KAYIP GEZEGEN 30. BÖLÜM: SONSUZ OLMAK (FİNAL)

2.4K 110 23
                                    

Adel Rana Arın ve Barlas Korhan sonsuz olmuştu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Adel Rana Arın ve Barlas Korhan sonsuz olmuştu. Bu kez yalnız değillerdi. Onlar kurdukları aileyle sonsuz olmuşlardı, sonsuzluk olmuşlardı. Artık yeşil gözlerin ebedi evi mavi, sonsuz gökyüzüydü...

5 Yıl Sonra, 21 Mart

Mezarlıklardan korkmak ne kadar akıl karıydı emin değildim. Çevreme bir kez daha baktım. Ağaç diplerinde, yan yana sık sık duran mezar taşlarında bakışlarım bir süre oyalandı. Hepimizin bir şekilde mezarlara karşı içinde anlamlandıramadığımız korkular vardı. Ancak büyük bir yanılgı içinde yaşıyorduk. Korkmamız gereken toprağın altında yatan cansız bedenler değildi aksine hala nefes alabilen, yer yüzünde varlığını sürdürebilenlerden korkmamız daha akıllıcaydı. Gözlerimin son durağı önünde durduğumuz mezar taşı oldu. Dolu gözlerle gülümsedim mezar taşına doğru.

Güneş Seymen
20.12.2001 30.10.2023

On yıl. Benden gideli, bu dünyaya veda edeli on yılı aşmıştı. Belki bu dünyadan silinip gitmişti ancak kalbimde yeri hala sıcacıktı. Kalbim onun ebedi eviydi. Hiç bir zaman terk edemeyeceği eviydi. Ne o gidebilecekti o evden ne de ben bırakabilecektim onu bir kez daha... Onu öyle çok özlemiştim ki içimdeki özlem günden güne azalmanın aksine giderek büyüyordu. O benim çocukluğum, ilk göz yaşlarım ilk özgürlüğümdü. Hala aklım almıyordu onsuz geçen on yılımı. Neler yaşamış ne badireler atlatmış ne savaşlar vermiştim. Onsuz... Öyle zordu ki onsuzluk. Bir savaşta silahsız olmak gibiydi onsuz olmak. En olmadık anda bir anda kesilen ışık gibiydi. Onsuz önümü göremeden attığım adımlar yere düşmeme, dizimde oluşan onlarca yaraya sebep olmuştu. O benim on yıla kadar yarım, on yılı aşkın yaram olmuştu. Kalbimin en derin kapanmaz yarası. Buruk bir tebessümle ismini bir kez daha okudum mezar taşının üstünden.

"Anne teyzem bir daha dönmeyecek mi? Burada sıkılıyordur belki döner!"

Elimi sıkıca tutup beklentili iri yeşil gözleriyle umutla gözlerime bakan kızıma döndüm. Yıldız'ıma... İri gözleri umutla parlıyordu. Babasından aldığı yeşilleri pırıl pırıl parlıyordu. Gülümseyerek beş yaşına basmış kızımın boyuna eğildim. Kıvırcık saçlarında parmaklarımı gezdirirken gülümsüyordu.

"Maalesef güzelim. Geri dönmeyecek ama sana bir sır vereyim mi?"

Yıldız büyük bir hevesle başını salladı.

"Biz teyzeni göremiyoruz ama teyzen bizi şu anda izliyor. Muhtemelen şu an sana deli gibi sarılmak istiyordur ve burada olduğumuz için çok mutludur. Yani güzelim, teyzen aslında zaten bizimle. Bak burada..."

Derken bir elim kalbimin üzerine kapandı. Yıldız beni öyle ilgiyle dinliyordu ki gözlerinde birden çok duygu kol geziyordu ve muhtemelen söylediklerimi kafasında oturtmaya çalışıyordu. Yıldız mezar taşına döndüğünde eğildiğim yerden doğrularak onu seyretmeye başladım. Mezar taşına yaklaşarak minik parmaklarını mezar taşında usulca gezdirdi.

SİRİUSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin