18. Bölüm

199 16 3
                                    

Merhaba arkadaşlar ,inanılmaz uzun bir bölüm sizlerle (: Birçok olay bu bölümde oluyor.. uzun bir süre yazamadığım için uzun bir bölüm yazdım.. Ekimden 24 Kasım'a bir atlama var.. Bakalım o arada neler olmuş? Keyifli okumalar dilerim(: Multide Deniz'in hediyelerinin bir bölümü ve Erol Evgin'in bir şarkısı var.. Hikayede de geçiyor :) 

24 Kasım 2009,

Şuna bak, yazmayalı neredeyse 1,5 ay olmuş! Ve bu bir buçuk ayda o kadar çok şey oldu ki bunları nasıl anlatacağım bilmiyorum.. Ama sanırım en önemlileri Ömer'den ayrılmam ,Deniz'le tekrar barışmam ve bu ilk öğretmenler günümde yüzümün ortasında kocaman bir morlukla dolaşmış olmamdı.. Günlüğü bıraktığım yerden başlayacak olursam;

Denizle o kafeterya da karşılaşmamızın ardından –onun ikiyüzlülüğünü görmemin ardından- beni aradığını zaten yazmışım. Asıl önemli olan bu aramaların dur durak bilmemesi oldu. O günden sonra beni sürekli arayıp durdu ,mesajların ardı arkası kesilmedi.
Gerçekten de yüzsüzce değil mi? Ama Deniz bu ,şaşırmamak lazım!

Her neyse ,tabi ben bu sürede dükkana da gitmedim. Gitsem sürekli gelecek ,biliyorum. Hoş, gitmediğim halde de sürekli gitmiş beni görmek umuduyla da neyse..

İşte o haftalarda durum böyleydi. O yakalamaya çalıştıkça ben kaçıyordum. Kaçıyordum ama iyi mi yapıyordum ,ona da emin değildim. Tamam, bu adam şerefsizliğin en büyüğünü yaptı, üstüne bana hakaretler etti.. Ama bilmiyorum işte.. Yani bir yanım hep eksikmiş gibi hissediyorum.. Mesela Deniz eskiden her gün gelirdi yanıma ve biz o kadar çok konuşurduk ki siyasetçiler yanımızda halt etmiş. Mesela çıkıp gelirdi şu kapıdan ,bana Hindistan da bir adam, karısı onu aldatmasın diye karısının cinsel organına asma kilit takmış ,dergide haber yapacağız diye söylerdi. Yani Deniz'in bu abuk subuk haberlerini bile özlüyorum ya ben!

Her neyse.. işte bir gün okuldan çıkmış ,1. Caddeden Beşevler metrosuna kadar yürüyordum. Birden az ileride bir kalabalık olduğunu fark ettim. Kavga olduğunu düşünerek ve öğretmen içgüdülerimi kullanarak hemen o tarafa yöneldim. Allahım ne kadar öğretmen bir kadınım(!) İşte ilk kavga deneyimim ,bu tarihi sakın unutma kızım! diye diye o tarafa ilerledim. Kalabalığı yara yara en öne ulaştığımda ise olduğum yerde dondum kaldım.

Koyu lacivert takım elbisesini gözlerinin derin maviliğine yakıştırmış olarak karşımda duran ,Mavinin 50 Tonu bir adam ,elinde kocaman ,kalp şekli verilmiş gül buketini tutarak bana sırıtıyordu.
Şoktan hala çıkamamış olan bana ,öğrencilerimin tezahüratları eşliğinde elindeki gül buketini uzattı. İnanın o heyecanla o gülü aldım mı almadım mı hatırlamıyorum! Ama çocukların alkışlarıyla kendime geldiğimde o buket elimdeydi.

-Evet çocuklar ,öğretmeninizle aramızda ufak bir sorun olmuştu. Bugünden sonra affeder bence.-Bana doğru göz kırptıktan sonra gülümseyerek konuşmasına devam etti- Siz ne dersiniz?

Çocuklardan kocaman ''EVET ,EVET ,AFFET'' gibi sloganlar yükselirken ,ve kalabalık artmaya başlarken duruma el koymam gerektiğini hissettim. Deniz'e doğru gülümsedim. İçten ve sıcak bir gülümsemeydi bu. Gözlerimi evet manasında kırptıktan sonra ,mimiklerimi dudaklarım tercüme etti..
-Tamam..

Alkış sesleri az öncekine nazaran daha da bir yükseldi.. Daha sonra neler oldu pek hatırlamıyorum. Veya da Deniz'in onca öğrencinin ortasında gelip beni alnımdan öptüğünü ve aynı hızla elimden tutarak arabasına bindirdiğini hatırlamak istemiyorum.. Ama daha da garip olan bu olayın Cuma günü yaşanması ve pazartesi günü okula gittiğimde ,sabahın köründe bile herkesin bu durumdan haberdar olmasıydı!! Ya nasıl bir dedikodu sisteminiz var sizin anlamadım ki? Öğretmenlerin alaycı tebrikleri ,öğrencilerin kaçamak bakışları.. Müdür bile duymuş lan! Müdürsün sen müdür! Git odanda otur ,törenden törene çık bir yüzünü göster ,ölmemiş bu daha ,iyi bari diyelim ,geçelim! Yook!

Karımın GünlüğüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin