Bölümü medyada ki şarkıyla okuyun bence :)
İçerisinde o kadar insanın olmasına rağmen hastanenin o soğuk havası ve iğrenç kokusu, biraz olsun ısınmıyor ve azalmıyordu. Bu his bana ölümü hatırlatıyordu. Bir toprağın altında ki cansız beden, nasıl Güneşin sıcaklığını içine alamıyorsa hastanenin bu havası da hiç bir şekilde değişmiyor ve silinmiyordu. Bakışlarımı duvarın önüne dizilmiş sandalyelerde, oturan insanlara çevirdim. Kimisi daha çocuktu, kimisi genç, kimisi yaşlı. Hepsi birbirinden farklı yaşlara, karakterlere ve hayatlara sahipti. Ama şuan ki bakışları birbirlerine o kadar benziyordu ki. Soruyorsun bazen kendine, yaşın, cinsiyetin, hayatın her şeyin birbirinden farklı olsa da, ölüme karşı bakışlar neden hep aynı? Cevabı bulmak soruyu düşünmekten daha kolay aslında. Sadece bir tane ölüm meleği var ve günü geldiğinde hepimiz onu göreceğiz. Ölüme ne yazılan şarkılar ne de okunan şiirler. Hiç biri gerçekliğini değiştiremedi. Ölüm bu bilinmezlikler dünyasında ki tek ve kesin gerçekti. Ben ise ruhu Azrail'in bulamadığı yürüyen ve hayatı eksik yaşayan bir ölüydüm. 5 yıl önce ruhu kaybolan bir ölü...
Hastaneden çıktığım da dışarıda ki sıcak hava, donuk kalbimi eritebilecek kadar güçlü değildi. Ayaklarım zinciri kopmuş bir bisiklet edasıyla benden bağımsız hareket ediyordu. Onun yanından her çıkışımda, yarım duygularım ve eksik düşüncelerim yanında kalıyordu. Arnavut sokakların engebeli yollarında yürümek bile zihnimi açmam için yeterli değildi. Herkesin derdi paranın vereceği mutluluk taydı. Ah! bir bilseler mutluluğun bir gülüşte saklı olduğunu o zaman mutluluğun hiç bir servetin ulaşamayacağı kadar pahalı olduğunu anlarlardı. Benim hayatım, bir gülüşte, bir bakışta saklıydı.
Yıllardır bekliyorum, umutsuzluğumun karanlığında ki küçük umudumla bekliyorum. Ne evime gidebiliyordum ne de işime. Herkes cansız bedenden bir şeyler istiyordu. Herkesin dünyanın kirlettiği elleri yakamdaydı. Ama kimse benim halimden bir haberdar değildi. Çünkü konu ne zaman ben olsam, ruhlarını bencil kapıların arkasına kapatıyorlardı. İşte bu yüzden umudumu o kaza da yaraladım, insanların bencillikleriyle tanışınca da kendi bedenime gömdüm. Hiç bir şarkının melodisi, hiç bir şiirin satırları, dizeleri kaybettiğim umudumu geri getiremiyordu. Bu aynen dalgalı bir okyanusta simitsiz yüzmek gibiydi. Aldığın nefes sadece yaşaman için yeterli oluyordu. Sadece kuru kuru yaşamak için...
Çantamın derinliklerinden gelen o boğuk ses, beni insanların dünyasına çıkartmıştı .Düşüncelerim bir narkoz gibi beni anında kendi benliğinin içine çekiyordu. Arayanın annem, olduğunu gördüğüm de sıkıntılı bir nefes verdim. Annemin tek umudu benim eski Hazal olmamdı. Ancak bilmediği şey, ruhunu kaybedenler eskisi gibi olamazdı. Hala çalan telefonumu açarak, kulağıma götürdüm.
"Efendim anne."
"Neredesin kızım?" Annemin neşesiz sesinin tek sebebi bendim. Bu durum içimde, kırıntı kadar kalmış duygularımı acıtırken, elimden hiçbir şeyin gelmemesi daha da kötüydü.
"Birazdan geliyorum anne."
"Peki kızım." Annemin, acıyla bütünleşmiş duyguları, benim diğer bi yaramdı. Tek yapabildiğim şey ona her zaman "anne" demekti. O benim annemdi. Beni cansız bedenime rağmen kucak dolusu sevgiyle yaşatmaya çalışan tek kişi. Oturduğum banktan kalkarak, otobüs durağına doğru yürümeye başladım.Akşam üstü çoktan çökmüştü. Kaç saattir yalnızlığımın sembolü olmuş bankta oturduğumun farkında bile değilim. Düşünceler bir hipnoz gibi, kendi girdabına kolaylıkla çekebiliyordu beni.
Ağır adımlarla yürümeme devam ederken gözlerim, kaldırımın karşısında ki yaşlı teyzeye ilişti. Elinde iki tane poşet vardı.Beli kamburdu.Sanki üzerine yaşının ağırlığı binmişti. Üzerinde kahverenginin hangi tonu olacağını anlayamayacağınız, dizlerine kadar gelen bir ceketi vardı. Koyu yeşil renginin hakim olduğu başörtüsü saçındaki yaşanmışlıkları gizlemek ister gibiydi. Yüzündeki, sayılamayacak kadar çizikler, neler yaşadığını somutlar gibi karalamıştı beyaz tenini. Elindeki poşetleri zar zor taşıyordu. İçimden gelen bir ses, karşımda ki teyzeye yardım etmemi fısıldadı. Ayaklarım, komutama gerek bile duymadan yürümeye başladığında, orta yaşlı bir kadının poşetleri yardım etmek için aldığını gördüm.Teyzenin yüzünde beliriveren o teşekkür gülümsemesi, farkına varamadan benim de gülümsememe sebep olmuştu. Tekrar yürüdüğüm kaldırıma geçerek, durağa doğru yürümeye devam ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UMUDUN ADI AŞK
عاطفية10.06.2015 tarihinde UMUDUN ADI AŞK adı ile Wattpadde yazılmış ilk ve tek hikayedir. Konusunun ve karekterlerinin çalınması taktirde YASAL İŞLEMLERE BAŞVURULACAKTIR. Genç kadının üzerinde eskimeye yüz tutmuş salaş hırkası, saçında kelebek tokası, el...