29 Kasım 2009,
Almış olduğum 1 haftalık raporun süresi yarın dolacak. Gözümdeki morlukta geçti sayılır zaten. Ha, tabi yüreğimdeki izi ne zaman geçer ,orası meçhul tabi.Bir haftadır evden dışarı çıkmadım. Yüzümdeki bu morlukla dışarı çıkmaya utandım. Hatta ve hatta Deniz'le bile buluşmadım. Sadece telefonda konuştuk. Diğer türlü nasıl bakabilirim ki onun yüzüne?
Birkaç ay öncesinde olsak başıma bunların geleceğine asla ama asla inanmazdım. Yani gerçekten çok garip. Bir iki ay önce tanıdığım bir adamın birden bire gelip hayatımın merkezine, kalbimin ortasına yerleşeceğini ,bana çocukluk aşkımı, gelecekteki kocam olarak hayal ettiğim nişanlımı unutturacağını nereden bilebilirdim ki?Aslında kendime kızmadım değil. Kendimden defalarca kez nefret ettim. Nasıl böyle bir şey yaptığımı sorgulayıp durdum. Yani hep dizilerde izlediğim bir olaydı. İlk bölümde oğlanın veya kızın bir sevgilisi olur her zaman, sonra hayatına birdenbire başka birisi gelip girer, ona sevdiğini unutturur, olaylar yaşarlar ,gülerler ,ağlarlar sonra eğer eski sevgili gelip kimseyi vurmazsa mutlu bir sonla final yaparlar. Yani Birisiyle başladığın hikayene başka birisiyle final yaparsın.
O filmlerdeki eski sevgililer genelde kötüdürler. En başta ,sevgililerine kötü davranırlar sonra onu başka birine kaptırınca da o eski sevgilisi birden yaşamının merkezi olur onu elde etmek için çalışır dururlar.
Ama benim hikayem böyle değildi ki. Ben Ömer'le mutluydum. Tamam ,Ömer sertti ,öfkeliydi ,aşırı kıskançtı ,küfür ederdi ,bana emirler verirdi... ama işte ne biliyim... zaten bütün kızların hayali bu değil mi? Tüm hikayelerdeki kötü çocuklar böyle değil mi? Onlar sadece daha sempatik anlatılıyor o kadar. Benim hikayemin kötü çocuğu Ömer'di.. Sonra Deniz geldi... ve ben daha ne olduğunu bile anlamadan kendimi onu severken buldum. Defalarca kez neden aradım niye Ömer'i bırakıp da Deniz'i sevmeye başladım diye. Onlarca kez onları karşılaştırdım. Ömer böyle dedim Deniz böyle. Ömer öfkeli dedim, Deniz ondan da öfkeli. Ömer sertti dedim ,Deniz sevdikleri hariç herkese sert. Ömer kıskanç dedim ,Deniz daha az kıskanç.. Peki neden Deniz? Neden ben çocukluk aşkımı bırakıp da daha yeni tanıdığım bir adamı sevdim? Ömer'le bunca sene yaşadıklarımızı nasıl bu kadar kısa sürede unutabildim?
Allahım bunları düşünmekten kafayı yiyeceğim! Sanarsın Zeynep Devrimel gitmiş ,yerine bir Neriman Köksal ,Suzan Avcı ,Lale Belkıs gelmiş! O kadar kötü hissediyorum kendimi.
Tamam ,Deniz'i seviyorum ama bir yandan da Ömer'e haksızlık ediyormuşum gibi hissediyorum ,sonra birden beni pavyon karısıyla aldattığı geliyor aklıma hemen bu düşüncemden vaz geçiyorum! Yok ya iyi ki ayrılmışım o aşağılık heriften! Beni aldattığı yetmedi geldi beni dövdü ,abuk sabuk şeylerle suçladı ve her ne kadar hatırlamak istemesem de tecavüze kalkıştı it herif! Aliye Rona olsam az ona! İnşallah başına öyle bir şey gelir ki o herifin yaptığı bütün bu şeyler ona büyük bir ders olur!
Neyse ya ,artık kapatalım bu konuyu. Şu filmlerdeki yepyeni defteri ben de açtım hayatıma.
Artık Ömer falan yok. Sadece Deniz var..Dipnot=> iyi ki günlük diye bir şey var. Elektronik günlük gibi değil bunlar. Kendim yazıyorum ve yazarken tekrar yaşıyorum. Hem ayrıca iyi ki elektronik değil ,yoksa ''kalk kız soğan doğra'' vakası bizim evde de yaşanabilirdi. Zira annem salata yapmam için içerden bas bas bağırıyor!
Annemi daha fazla kızdırmasam iyi olacak, hadi gittim ben!*Neriman Köksal ,Suzan Avcı ,Lale Belkıs ve Aliye Rona Türk sinemasının en ünlü kötü kadın karakterleridir. Bu girizgah niteliğindeki bölümümüzde onlara da değinmeden edemedim, mekanları cennet olsun.
Umarım bölümü beğenmişsinizdir. Kısa oldu farkındayım fakat merak etmeyin 20. bölüm uzun olacak ve akşam paylaşacağım. Keyifli okumalar dilerim :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karımın Günlüğü
RomanceBen ona benimle ölür müsün? dediğimde kabul etmişti oysa. Birlikte ölecektik biz. Ama sözünü tutmadı. Hoş ,yaşarken öldürdü beni ama sayılmaz bu. Hadi ,hadi lütfen kalk, her şeyi birlikte yapardık biz. Öleceksek de birlikte ölelim, birlikte ölelim...