13.Öldürmedin mi?

39.3K 2K 4.3K
                                    

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın <3

Keyifli okumalar dilerim✨

~Öldürmedin mi?~

Bazı gerçekler, belirsizliklerin acıttığı kadar acıtmazdı belki ama benim gerçeklerim belirsizliklerin acılarını üsteliyordu.

Dakikalar öncesine kadar tek derdim yüzünü görmediğim, sadece ismiyle yetinip kimliğinden haberdar olmadığım düşmanımdan kaçmakken şimdi neyle, nasıl savaşacağımı bilemiyordum.

Dakikalar öncesinde babamın bir oğlu yoktu mesela, vardı evet ama benim için yoktu.

Dakikalar öncesinde hemen yanı başımda duran, en zor anlarımda tek destekçim olan kişi düşmanımın öz oğlu değildi, hayır öyleydi ama en azından benim için öyle değildi.

Ve en önemlisi dakikalar önce annem ve babam yaşıyordu.

Bilmiyorum, daha doğrusu biliyorum yaşamıyorlardı çünkü ne zaman öldüklerinden haberdar olmasam da bir süredir öldüklerini anlamıştım fakat ben onların yaşadıklarını sanıyordum.

Tamam, belki dakikalar önce hayat toz pembe değildi ama bu kadar siyaha da bürünmemişti.

Artık o kadar iyi anlıyordum ki yaşadıklarımın sebeplerini, annemin beni arabadan indirmeden önce söylediği sözler bugünü gösteriyordu. 'Anlayacaksın.' demişti. 'Zamanı geldiğinde her şeyi çok iyi anlayacaksın güzel kızım.'

Zamanı gelmişti ve ben artık mahvolan çocukluğumun, yaşamadığım gençliğimin, gerçekleşemeyecek hayallerimin ve yok edilen umut ışığımın katilini biliyor, nedenlerini anlıyordum.

Annemle babam her zaman benden vazgeçmişlerdi fakat onlara artık kızmıyordum çünkü kim olduklarından haberdardım.

Halkını koruyan kişilerin ailesi olmak zor derlerdi ve evet, o kişiler kadar olmasa da onların aileleri olmak da fazlasıyla zordu. Ben küçücük çocukken onların ailesi olmayı başarmıştım. Yokluklarına üzülmüştüm elbette fakat sebebini bilsem üzülmezdim, aksine şimdiki gibi gurur duyardım.

Çünkü bir kişinin çocukluğu asla binlerce kişinin canından değerli olamazdı. Mesela ben annemle babamla zaman geçireceğim diye onların işinden uzaklaşması bir bombanın patlamasına sebep olacaksa ve bu patlama yüzler, belki binler hatta fark etmez bir bile olsa insanın ölümüne neden olacaksa asıl o zaman ben annemle babamı affetmezdim.

Alnıma yasılı olan silahın namlusunun metalik soğukluğu vücuduma doğru yayılırken üşüdüğümü hissedebiliyordum ama kalbimdeki soğuk daha şiddetliydi. Fırat benim Sofia olmadığımı biliyordu. Aslında şaşırmamıştım çünkü zaten bunu bildiği için toplantıya katılmış, tamamen yıkılmamı amaçlayarak tüm gerçekleri birkaç dakikaya sığdırmıştı. Ama bilmediği bir şey vardı, ruhum en ufak şeylerde yenik düşüp pes ederken, kalbim büyük acılarda buz bağlayarak hissizleşmeme ve dik durmama sebep oluyordu.

Sertçe yutkunmama rağmen çenemi kaldırdığımda Duru, "Göt herif!" diye çıkışarak bir yerlere vurdu. "Bir şeyler yapın, ben abimi yönlendirmeliyim!" Gözlerimi Fırat'ın gözlerinden ayırmadım. "Özgür!" dedi Duru sertçe. "O senin kardeşin, böyle susup kenara çekilerek onu kurtaracağını mı sanıyorsun?"

Babamın oğlu olduğunu öğrendiğimi anladığından beri tek kelime etmemişti. Ne inkar ediyordu ne de onaylıyordu. Acaba dedim içimden, onun için değerli miyim? Varlığımdan haber tutuğunda mutlu olmuş mu? Ya da benden nefret mi ediyor?

GÖLGELERİN KAÇIŞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin