Kolu sızlıyordu. Avazın gözüne uyku girmiyordu. Bir yandan bu günün durum değerlendirmesini yapıyordu. Fezanın gözleri aklından çıkmıyordu. Feza ne tuhaf bir kızdı. Hem olabildiğince asiydi hem de vicdanı karşısında boyun eğebiliyordu. Evet belli ki vicdan azabı çekiyordu. Ama Avaza göre bu her şeyi ört bas etmiyordu. Sınıfın ortasında Avazın olmayan elini ortaya çıkmıştı. Bu Avaz için çok zor bir durumdu. Hem duygusal olarak Avazı yıpratmıştı, hem de bu kız yüzünden okula gelmek istemiyordu. Biliyordu çünkü herkes bu elsiz çocuğa acıyarak bakacaktı. Elsiz çocuk.
İşte Avazın hikayesi de burada başlıyordu. Bundan yıllar önceydi. Avaz o sırada henüz bir çocuktu. Sokakta tanımadığı bir kadın'a Anne diyordu. Aslında Avazın annesi sokaktan sokağa değişiyordu. Nede olsa elsiz zavallı bir çocuğa herkes acır, kaç kuruş daha çok para verirlerdi. Avaz o zamanlar bir süs eşyasından farksızdı. O cani adam gözünü bile kırpmamıştı, eline balta'yı geçirirken. Eli kesildiğinde, 6 yaşında savunmasız bir çocuktu o. Ne için kesmişlerdi elini? Yoldan geçen herifin teki üç lira yerine beş lira versin diye. Ama Avaz bu kadar ucuz değildi ki. Onun, altından değerli bir kalbi vardı. Sokakta geçirdiği zaman, mizacını biraz sert yaptıysa da içindeki iyilik daimiydi. Acısını sakalmak için Fezadan çok farklı bir yöntem uygulardı. Hayatı dalagaya alırdı. Lâkin kaçamadığı vakit o dalgalarda boğulurdu. İşte Fezayı tam olarak bu yüzden affedememışti. Fakat Fezanın herkes gibi olmadığına emindi. O Çizik Kasım çim biçer gibi Avazın elini kestikten sonra sakince gidip çay içmişti. Feza ise günlerdir kâbuslar görüyordu. Üstelik Feza Avaza sarıldığında kalp atışları her şeyi anlatmıştı zaten. Feza çok pişmandı, Avaz ise çok yaralı. Üstelik Fezanın tersine ölümden korkmuyordu. Öleceği tarihi bilmesine rağmen. Evet sadece üç ayı kalmıştı Avazın. Aslında adı Avaz değildi. Bu ismi soğuk bir kış gecesinde, bedeni soğuk betonla bir olmuşken buldu. Bu gözü kara çocuk her şeye rağmen susmak istemiyordu, haykırmak istiyordu. O bu prangalarından kurtulacağına yemin etmişti. Hemde bağıra çağıra. O günden beridir ismi Avazdı. İsmi haykırıştı.
Öz ailesi zenginmiş. İş dünyasında birilerinin canını fena yakmış olacaklardı ki Avaz kaçırılıp bir dilenci çetesinin eline düşmüştü. Defalarca kaçmaya çalışmıştı ama başarısız olmuştu. 14 yaşına geldiğinde amcası onu bulmuştu. Onu uzun zamandır arıyorlarmış. Bu süreçte Babası rahmetli olmuş Annesi ise kocasının sebebiyet verdiği bu durumdan dolayı, onu boşayıp yurt dışına yerleşmişti. Orda evlenip yeni bir yuva kurmuştu. Amcası onu seviyordu fakat çok az bir zamanları kalmıştı. Avaz kalan son zamanını normal bir genç gibi yaşmak istemişti. Okula gitmeyi hedeflemiş. Amcasıyla olağan bir hayat sürdürmeyi arzulamıştı. Amcasının hep bir umudu vardı. Avaz iyileşmeliydi. Biriciği, yıllar sonra kavuştuğu yiğeni sessiz sedasız gidemezdi. Son 2 yıldır gitmedikleri ülke, başvurmadıkları doktor kalmamıştı. Ama çare yoktu. Elinin kesildiği sırada. Çizik Kasım bir baytar getirmişti. Kan kaybından ölmesin diye. Nede olsa Avaz bir sermayeydi ve bu iğrenç yaratık çocuğun elini keserek, bu sermayeye yatırım yapmıştı. Baytarın kullandığı bir iğne Avazın yarasına kötü etki