın içinde uyuyacaktım.

Kuzeyin annesiyle konuştuktan sonra içime derin bir sıkıntı girmişti. Yarın benimle konuşmak istediğini söylemişti. En son bir yıl önce konuşmuş ve görüşmüştük. Şimdi benimle konuşmak istemesi canımı sıkmıştı. Bizim Kuzeyden başka ortak bir noktamız yoktu. Bu yüzden bana söyleyeceği şeyi hem merak ediyor hem de korkuyordum. Saatler ebelemeç oynarken, benim aklımda hala aynı şey vardı.

Anahtarı kapının deliğini soktuktan sonra yavaşça çevirdim. Belki annem uyumuştur. Aslında bu dediğime kendim bile inanmıyordum. Annem beni görmeden hayatta uyumazdı ama bir ihtimal işte. Çantamı askılığa astıktan sonra koridorda yürümeye başladım. Oturma odasından televizyon sesi geliyordu. Işık kapalıydı sadece televizyonun ışığı aydınlatıyordu içeriyi. Annem, krem rengi kanvas kumaş kaplı koltuğumuz da, uyuya kalmıştı. Tekli koltuğun üzerindeki battaniyeyi alarak üzerine örttüm dikkatlice.

Dizlerimin üzerine çömelip yılların aşındırdı yüzüne baktım. Babam, gemiciydi. Aylarca gider ve dönmezdi. Ben o zamanlar altı yaşında, hayatım pamuk şekeri kadar tatlıydı. Yine o gün gelmiş babam gidecek ve aylarca dönmeyecekti. Meğersem son kez çıkmış o kapıdan. Aradan on sekiz yıl geçti. Ne ölüm haberi geldi ne de başka bir haber. Hatırlıyorum annemin yaşadıklarını gitmediği kapı yardım istemediği kişi kalmamıştı. Ama tek bir iz bile bulamamıştı. En sonunda babamı suyun içine gömmüş, kalbinin anahtarını denize fırlatmıştı.

Çocukluğum da baba özlemi çektim, sonra büyüdüm genç kız oldum şimdide sevdiğim adamın yokluğunu çekiyorum. Kaderim lanetliydi belkide. Hangi erkeği sevsem ya biri denize kaçtı biri de toprağa kaçacaktı. Yanağımdan süzülen yaşımı silerek, ayağa kalktım. Televizyonu kapattıktan sonra banyoya girdim. Üzerimdeki, kirli kıyafetleri çıkardığım da kuvvete girdim. Soğuk su başımdan aşağı dökülürken göz yaşlarımda yüzüme karışıyordu. Suç muydu benim sevmem, yoksa günah mı? Neydi benim suçum? Dünyaya ilk geldiğimde boynum cennet kokarken ağzım süt kokmuyor muydu? Günah defterim daha açılmamış mıydı? Ne yaptım ben bilmeden? Bu kadar terk edildim.

Baba sevgisini daha hissedemeden deniz çaldı benden. Sonra aşık oldum. Sevdiğim adamın sevgisine doyamadan daha, toprak ortak oldu aşkıma. Neydi benim suçum Allah'ım? Şimdide anne mimi alacak yoksa gökyüzü? Eğer ki, öyleyse ruhum sürünsün dikenli yollarda, derim süzlsün ateşli bıçaklarda. Alma Allah'ım benden sevdiklerimi, yaşatma bana onların acısını. Günahsam ben, o zaman beni yak ateşinde beni alsın toprak, yok etsin dünyevi bedenimi. Ne başımı kaldırıp isyan ederim ne de dudaklarımdan acı feryatlar yükseltirim. Yeter ki, elimde kalanları benden alma Allah'ım yalvarırım canlarımı sökme benden... Hıçkırıklarım, zehir olup karıştı bedenime ama öldürmedi yine. Yandı içim alev alev. Gene yandım kendi ateşimde...

Sabah uyandığım da sanki üzerimden tren geçmiş gibiydim. Tüm uzuvlarım küçük bir kutuya tıkılmış gibi hissediyordum. Ellerimi her iki yanıma açarak sırtımı germeye çalıştım. Üzerimde ki, pikeyi de yana çekerek yatağımdan çıktım. Duvarda ki saate baktığımda, saatin on iki olduğunu görünce, dinçliğimi kazanmam bir olmuştu. Kuzeyin annesiyle 1'de buluşacaktık. Sadece bir saatim kalmıştı. Nasıl bu kadar uya bilmiştim aklım almıyordu. Odamdan fırladığım gibi banyoya girdim. İhtiyaçlarımı giderdikten sonra mutfağa girdim.

UMUDUN ADI AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin