MAHALLE
İnsanın hayatında kimi anlar vardı ki, bir dönüm noktası ya da sıfırdan başlangıcı olabilirdi kişinin. Tek bir durum, tek bir mekan ya da tek bir insan yeterdi. Ve tek bir duygu. Kızgınlık olabilirdi, kırgınlık belki de. Kimi zaman mutluluk...
Bölümü dün gece attığımı sanıp atmamışım. Gecikme için kusura bakmayin💖
18.bölüm oy sınırımız yok. Erkenden yazmaya çalışıp bittiğinde bekletmeden atacağım. Siz yine de oy ve yorum yapmayı ihmal etmeyin olur mu?
İyi okumalar💖
instagram :mishelwatty wattpad: authormishel
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
BÖLÜM 17- CANIMA KASTI *
İkimiz de karşılıklı bir halde, uzun bar sandalyelerinin üzerinde oturmuş onun bizim için hazırladığı masada birbirimizi izliyorduk.
Hiçbir şeye dokunmama izin vermemiş, beni kollarımın altından tutarak kaldırıp hiç zorlanmadan sandalyeye oturtmuştu. Dirseğimi önümdeki ahşap masaya dayamış ve ellerimi çeneme kapatıp sırtı bana dönük o adamı dakikalar boyunca izlemiştim.
Dolaptan çıkardığı kahvaltılıkları büyük bir özenle servis ediyor, küçük kahvaltılıklara koyduklarını bir an sonra masaya getirmek için yönünü döndüğünde görüyordum yakışıklı yüzünü.
Uzun boyu, kalıplı gövdesiyle bir mutfağın içinde dünyanın en güzel görüntüsünü sunuyordu bana. Bir an sonra gecesinde defalarca kez içime ittiği parmaklarının arasında bir yeşil zeytini tutup dudaklarımın üzerine kapatıyordu. Gözlerimiz kenetli bir haldeyken ağzımı açıp, zeytini dudaklarımdan içeriye itmesine izin veriyordum.
O'ysa yoğun, arzulu bakışlarını aşağıya düşürüp, dudaklarıma değen parmaklarıyla gürültüyle yutkunurken geriye çekiliyordu. Aramızdaki o elektriğin, o enerjinin bacaklarımı hâlâ titrettiğini hissedebiliyordum.
Defalarca kez durmadan, bıkmadan içimizdeki o gücü ve arzuyu dışarıya atmıştık. Yorulmamız, durmamız gerekmez miydi?
Durmamış, yorulmamıştık. Aksine yatağımız sırılsıklam olana kadar içimizden akan o zevkle sevişmiştik. Onun altında, onun kucağında, onun koynunda adını söyleyerek kendimden geçmiştim.
Bacaklarımdan akan, kasıklarıma vuran o arzu beni onun altında titretmişti. Saatler boyunca yaşadığımız o anlar, ikimizi de defalarca kez yakmıştı fakat biz yılların acısını çıkarmak ister gibi nefes almadan devam etmiştik.
Bir an sonra, gün doğarken beni kollarında banyoya taşıdı. Orada, ıslak suyun altına oturup yalnızca birbirimizi seyrettik. Ağızlarımızdan tek bir kelime çıkmadan izledik yüzlerimizi.