Güvenlik Sarılmaları

43 9 0
                                    











Rook





Geç inmemize rağmen Anchorage’a olan transfer uçuşuma ye­tiştim. Yanımdaki kişinin bu kez takım elbiseli biri olmasına şükrettim. Koltuğuma yerleştim. Pencere yerine koridordu, pek tercih etmezdim ama yanımda çılgın bir tavşan olmadığı sürece atlatabilirdim.


Kulaklıklarımı takıp önümdeki ekranda bir film açtım. Son uçuştan sonra, üç saatlik bir eğlenceyi hak etmiştim.
Tam bir aksiyon filmi ayarlamıştım ki, kucağıma biri düştü.

Yine birinin sarkıntılık ettiğini düşündüm. Kadınların kelimenin tam anlamıyla üzerime atlamaları ilk defa olmuyordu. Sadece genelde uçaktayken olmazdı ama son uçuşumu göz önünde bu­lundurunca, hiçbir şeye şaşırmamam gerekirdi.
“Neler olu...”


“Çok özür dilerim!” dedi kucağımdaki kişi. Kendini toparla­mak için çabalıyordu ama çaresizce geriye kaydı ve ipeksi, koyu renk dalgalı saçları yüzüme çarptı. Saçları nane ve salatalık gibi kokuyordu ama ağzımda olmasa güzel olurdu.

Bir eliyle gömleğimi tutup kulaklıklarımı kavradı ve çıkar­dı. Diğer eli boğazına sıkıca sardığı kumaşın altında kıvrılmıştı. Kucağıma yayılmış, bacakları kolçaktan sarkıyordu ve yüzü yüzümle aynı seviyedeydi. Koridoru tamamen kapatmıştı, in­sanların geçmesi imkânsızdı, seyirlik bir manzara oluşturmuştu.


“Fularım sıkıştı,” dedi hırıltılı bir sesle.

“Aman Tanrım. Kendimi boğuyorum. Çok özür dilerim. Bu çok utanç verici.” O mücadele ettikçe fular daraldı, bu da daha da debelenmesine neden oldu.
Sırtını kolumla destekledim.


“Bir saniye kıpırdama.”
Donakaldı, hâlâ gömleğime sıkıca yapışmıştı ve gözleri panik doluydu. Kafamı yana çevirip öne eğildim. Dudakları yanağıma dokundu.

“Ah!”
Başını çevirmeye çalıştı ama gerçekten sıkışmıştı, haliy­le burnu kulağıma girdi ve dudakları hâlâ çeneme dayanıyordu.

“Bana birkaç saniye daha ver, sonra özgürsün.” Çeneme doğ­ru ağır bir şekilde nefes veriyordu, ılık nefesi tenimi karıncalan­dırdı. El çantasını kaldırdım, ayağımı kullanarak fuları sıkıştığı yerden kurtardım.

Kumaşı boynunun etrafından çözdü ve uzun, derin bir ne­fes aldı.

“Teşekkür ederim. Çok teşekkürler. Yakışıklı bir adamın kucağında kendimi boğmak pek de ölmek isteyeceğim bir yol değil.” Gözlerini sımsıkı kapatıp ayağa kalktı.

“Çok özür dilerim.”
Sonsuz uzunlukta gibi görünen fularını toplarken bakışlarını kaçırdı.
Bu sırada onu süzebileceğim bir fırsatım oldu. Kahretsin.
Kadın seksiydi. Üzerime bir bidon benzin dök ve beni ateşe ver kıvamında seksiydi.

Uzun saçları koyu renkti, o kadar koyu bir kahverengiydi ki neredeyse siyahtı. Gözleri de kahve ya da çi­kolata rengiydi içinde kafein olan bir şey gibi. Bana güç veren bir şey. Ve yüzü... kahretsiiiiiin. Çıkık elmacık kemikleri, dolgun dudaklar, sivri bir burun, kalkık kaşlar, dolgun kirpikler.

Geri kalanını süzdüm, bu da beni duraksattı çünkü kıyafe­ ti... tuhaftı. Vücudunu gizleyen upuzun bir parka giymişti ama bacaklarına bakılırsa büyük ihtimalle zayıftı. Yine de üstündeki onca katman düşünülünce bu sadece bir tahmindi. Ve o fular, neredeyse kendini boğacak kadar boynuna defalarca doladığına bakılırsa, metrelerce uzunlukta olmalıydı.

Onun küçük kıyafet problemi, insanların uçağa binmesine engel olmuştu, bu yüzden koridorda ekonomi bölümüne doğru koştu, gözden kaybolmadan önce omzunun üzerinden dönerek bir kez daha,

Beyaz Yalanlar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin