O Sen misin?

1.2K 149 14
                                    

Keyifle okuyun...

Seviliyorsunuz:)

***

"Karadul"

Yanlış duymayı istediğim tek isim şu an arkada kim olduğunu tahmin bile etmediğim bir ağızdan çıkmıştı. Silahlar anında çekilirken, ben hareketsiz bir halde olduğum yerde dikilmeye devam ediyordum. Olduğum yerde kıpırdamadan put gibi dikilirken saniyelik de olsa gözlerimi açıp kapadım. Bilmiyorum belki de dizlerimin titrediğini dirseğimden tutan Sertaç sayesinde fark etmiyordum. Sertaç’ın kendime gelmem için uyardığını anlıyordum anlamasına ama arkamda Karadul diye seslenen birisi varken, hele de Ilgaz tam karşımdayken sakinliğimi korumam ne kadar kolaydı o tartışılırdı. Ilgaz’ın kara gözleri daha da kararırken keskin bakışları arkamda bir noktaya sabitlenmişti.

Saniye denecek kadar kısa bir sürede havayı çaktırmadan nefes alır gibi kokladım. En ufak bir kıpırtıyı dahi duyumsamak adına kendimi herkese kapatırken, burnuma ayrı kulaklarıma ayrı dolan ses ve kokuları ayırdım. Parfüm kokuları, fısıltılar, homurtular, nefes alış-veriş sesleri ve daha nicesini tanımladığımda yüzüm tiksintiye kırıştı.

Bir kadın kendisine art niyetle ya da değil, her ne olursa olsun yaklaşan insanın kokusunu, sesini kolaylıkla ayırt edebilirdi bana göre… Bense bunu hem deneyimlemiş hem de bunun için eğitilmiş biri olarak kolaylıkla başarabiliyordum.

Emin olun ki nerede olsam bu iğrenç kokan parfümün sahibini tanırdım. Esen hafif bir rüzgârla burnuma dolan koku beyin hücrelerime işlerken arkamı döndüm. Gevşek duruşu beni görünce dikleşmiş, yüzünde görmeyi arzuladığım korku peyda olmuştu. Ciğeri beş para etmez herifin tekiydi karşımda duran adam. Kulağında tuttuğu telefonu alelacele kapatıp, korku ile gülümsedi.

Ne diyordu az önce telefonda, “O karadul denen kaltağı hemen bulup yatağıma atacaksınız! Onun benden aldıklarını misliyle geri alacağım.” gibi bir şeylerdi yanlış değilsem. Vay be bende biri beni yakalasa da yatağına girsem diye yola bakıyordum.

O pis suratının renkten renge girişini izlemek eğlenceli olsa da yumruğumu tam burnunu üstüne geçirmek istiyordum. Sakin kalabilmek adına aklıma ne kadar salak saçma şey varsa getiriyordum ama bana mısın demiyordu. Öne doğru meylettiğimde yumruğuma sarılan eli hissettim. Gözlerim Sertaç’a dönerken biçimli kaşlarının çatılmış, dudaklarının kıpırdandığını gördüm. “Şimdi değil yavrum.” diye mırıldandığında onaylarcasına başımı salladım.

Silahlarını birbirine doğrultmuş iki grup birbirine bakarken, yavaşça ayaklarıma komut verip ilerledim. Benim karadul olduğumu bilen tek adam, benim burada olduğumu bilmiyordu demek. Tam karşısına geçtiğimde bir adım geriye gitti. Herkesin şu an gözü bizim üzerimizdeydi biliyordum. Kendi otelimde böyle bir taşkınlığa izin vermezdim ama iş işten çoktan geçmişti ben göz açıp kapayıncaya kadar her şey ortalığa saçılmıştı.

Burnunun dibinde kadar girip, o pis kokusunun burnuma dolmasına izin verdim. Kulağına eğilirken, heyecandan inip kalkan göğsüne elimi sokup kalbini yerinden sökmemek için kendimle savaşıyordum. Kalp atışları hızlandıkça dudaklarımı birbirine bastırdım.

"Çağatay..." dediğimde sertçe yutkundu. Korkusunun kokusunu alabiliyordum. Ah ahmak herif, beni görmeden önce arkamdan ne kadar da güzel saydırıyordu. "Ah Çağatay… Beni gökte ararken yerde buldun şimdi ne olacak? Aklıma gelmişken, beni neden arıyordun? Bana ne yapacaksın, daha doğrusu ne yapamayacaksın?"

"Beni yanlış anladın."

"Hiç zannetmiyorum tatlım… Söyle bana Çağatay, sana ne gibi bir ceza vermeliyim? " arsızca gülüp aynı ona yaptığım gibi kulağıma doğru eğildi.

ILGAZ'IN ADA'SI [Aşk ve İntikam serisi 2] DÜZENLENİYOR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin