Eski Defterler -2-

24.6K 996 69
                                    

Eveeet ben geldim bölüm süper, karakterlerse çok süper :))) kime kızacağınızı, kime üzüleceğinizi bilemeyeceğiniz bir bölüm oldu bakalım nasıl bulacaksınız? 

Seviliyorsunuz efeniiiimmm :))) 

Keyifli okumalar

********

Eve geldiklerinden beridir çalışma odasına kapanan adamlar kendilerince plan yapıyor, nereden vuracaklarını hesaplamaya çalışıyorlardı. Yolda adamlarına verdiği emirle birkaç depoya, iş yerine baskın yapmış, gözdağı vermişlerdi. Karılarına pusu kuran şerefsiz karşılığın bu kadar olduğuna inanacak rahatlayacaktı aklınca. Ondan sonra da Uraz'lar planlarını devreye sokacaklardı. Yuvarlak masa toplantısı başlamıştı.

Falaz karısını bulduğu anı hatırlayınca öleceksem şimdi öleyim dediğini yeniden duyar gibiydi. Boş sokakta duyulan silahların sesleri, yanık kokusu, burnuna dolduğunda arabadan atmıştı kendini. "Ela?" dediğinde belindeki iki silahı da aynı anda çekip sıkmaya başlamıştı. Peşinden gelen adamlarını bile görmüyor arabadan sızan yakıtın oluşturduğu izi takip ediyordu yalnızca. Eğer birkaç dakka daha gelmese, yetişmese düşünmek dahi istemiyordu.

"Falaz'ım" diyerek ağlayan karısına koştuğunda "Geldim" diye sarılıp sarmalıyıvermişti. Ya kızı, iki koltuk arasına sıkışıp kalmış tir tir titreyen küçüğü, ölümün adı gibi kısa, dört harflik bir nefesi çekmişti sızlayan ciğerlerine. Kaşlarını daha da çatarken yumruklarını sıkmayı sürdürdü.

"O adam çok uzun yaşamayacak reis, yaşayamaz. Yasak ona aldığı nefesleri solumak!" Uraz aynı anda kapıda burun buruna gelen arabanın içinde deli bakışlarını görmüştü kardeşim dediği adamın. Güçlü durmak için soludukça bakışlarıyla herkesi öldüren adamın Azrail'le olan anlaşmasını birebir görmüştü.

Uraz odaya kısaca göz attığında şömineden gelen odun seslerine odaklanarak ateşi izlemeye başladı. Dışarıda kar yağmaya başlamıştı bir anda, başta yağmurla karışık sulu kar yağsa da sonradan hava değişmiş keskin bir soğukluğa bürünmüştü. Oysa kar yağarken hava soğuk olmazdı ki, hissetmezdin o soğuğu.

"Yarın yolcularımız olacak, onlar buradan gitmeden adım atmayacağım. Karım, karın ve kızlarımızı bu olaydan uzaklaştıramadan ayağa kalkmak yok! İlk önce plana uyacağız. Unutacağız, unuttuğumuzu göstereceğiz ama unutmayacağız! Herkes uyurken biz uyumayacak, avımızı göz hapsinde tutacağız. Bir daha aynı şeylerle sınanmak istemiyorum. Ben karımın bir avuç toprağını kucaklamak değil ömrümce güzel yüzünü kucaklamak istiyorum. Avuçlarımda istiyorum o yüzünü. O yüzden onlar gidecek biz başlayacağız!" Fırat, bir şey demezken haklılığına başını sallıyordu. Doğru olanda buydu, gitmeleriydi. Falaz, tereddütle baktığında doğru olanı tartışmak istiyor, yanımdayken böyle oldu ya uzaktayken ne yaparım dememek için kendini sıkıyordu.

Kendini sıkan, hatta yumruklarını kendinden beklenmeyecek güçte daha çok sıkan küçük bir beden vardı o saniyelerde kapının önünde. Gözleri dolu dolu olmuş ses çıkarmadan öylece büyüklerinin sözlerini dinleyen, itiraz kabul etmeyen sesin sahibine bakarak kapı ardına saklanmış bedenin, yüreği parçalara ayrılıyordu. Ne itiraz edebiliyordu ne de kabul edebiliyordu. Başını salladığında kaçmak istedi bu kapının ardından, köpeğinin kulübesine saklanarak kaybetmek istedi kendini.

Kaybolursa gönderemezlerdi onu değil mi ayırmazlardı abilerinden, Ilgaz'ından? Geri adım attığında çarptığı bedenle korkarak dudaklarını birbirine bastırdı. "Ada?" annesinin sesini duyduğunda kapattığı gözlerini açarak başını çevirdi. Cevap vermeden annesine bakmayı sürdürürken annesinin de kendisi gibi gözlerinin dolduğunu ama kendini sıktığını gördü. Gözlerini kırpıştırdığında gözünden firar eden iki damla yaşı yumruk olan elinin tersiyle silip koşarak uzaklaştı bulunduğu kapının önünden.

ILGAZ'IN ADA'SI [Aşk ve İntikam serisi 2] DÜZENLENİYOR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin