"Tamam Cem. Tamam bekliyoruz."
Doğum günümün üzerinden 1 hafta geçmişti. Bu geçen sürede birbirimize daha sıkı bağlar ile bağlanmıştık. Birbirimizi seviyorduk ve en önemlisi birbirimize değer veriyorduk. Artık her şeyi birlikte yapıyorduk. Yemeği beraber hazırlıyorduk, temizliği beraber yapıyorduk, beraber uyuyorduk... Her ne kadar kabul etmesem de, ona alışmıştım. Onsuz uyuyamıyordum.
Bu sabah Yağız'ın telefonu ile uyanmıştık. O benim uyanmamam için hızlı davransa da uyanmıştım. Telefonun ekranından Cem yazısını okumuş bu yüzden sorma ihtiyacını hissetmemiştim.
Telefonunu kapattığında yanıma gelmiş ve yanağıma küçük bir öpücük bırakmıştı.
"Bugün Cemler bize geleceklermiş. Bir süre bizde kalmak istediler, ben sana sormadım. Senin için bir sakıncası var mı?" Benim takıldığım tek bir yer vardı. Cemler... Cem ya yanında birisini getiriyordu, ya da birden fazla Cem geliyordu. Birden fazla Cem'in gelme olasılığını kafamdan silerek diğer seçeneği düşünüyordum. Ya yanında gelen kişi genç, güzel bir kız olursa?
Kapının çalması ile koşarak kapıyı açmaya gittim. Yağız'dan önce kapıyı açmalıydım. O gelen kişi bir kız ise, kapıyı da Yağız açarsa aralarında bir etkileşim olursa diye korkuyordum. Kapıyı açtığımda Cem ve yanında çok güzel bir kız duruyordu. Çok güzel bir kız!!! Hem de bu kız kapıda bana bakıp gülümsedikten sonra Yağız'a doğru koşup sarılıyordu. Bu kız da nereden çıkmıştı?
...
Bütün gece Yağız, Ada ve Cem çok samimi bir şekilde konuşmuşlardı. Bu beni çok sinirlendirmişti. Onlar bütün gece gülerken ben hizmet etmiştim. Bu da sinirlenmem için başka bir sebepti. Aslında Ada yardımcı olmak istemişti ben kabul etmemiştim ama yine de edebilirdi. Gülüşmeler, sohbetler bütün gece sürmüştü ve ben kendimi dışlanmış gibi hissetmiştim. Bu konuyu Yağız ile konuşmak istemiyordum. Ben hislerimi belli eden bir insan değildim ve bunu da anlamasını istemiyordum. Çünkü kıskançlık temelleri sağlam ilişkileri dahi bozan bir histi... Bizimkisi daha yeni bir ilişki olduğu için bozulacağından korkuyordum.
Sabah uyandığımda hiç oyalanmadan yataktan kalkmış, Yağız'ın yanağına öpücük koyarak üstümü değiştirmiş mutfağa inmiştim. Kahvaltı için malzemeleri çıkarıp hazırlarken içeri Ada girmişti. "Günaydın yardım edebilir miyim sana?" demiş, cevap vermeme izin vermeden yanıma gelmişti.
"Yağız ile uzun zamandır mı tanışıyorsunuz?" Bu kız niçin böyle sorular soruyordu ki?
"Çok uzun süredir değil. Yaklaşık 7 ay oldu." Hiç onun yüzüne bakmadan onu cevaplamış ve yaptığım işe geri dönmüştüm.
"Yağız iyi birisidir. Kibar, düşünceli ve akıllıdır. Onunla tanıştığın için çok şanslısın." Bu kız niye bu kadar Yağız'ı övüyordu? Bu durum artık gerçekten canımı sıkmaya başlamıştı.
Merdivenden gelen sesler ile oraya dönüp bakmıştım. Yağız ve Cem gülerek konuşup aşağı iniyorlardı. Bende son olarak ekmek kızartma makinesinden ekmekleri çıkararak masaya koymuş ve oturmuştum.
Kahvaltımız bittiğinde Ada ile hazırladığımız masayı yine beraber toplamıştık. Bulaşıkları yıkayıp salona doğru ilerlemiştik. Yağız ve Cem film dolabında izlememiz için film arıyorlardı. Ellerinde iki film ile birlikte bize geldiklerinde birisi aksiyon diğeri ise romantik bir filmdi. Ben aksiyon filmini istesem de Ada romantik filmi seçmişti. Misafir olduğu gerekçesiyle onun istediği film izlenme kararı alınmıştı. Aman ne güzel!
