Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın <3
Keyifli okumalar dilerim✨
11.Öpersen iyileşir.
Savaş ve Kaçış.
Önümdeki iki yolun ismi tam olarak buydu.
Ya güçlü durmayı başarıp savaşmalı yada sadece yaşamayı seçerek kaçmalıydım ama ben iki yolu da seçecektim çünkü biliyordum biri olmasa diğeri olmazdı.
Gerektiğinde kaçmayı da savaşmayı da öğrenmeliyim.Çünkü bazen savaşımın tek kazanç yolu kaçış bazense kaçışımın ortasında savaş olabilirdi.Ben gerektiği zamanda ve gerektiği şekilde iki yoldada yürümeyi öğrenmeliydim.
Aklımda çizdiğim yolum günlerdir darmaduman olabilirdi ama tam da şuan düşmanlarımın ne kadar güçlü ve ne kadar acımasız olduklarını gördüğüm anda benim için her şey değişmişti.
Ben Hayat'dım yine ağlar yine yıkılabilirdim ama en azından ailem için dik durmayı da deneyecektim ve çizdiğim yol sadece ailem için olacaktı.
Buradan çıkmayı başardıktan sonra ilk işim kardeşim Ayça'yı yanıma almak olacaktı.Çünkü onun yeri ablasının yani benim yanımdı.Annemle babam onu bana emanet etmişse asla güçsüz duruma düşüp de ondan vazgeçmeyi aklımın ucundan bile geçiremezdim.
Belki de annem yaşayacaklarımızı öngördüğü için Ayça'yı bu pislik dünyaya getirmek istememişti ama ben istemiştim.Bir kardeşe o kardeşde bulacağımı düşündüğüm aile sıcaklığına ihtiyacım olduğunu bildiğim için Ayça'nın doğmasını istemiştim ve annem ben istiyorum diye kabul etmişti.Onun dünyaya gelmesine sebep bensem yaşaması içinde dik durup savaşmak boynumun borcuydu.En azından kaybetsem bile alnım açık,başım dik bir şekilde kaybederdim.
Saniyeler dakikalara dönüşse de hiçbirimiz tek kelime dahi etmeden camdan dışarıyı,büyükelçilik binasını gözetleyen iki aracı izliyorduk.Çıkış imkansız gibi görünüyordu çünkü bize burada yardım edebilecek olan kişiler sadece büyükelçilik adamlarıydı ama onlar böyle birşey yapamazlardı.Sadece iki kişi için ülkelerin ilişkilerini zedelemeyecekleri Tekin beyin konuşmasından fazlasıyla belliydi.Zaten burada bulunmamızın her saniyesi yeterince risk demekdi ve böyle bir riski göze alması bile büyük fedakarlıktı.
Gözlerimi camdan ayırıp Polat'a çevirdiğimde onunda dışarıyı izlediğini düşünüyordum ama bakışları benim üzerimdeydi.Mavileri gözlerimi bulduğu an kaşlarımı çatıp başımı 'ne bakıyorsun?' anlamında iki yana salladım.Öyle dikkatle bakıyordu ki sanki çıkış planımız benim alnıma yazılmıştı.
Dudaklarında belli belirsiz bir gülümseme oluştuğunda omuz silkerek önüne döndü ve cama doğru bir adım daha atıp ellerini cebine yerleştirdi.Yemin ederim bu adamdaki rahatlık kimsede yoktu.
Tekin beyle yan yana durduklarında ona taraf bakmadan "Ne kadar süremiz var?"diye sordu Polat düz bir sesle.Meriç ile oldukları gibi olmasada Tekin beyle Polat arasındaki soğukluk da sezilebilir türdendi.
Anlamıyordum.Özgür bey rica etti diye bizim kısa sürelik de olsa büyükelçilikte durmamıza izin veren adam Özgür bey'in nişanlısının abisine karşı neden bu kadar soğuktu.Aynı şekilde Meriç de Özgür beyin ajanıydı.Patronunun nişanlısının abisine yaptığı en ufak saygısızlık patronuna yapılmış saygısızlık demek değil miydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖLGELERİN KAÇIŞI
Teen FictionSon yirmi yedi saniye. Zaman gelmişti, kulaklıktaki ses son kez konuşacaktı. "Sonuna geldik, küçük hanım," Alacağı canları düşündükce duyduğu memnuniyet, gözlerini daha da büyütüyor, gülüşü dudaklarını aşmaya çalışıyordu. "Cana can!" Sesi sert, anc...