Selaaaam:))
Artık buralardayım... Bundan sonra hız kesmeden devam edeceğiz.
Keyifli okumalar:)))
***
Tanrım biz nasıl bir anın içindeydik böyle? Dakikalarca soluksuz koşmuş gibi soluk soluğa kalırken, gözlerimi açmaya korkarcasına kapının açılıp kapamasını bekledim. Gözlerimi sımsıkı birbirine bastırmış, gitmesini beklerken nefessizlikten ölecek gibiydim. Kapının sesini duyduğum an gülmekle ağlamak arasında kalarak boşluğa bakmaya başladım.
"Seni piç kurusu beni gafil avladın!" kendi kendime Ilgaz'a söylenirken, beynim sanki yüreğime uymuş gibi bu durumdan hiç şikayetçi değildi, aksine uzun zamandır beklediği buymuş gibi adını koymadığım bir dinginlik beynimi esir almıştı. Yüreğim mi, o zaten üzerine bastırdığım ne kadar yük varsa kaldırıp atmıştı. Ani bir kahkaha krizine tutulduğumda bakışlarım hemen karşımdaki aynayı buldu. Yanaklarım kızarmış gözlerim alev alevdi. Durumun komikliğine daha çok gülmeye başlarken, avuçlarımı yüzüme kapatıp başımı yastığa geri atıp soluklandım.
"Kırdın tüm zincirlerimi adam, kırıp attın!" adını söylediğim an hissettiğim rahatlama, kalbimin delice çarpması istediğimin ne olduğunu anlamamı sağlamıştı. Ona koşmak değil, uçmak istiyordum ama ondan önce yapacak olduklarım, alınacak bir intikamım vardı. Kendimi Ilgaz'a tam anlamıyla kaptırmadan evvel işlerimi halletmem lazımdı.
"Ulan!" yeni bir kahkahanın daha esiri olduğumda ani duygu geçişlerimin hızına yetişemiyordum. Bir an kahkaha atarken, bir an sonra kaşlarımı çatarak iç hesaplaşmamı yapıyordum. Ah ulan adamın "Ada'm" deyişi bile bir başkaydı. Ulan herifin dokunuşu bile eri ulan der gibiydi! Nerde beni öptü diye kıyameti koparan Ada, nerede şimdiki ben! Ben boşuna mı diyorum dengesizliğin dik alasını yaşıyorum diye...
Odayı dolduran zil sesiyle yatakta yan dönüp komodinin üzerindeki telefonumun yanıp sönen ışığını bir süre izlemeye başladım. Gittikten sonra elim kalbimin üzerindeyken çalan telefonuma ilerledim. Aramayı cevaplamak istemesem de ısrarlı çalışı tedirgin olmamı sağlıyordu. Çağrıyı yanıtlamak için telefona uzandığımda, kesilen sesle geri yatağa uzanmayı düşünsem de içimdeki merak tohumları arayanı görmemi söylüyordu. Susan telefon, arayanı görmek için elime aldığımda yeniden çalmaya başladı. Ekranda beliren isim, tüm âşık hallerimi silip süpürmüş yerine öldürmeye komutlanmış robot yanımı devreye sokmuştu.
Aramayı yanıtlarken, yattığım yerde doğrulmuş her an kalkıp gidecekmiş gibi hazır hale gelmiştim. Karşı taraftan ses gelmezken, "Bana duymak istediğimi söyle!" diyerek konuşmasını bekledim.
"Kuş kafeste..."
"Hazırlıkları başlatın. Karşılama eksiksiz olmalı!" Sonunda beklediğim haber gelmişti işte. Gün intikam günüydü. Gün Sinem'imin günüydü. Yarın ve ondan sonraki günler yeniden doğma günüydü...
***
2 gün sonra...
İki gün boyunca kendimi odama kapatmış intikam planları yaparken, kendimi tamamen hayattan soyutlamış gibiydim. Sertaç'ın bile yaptığım plandan haberi olmazken, iki gündür herkesten- Ilgaz dâhil kimseyle konuşmuyor- kaçıyor oluşum bir şeylerden şüphelenmesine yol açıyordu. Ben ki aldığım nefesi "Sertaç bugün nefesimi burnumdan veriyorum." Diye tellala salanken, sessiz planlar içerisine girmiştim.
"Sende bir boklar var!"
"Ne gibi?" tepeme dikilmiş açıklama bekleyen kıvırcığa ilgisiz gözlerle bakarken, sinirle aldığı soluklar burun deliklerinin genişlemesini sağladı. Bir bebeğin masum ve güzelliğindeki yuvarlak yüzüne sevgiyle bakmaya başladım. Benim için ne çok anlamın vardı senin Sertaç...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ILGAZ'IN ADA'SI [Aşk ve İntikam serisi 2] DÜZENLENİYOR
Action"Aşkını karanlığına hapsedip, aydınlığa ulaşmaya çalışırken kendini tamamen zifirinde kaybeden, kayıp âşıkların hikâyesidir...." Karadul ve Zifir'in hikayesini okumaya, Ilgaz'ın Ada'sında yaşamaya hazır mısınız? Telif hakları Kültür Bakanlığı tarafı...