Film bittiğinde Ada Hanım'ın canı sıkıldığı için oyun oynama kararı alınmıştı. Mutfağa girip küçük bir su şişesi alarak salona geri dönmüştüm. Doğruluk mu? Cesaretlilik mi? oyununu oynayacaktık. Şişeyi ilk çeviren Ada olmuştu. Şişe hızla dönerken kenara çarpmış ve Ada şişeyi alarak tekrardan çevirmişti. Bu sefer şişenin ucu hiçbir yere çarpmadan ben ve Ada'da durmuştu. Soru soran bendim ve uzun süredir merak ettiğim soruyu direkt sormuştum. "Sevgilin var mı?" O ise sorduğum soru karşısında gülümseyerek Cem'e ve ardından Yağız'a bakmıştı."Var." Madem vardı niye Cem ve Yağız ile bu kadar samimiydi? Sevgilisi niye gelmemişti peki? Bu sorularımı soramamıştım çünkü bir daha şişe ikimize gelmemişti. Uzun bir süre bunu oynamış sıkılınca da bırakmıştık. Bu akşam değişiklik olsun diye dışarıda yeme kararı almıştık. Herkes odasına gidip hazırlanmaya başlamıştı. Ben günlük giysilerimden birisini giymiştim. Saçlarımın kabardığını fark ettiğimde küçük bir toka ile yanlardan az tutamlar alarak arkada toplamıştım. Hafif bir makyaj yaptıktan sonra kendimi aynada inceleme fırsatı bulmuştum. Her zaman ki Lina vardı karşımda. Kendi halinde sakin birisi vardı. Bu kız sanki her geçen gün çöküyordu. Yağız arkamdan sarılırken irkilmiştim. Ancak hemen toparlanmış ve gülümsemiştim. "Çok güzel olmuşsun Canım" demesi üzerine gülümseyerek onu incelemeye başlamıştım. Üzerine tam oturan bir spor takım giymişti ve bu onu olduğundan daha da yakışıklı göstermişti."Sende çok yakışıklı olmuşsun." Bu yakışıklı sadece benimdi. Beni boynumdan öpmüş, elimi tutarak dışarıya çıkarmıştı. Ada ve Cem hazır bir şekilde bizi salonda bekliyorlardı. Ada üzerine oturan çok güzel bir elbise giymişti. Bu kızın yüzü kadar fiziği de çok güzeldi. Ben kendi üzerime baktığımda yüzümü buruşturma gereksiniminde bulunmuştum. Niye bende onun kadar hazırlanmamıştım bu akşam için? Yüzümü tekrardan ona çevirdiğimde Cem'in uzatmış olduğu koluna girmişti.
...
Herkes bütün gece gülerek eğlenirken ben sadece izleyip, içkimi yudumluyordum. Kaçıncı bardağımı içtiğimi hatırlamıyordum. Son olarak Ada gülerken elini Yağız'ın elinin üzerine koymuştu. Bu yaptığına gözlerim yerinden çıkmışken sandalyeyi altımdan hızlıca itip ayağa kalkmıştım."Ben gidiyorum size iyi eğlenceler!" diyerek masadan hızlıca uzaklaşmıştım. Nereye ve nasıl gideceğimi bilmiyordum. Saat kaçtı onu da bilmiyordum. Zaten yürürken bile zorlanıyordum. O kadar niye içmiştim ki? Dışarıya çıktığımda soğuktan dolayı vücuduma bir titreme hissi gelmişti. Bir taksi geldiğinde elim ile durması için işaret yapmıştım. Tam binecekken birisinin beni çekmesi ve taksinin kapısını kapatması bir olmuştu.
"Sen ne yaptığını zannediyorsun? Ayakta duracak halin yok, gitmeye çalışıyorsun." Taksiyi yollamış, kolumu sıkarak ve bağırarak konuşuyordu.
"Şimdi mi geldim aklına? Bilseydim daha önceden içerdim!" Bende ona bağırmıştım. Ancak onun sesi benim sesimi bastırmıştı.
"Saçmalamayı ve çocuk gibi davranmayı kes artık! Yeter bence!" Ne saçmalaması? O bana yaptıkları zaten saçmalık değil miydi?
"Saçmalamak mı? Güldürme beni. Benim yaptıklarım mı saçmalık? Ada ile gülerken yüzüme bile bakmamak, o kadar yakın olmak saçmalık değil de benim yaptıklarım mı saçmalık?" Başta gülmüş olsam da sonradan ses tonumu ciddi tutmaya çalışmıştım.
"Sen beni mi kıskandın?" Gülümseyerek yüzüme bakıyordu. Bu durumdan memnun olduğu çok belliydi.
"Ne alakası var? Sadece rahatsız oldum." Ona gerçeği söyleyemezdim. Eğer söylersem tartışmamız daha da büyüyebilirdi.
Yüzüme doğru yaklaşarak dudaklarımı öpmeden önce "Geleceğimsin" diye fısıldamıştı. Dediklerinden hiçbir şey anlamıyordum. Dudaklarımızı ayırdığında gözlerimin içine bakarak "Sen benim Geleceğimsin... Yeni anılarım, yeni anlarım, yeniliklerimsin... Sadece sen benim geleceğim olabilirsin... Sadece sen o kadar değerlisin, ve küçük bayan ben sana geleceğimi armağan ediyorum." diyerek dudaklarını dudaklarıma yaklaştırarak beni tekrardan öpmeye başlamıştı.
Uzun bir bölüm ile geri döndüm. Biraz geç geldi bu yüzden sizlerden özür diliyorum. Media'da Ada ve Cem var. Bölüm şarkımız Ed Sheeran- I see fire. Bu uzun bölüm için desteklerinizi bekliyorum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bataktan Aşka... (TAMAMLANDI.)
Novela JuvenilBelki yanlışların içindeki tek doğruydu bizim hikayemiz. Belki yaşanmışlıkların içindeki yaşanmamışlıktı. Belki de o kadar acının içindeki umut ışığıydı. Bataktan aşka uzanan uçsuz bucaksız yoldu. Ama emin olduğum bir şey var; İnsan uçurumun kenarın...