Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın🫀
Keyifli okumalar dilerim✨
~Beklerim~
İnsanlar garipti. İyilik yaptığın sürece yüzüne yıllarca gülerken ilk yanlışında arkandan konuşmayı çok güzel becerirlerdi. Ya da onlar için çok neşeliysen anormaldin, kendine kapandıysan da normal sayılmazdın. İletişime geçtiğin ilk an sorunlar yaşardın çünkü sen farklıydın, iletişime geçmezsen de sorunlar yaşardın çünkü sen onlardan değildin.
Bir insanı seviyorsan bunu dile getirmek mecburiyetinde değildin mesela, ona bunu kanıtlamak zorunda da değildin, bilmesede olurdu ama zaten o kişi senin sevgine layık biriyse eninde sonunda anlardı.
İlla yüzüne gülmek şart değildi, ardından yılan misali bakmayacaksan. Seni seviyorum kelimesini dile getirmenin bir anlamı yoktu, sevgini göstermiyorsan. Gözyaşını silmek değer vermek demek değildi, akmasına sebep olduysan.
En azından Özgür Yaşar Özdemir böyle düşünüyordu.
Soğuktu, mesafeliydi, çok konuşmak gereksiz geliyordu eğer konuştuğu kişi yakını değilse. Yaptığı şeyleri dile getirmezdi, zaten pek bir şey yaptığı da söylenemezdi kendisine kalırsa. Elbette bunlar sadece samimi olmadığı kişiler için geçerliydi.
Mesela Polat ile saatlerce hatta vakti olursa günlerce tartışa bilirdi. Yaptığı şeyleri en ince ayrıntısına kadar gözüne sokmasa rahat nefes alamazdı.
Ondan nefret ediyordu ama bir yandan da alıştığını inkar edemezdi. Polat'a bir kardeş misali alışmaya başlamıştı ve bu yüzden ondan daha çok nefret ediyordu.
Çünkü birisine alışmak onun için cehennem demekti. Biliyordu, alıştığı kişiler eninde sonunda ondan giderdi, yani Özgür böyle düşünüyordu. Kendi çevresinde siyah bulut misali tehlike dolaştırdığını sanar, kimseye alışmamaya çalışırdı. Alışırsa giderlerdi, annesi gibi.
Babası çoğu zaman işte olduğu için kendini tanıdığı günden beri her gece annesinin sıcak kollarının arasında uyumaya alışmıştı, eğer yanında olmazsa asla uyuyamazdı. Yıllar geçti, annesi onu terk edip melek oldu ve Özgür asla geceleri uyuyamadı.
Annesi ölmeden önce hafta sonları onlar için özeldi çünkü babasının eve gelme ihtimali vardı ve Özgür her hafta sonu pencerelerinin önünde oturup babasını beklemeye alışmıştı. Yıllar geçti, annesi vefat ettikten sonra Özgür yine her hafta sonu pencerelerinin önünde babasını bekledi ama babası onu bir dadıya emanet edip bir daha evine gelmedi. Kimsenin haberi yoktu belki ama gelmeyeceğini bilmesine rağmen Özgür'ün tüm hafta sonları hala babasını pencere önlerinde beklemekle geçiyordu.
Neydi sevgi? Anne seni çok seviyorum , baba sen benim kahramanımsın demek mi? O zaman Özgür sevmiyordu. Çünkü öyle güzel cümlerler asla dökülmemişti dudaklarından.
Hayat Özdemir.
Hayır, Hayat Özdemir değil, sadece Hayat hatta Hayat bile değil boncuk.
Ona karşı hissettileri alışmak kadar basit değildi aslında. Daha fazlasıydı. Mesela annesini kaybettiği için geceler uyuyamıyordu. Babası gitti diye hafta sonlarını pencere önlerinde beklemekle geçiriyordu belki ama boncuk öyle değildi, o kadar basit değildi gözünde, tek evi, tek sığınağı ve en önemlisi nefes almak gibiydi.
Ona bir şey olursa geceler uyumayı değil, nefes almayı bırakırdı.
Artık hafta sonları pencere önlerinde beklemezdi çünkü evi olmadığı için önünde bekleyeceği bir pencere de olmazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖLGELERİN KAÇIŞI
Teen FictionSon yirmi yedi saniye. Zaman gelmişti, kulaklıktaki ses son kez konuşacaktı. "Sonuna geldik, küçük hanım," Alacağı canları düşündükce duyduğu memnuniyet, gözlerini daha da büyütüyor, gülüşü dudaklarını aşmaya çalışıyordu. "Cana can!" Sesi sert, anc...