Sıcaktı. Hem de çok sıcaktı. Yatağımda doğrularak ayaklarımı aşağıya uzatmıştım. Yavaşça aşağıya zıplamıştım. Sendelemiş fakat dengemi toparlayabilmiştim. Boy aynama doğru ilerlemiş, kendimi incelemiştim. Mickey Mouse'lu tokalarım aşağıya sarkmıştı. Bu sıcaklamamdaki etkendi sanırım. 4 yaşındaydım. Masum yaşlardan birisi... İçimde kötülük yoktu...
Salondan gelen gürültülerle irkilmiştim. Yağmur yağıyor, şimşek çakıyordu. Fakat bu içerisinin sıcaklığını azaltmıyordu. Korkunç bir geceydi benim için. Bir prenses edasıyla yürüyerek odamdan çıkmıştım. Salona geldiğimde annem ve babam bir amcaya zarar veriyorlardı. O adamın gözlerinde acı görmüştüm. Nefret görmüştüm... Babam"Bizim hayatımızı bitirdin, bende seninkine son vermeye karar verdim." diyerek adama daha önce elinde olduğunu yeni fark ettiğim silahı doğrultarak 4 kez ateş etmişti. Ben anın şokuyla tepki verememiştim. Fakat silah sesi sustuğunda benim acı çığlıklarım ortalığı yıkmıştı. Çığlıklarımla birlikte annem ve babam bana dönerek gülümsemişlerdi. Ben bu sefer diğerlerinden daha da büyük bir çığlık atmıştım.
Yağız'ın beni sarsmasıyla birlikte uyanmıştım. Bu nasıl bir rüyaydı böyle? Bana sarılmasıyla birlikte düşüncelerimden ayrılmış, biraz daha rahatlamıştım.
"İyi misin? Kabustu, geçti. Bak bende yanındayım." Bana sarılmayı bırakmadan konuşmuştu.
"İyiyim. Çok kötü bir rüya gördüm sadece. Kendime gelirim şimdi."
"Peki. Biraz bekle, ben sana su getireyim mutfaktan."
Kafamı sallayarak onaylamıştım. Bu kabusta nereden çıkmıştı şimdi? Annem ve babam gördüğüm rüyada katildi. O kadar korkmuştum ki, annem ve babam birisini öldürmüşlerdi. Bu hallerinden ise hiç şikayetçi değillerdi. Belki de bu beni korkutmuştu. Belki de gözlerindeki acımasızlıktan korkmuştum, bilemiyordum.
Yağız odaya gelerek suyu bana uzatmıştı. Bende içim yanarcasına suyu içmiştim. Yağız her ne kadar rüyamı anlatmam için ısrar etse de ben istememiştim. Bunları sesli şekilde dile getirmek istemiyordum. Ardından da Yağız odadan çıkmıştı. Bende biraz daha uyumanın iyi geleceğini düşünerek uyumuştum.
...
Sabah kalktığımda saat öğlene geliyordu. Hazırlanarak odadan çıkmıştım. Yağız'ı evde aramıştım ama bulamamıştım. Mutfağa bakmadığımı hatırlayarak mutfağa doğru ilerlemiştim. Buzdolabının üzerindeki notu görerek onu elime aldım. "Bazı gelişmeler oldu. Seni uyandırmak istemedim. Beni bekleme, geç gelebilirim. -Yağız." Notu masanın üzerine bırakarak kendime yiyecek bir şeyler hazırlamaya başladım. Sandviç ve meyve suyumu alarak salona ilerledim. Bu saatte televizyonda hiçbir şey yoktu. Sonunda bir filme denk gelerek izlemeye başladım. Film bittiğinde mutfağa giderek bulaşıklarımı yıkamıştım. Eve göz gezdirdiğimde tozlanmıştı. Bende canım sıkıldığı için evi temizlemeye başladım.
Temizlik bittikten sonra resmen koltuğa kendimi atmıştım. Ne zormuş bu ev işi. Kapının açılmasıyla kafamı oraya çevirmiştim. Yağız gelmişti. Yüz ifadesinden hiç bir şey anlayamıyordum. Notta bahsettiği gelişmeler iyi miydi, yoksa kötü müydü anlaşılmıyordu. Kapıyı kapatıp, yanıma gelmişti. Arkasına doğru yaslanıp, başını koltuğa dayamıştı. Gözleri kapalıydı ve eliyle başını ovuyordu.
"İyi misin Yağız?" Ona doğru dönerek konuşmuştum.
"Bilmiyorum. Ne hissetmem gerektiğini, iyi miyim, kötü müyüm bilmiyorum." Gözlerini açmadan bana cevap vermişti.
"Anlayamadım." Anlayamamıştım, ne demek istiyordu?
"Aslında bildiğinden fazlası olmadı. Annem ve babamı öldüren kişi hala belli değil. Sadece bununla ilgili olabilecek birisine ulaştık. Ama ne yazık ki burada değil, yurt dışına çıkmış. O kadını bulup onunla konuşmamız gerekiyor. Ne yaparsak yapalım ona ulaşamıyoruz. Bu da canımı sıkıyor."
Ben bu konuşmanın ardından daha fazla konuyu uzatmak istememiş kapatmıştım çünkü ne kadar uzatırsam o kadar canı sıkılacaktı. Zaten bir süre sonra da uykum gelmiş odama gitmiştim.
...
Gece terleyerek uyanmıştım. İçim yanıyordu. Kriz geçiriyordum. Artık bunu rahatça anlayabiliyordum. Canım yanmaya başlamıştım, yataktan doğrularak ayağa kalktım. Fakat dengemi sağlayamayarak yere düştüm. Canım acısı dayanılmaz olmuştu ve ben çığlıklar atmaya başlamıştım. Kapıdan Yağız'ın girdiğini görmüştüm. Bana doğru daha hızlı adımlarla gelerek düştüğüm yerden kaldırdı. Beni yatağa dik bir şekilde oturtarak sıkıca sarıldı. "Tamam canım. Geçecek, ben buradayım" diyordu. Ben bıkmıştım artık. Bu acılar son bulmayacak gibi geliyordu. Hem ağlayıp, hem de sakinleşmeye çalışıyordum. Her acı çektiğimde Yağız yanımda oluyor ve bana geçecek diyordu. Geçiyordu da...
Herkese merhabalar. Bugün bir değişiklik yaptım. Bölüm sayısını azaltarak, bölüm uzunluğunu arttırdım. Bu da demek oluyor ki final daha kısa sürede olacak fakat daha uzun bölümler gelecek. Bölüm şarkımız Umut Kaya- Mevsimler Geçerken. Media'da Yağız ve Lina var. Lütfen beğenip kısa da olsa yorum yapın. Bölüm hakkında veya hikayeyi genel anlamıyla yorumlayın. Sizin yorumlarınıza ihtiyacım var. Hepinizi seviyorum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bataktan Aşka... (TAMAMLANDI.)
Подростковая литератураBelki yanlışların içindeki tek doğruydu bizim hikayemiz. Belki yaşanmışlıkların içindeki yaşanmamışlıktı. Belki de o kadar acının içindeki umut ışığıydı. Bataktan aşka uzanan uçsuz bucaksız yoldu. Ama emin olduğum bir şey var; İnsan uçurumun kenarın...