7.BÖLÜM:EVET!.

7 3 2
                                    

TEKRARDAN MERHABA DOSTUM...
YENİ BÖLÜME HOŞGELDİN...
BU BÖLÜM YAZÇAĞ ÇİFTİMİZİN EN MUTLU GÜNÜÜ...
ÇOK FAZLA UZATMADAN SENİ BÖLÜME GÖNDERİYORUM...
KEYİFLİ OKUMALAR...

"Ben artık Yaz Akın Demir'dim..."

(3 yıl önce...)

"Here is your key, Miss Akin. Congratulations.(Buyrun anahtarınız Bayan Akın. Hayırlı olsun.)"

"Thank you very much!"

Anahtarlarımı almıştım... Kendi evimin anahtarlarını almıştım... Artık özgürdüm ve hayallerimin peşinden koşacaktım...
Salona girip daha jelatini çıkmamış koltuğuma oturdum. Telefonumun çalmasıyla yerimden kalktım ve askılıktaki çantamdan telefonumu çıkardım. Arayan Bayan Brown idi.
Telefonu açıp kulağıma dayadım.

"Hello,Miss Brown."

"Hello,Miss Akin. How are you ?"

"Thank you! How are you?"

"Thanks."

"Your office will be ready tomorrow. I'm waiting for you tomorrow at 10:00. have a nice day.(Ofisiniz yarın hazır olacak. Yarın saat 10.00'da sizi bekliyorum. İyi günler.)"

"Have a nice day!(İyi günler!)" diyip telefonu kapattım.

Her şey yolunda gidiyordu. Artık bir iş kadınıyım. On sekiz yaşındayım ve ayakları üzerinde duran bir iş kadınıyım.
Penceremin önüne geçip manzarayı seyrettim. Hava müthişti. Manzara çok güzeldi. Sanırım bu ülkede yaşlanmak istiyordum.
Akşam üzeri olduğunda anahtarlarımı alıp çıktım evden. Biraz yürüyüş yapacaktım. Kapımı kilitlerken yan komşularım ile göz göze geldik. Yaşlı çifttiler. Birbirlerine sımsıkı sarılmıştılar. Çok tatlılardı.

"Hello!" diyiverdim elimi sallayarak.

"Hello!" dedi yaşlı kadın.

Daha sonra tanışmaya koyulduk. Wilson... Wilson ailesiymişler... Sadece ikisi varmış. Çocukları hiç olmamış. Aşkları hala ilk gün ki gibi tazeymiş...
Binadan çıktığım sırada sert esen bir rüzgarla montumu iyi ki giymiştim.
Parka doğru yürüdüğüm sırada ileride dans eden gençleri gördüm. Biraz daha ilerlediğimde kendimi ofisimin önünde buldum. Evet,burası yarın benim ofisim olacaktı... Ofisin yanından ilerlediğimde gözüme bir cafe çarptı. Zeppola Bakery.
Rüzgarın esintisiyle üşümüştüm. Cafeye girdiğimde içeride kimse yoktu. Kapalı mıydı acaba ?

"Is there anyone there?(Kimse var mı?)" diye seslendiğim sırada arka taraftan yaşlı,tombul bir adamın geldiğini gördüm.

"Welcome!" dedi.

Boş bir masaya oturup siparişimi verdim. Adam beni gördüğünde çok mutlu olmuştu. Buraya hiç müşteri gelmiyor muydu?
Kahvemi içip çıkacağım sırada adam parayı kabul etmeyeceğini söyledi. Israr edip parayı uzattığımda,o da ısrar ettiğini ve almayacağını söyledi.
İşte o zaman tanışmıştık cafe sahibiyle ve 3 yıl boyunca da komşu ve baba-kız olmuştuk.

(3 yıl sonra...)

Evimin her yerinde anılarım vardı. İlk elbisemi diktiğim yer. İlk maaşımın yattığını duyduğum kısım... İlk kez Amerika'da yemek yediğim kısım...
Şimdi bu anıları bırakıp gidiyordum. Hem de hayal kırıklığımla... Bu ülkeye gelen,gözleri parlayan Yaz,şu anda işsizdi. Aileme bunu nasıl anlatacaktım,bilmiyordum.
Sonraki gün olduğunda kapımın çalması ile yatağımdan kalkıp kapımı açtım. Saçlarım dağınık,yüzüm ve gözüm şişmiş bir şekilde kapıyı açtığımda karşımda Çağan'ı gördüm.
Kapıyı hızlıca kapatıp banyoya koştum. Elimi-yüzümü yıkayıp,saçlarımı biraz toparladım. Salona koşup kapıyı açtığımda mahçup bir ifadeyle baktım.

TERZİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin