Ruhunuz tutsakken bedeninizin tutsaklığını umursamazdınız. Bedeniniz ne kadar özgür olursa olsun ruhunuz tutsaksa özgür değildiniz. Asıl özgürlük ruhunuzun özgürlüğüydü.
KAYIP GEZEGEN 15. BÖLÜM: TUTSAK
Donup kalmıştım sanki. Dudaklarımı oynatıp ben yapmadım diyemiyordum. Ama evet. Ben yapmamıştım. Kesinlikle ben yapmamıştım! Bu kadınla son görüşmemizde- daha doğrusu evime gelip bana hakaret ettiği, hesap sorduğu gün gayet sağlıklıydı. En ufak bir yara izi bile yoktu. Ama şimdi karşımda duran bedeni oldukça ciddi bir şiddete maruz kalmış gibiydi. Dudaklarımı aralamaya çalıştım. Tam dudaklarım mührünü bozacakken bir el beni arkasına çekip oldukça sert bir tınıyla beklentiyle bizi izleyen uzun boylu polis memuruna döndü.
"Onu karakola ben getireceğim."
"Olmaz beyefendi. Adel hanımı götürmemiz gerekiyor."
"Bir dakika."
Dedi Barlas Polis memurunun beni alma eğilime karşı. Daha sonra benden kolunu ayırmadan telefonuyla bir süre uğraştı ve bir dakika sonra bize anlamsız bakışlar atan uzun boylu polis memurunun telefonunun melodisi yükseldi. Bizden birkaç adım uzaklaşarak telefonu açan polis memuru şaşkın bakışlarla telefonuyla konuştuktan hemen sonra yanımıza döndü. Ne konuştuklarını duyamayacağımız kadar uzağa gittiği için kimin aradığı yada ne konuştukları hakkında hiç bir fikrim yoktu.
"Pekala. İki saat içinde Adel hanımı karakola teslim edin."
Barlas başını salladığında Yelda öfkeyle bakışlarını Barlas ve benim aramda gezdirerek Polis memurlarının peşinden hırsla kafeden çıktı. Öylece donmuş olan biteni izliyordum. Barlas polis arabalarının uzaklaştığını anladığı an büyük eliyle sağ elimi hapsedip sert adımlarla kafenin çıkışına ilerledi. Batu defalarca adımı seslendiyse de dönüp bakacak halim bile yoktu. Şoktaydım. Doğru kelime kesinlikle buydu. Şoka girmiştim. Barlas sağ koltuğun kapısını açtığında hareketlenmeyen bedenimi gördü ve çatık kaşlarla ellerini kollarıma yerleştirdi.
"Bana güveniyor musun?"
Ona güveniyor muyum? Eski Barlas'a evet. Ama ya bu Barlas? Güveniyor muyum ona? Kesinlikle güveniyorum. Barlas Korhan'a güveniyorum.
"E-Evet."
"Gidiyoruz."
Dedi bir anda ve sağ koltuğa oturmamı sağlayıp üzerime kapıyı kapattı. Kendi de sol koltuğuma geçtiğinde arabayı hızla çalıştırdı ve bir rüzgar gibi kafenin önünden esip geçti.
"Nereye gidiyoruz?"
Diye sordum sesimi bulabildiğimde.
"Bilmiyorum. Tek bildiğim seni onlara vermeyeceğim. Seni oraya götüremem Adel!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİRİUS
Ficción General"Ben Adel Rana Arın, bugün düştüğüm yerden kalkacaktım. Yaralarımın üstüne, basa basa kalkacaktım. Acımayan yara iyileşmezdi." Bu hayata defalarca yenilen, yenildikçe savaşan iki aşık. Bu savaşın galibini öğrenmek için kitabıma davetlisiniz. Bu sav...