etmişti. Her geçen gün daha çok ağrıyor daha da kötüye gidiyordu. Sadece görünürde birşey yoktu. Zaten Çiziğin de istediği buydu. Hatta Avazın gün geçtikçe daha çok acı çekmesi para miktarını arttırıyordu. Akşam Çiziğin eline geçen paralar arttıkça. Çizik bıyık altından pis pis sırıtıyordu. Başlarda sadece kesik yer ağrıyordu ama yıllar geçtikçe bu acı tüm bedenini kapladı. İlk yıllar doktora gitse bu durum çözülecekti ama zamanla bu iğnenin etkileri daha büyük şeylere sebebiyet verdi. Avazın bedeninde artık bir virüs vardı. Son zamanlarda gittiği doktorlardan biri bu virüse tam çözüm bulmuştu ki virüs mutant geçirdi ve tedavi başarısız oldu. Artık doktorlara gitmeyi bırakmıştı. Çünkü hepsi aynı çaresizlikle Avazın ölümünün yaklaştığını haber veriyordu. Avazın ciğerlerini kemiriyor. Onu yiyip bitiriyordu bu illet. Avaz her şeye rağmen kendini kahr etmiyordu. Çünkü bu kısacık ömründe çok iyi insanlarda tanımıştı. Mesela gece acıdan uyulmadığında sabaha kadar başında bekleyen Murat. Murat Avazdan iki yaş küçüktü ve ona abi diyordu. Avazla kardeş gibilerdi. Yer altı dünyasındaki adamlar Çiziğin fişini kesimiş olacaklardı ki bir süre çizik hiç etrafta gözükmedi. Bu sırada oda, o cehennemden kaçıp kurtulmuştu. Avaz o sırada amcasının yanındaydı ve bu haberi duyunca gerçekten çok mutlu olmuştu.
Yarın sabah saat 8 de uçakları vardı. Avazın isteğiyle Tekirdağa döneceklerdi. Avaz bu son günlerini, o acı çektiği topraklarda gülümseyerek geçirme kararı almıştı. Avaz er meydanına geri çıkacaktı. Bu sefer mağlup tekirdağ olmalıydı. Avaz isminin hakkını verecekti. Dilendiği o sokaklarda özgürlüğü haykıracaktı. Tüm bunları düşünürken saatin geç olduğunu fark etti. Hemen uyumaya çalıştı. Bedenini sanki aç bir kurt parçalıyordu. Baktı uyuyacağı yok. Kalkıp bir ağrı kesici içti. Tekrar yatağına girip uyudu. Sabahın ilk ışıkları camdan içeriye giriyordu. Avaz biraz gözlerini ovuşturduktan sonra uyandı. Elini yüzünü yıkamaya gitti. Koridorda tatlı hizmetçileri Melek teyzeye günaydın dedi. Musluğu açtı. İki eli olmadığı için yıkanmakta epey zorlanıyordu. Elini musluğa uzunca bir süre tuttu. Sonra eline biraz su doldurup yüzüne çarptı ama yeterli olmamıştı. Bunu birkaç kez tekrarladı. Son olarak havluyu alıp yüzünü kurulamaya çalıştı. Pek başarılı olamasada bu işlem gerçekleşmişti. Elinin bulunmadığı kolu çok sızlıyordu. Odasına dönerken tekrar Melek teyzeyle karşılaştı. Melek Teyze "sofrayı kuruyorum çabuk gel" Dedi gülümseyerek. Onu daha çok kısa süredir tanıyordu ama hemen ısınmıstı. Şimdi onlar taşınınca da işsiz kalacaktı. Dahası okuttuğu 4 çocuğu vardı. Maddi anlamda Melek teyzeye zarar verecekleri için üzgündü. Onun için birşey yapmalıydı ama bunu gururunu kırmadan yapmalıydı. Direkt para verse olmazdı. Birden aklına bır fikir geldi ve hemen müdür yardımcısını aradı. Çünkü İstanbul'da başka tanıdığı kimse yoktu. Ona durumu izah etti. Fakat müdür maddi durumunun buna yeterli olmadığını söyledi. Avaz " Peki o halde ona sadece iki ay bir iş verin. Bu süreçte de yeni iş aramasını söyleyin. Ücretini tamamen biz karşılayacağız. En azından yeni iş bulana kadar işsiz kalmasın. Fakat bu durum lütfen aramızda kalsın. Ben size numarasını veririm. Önceden çalıştığı temizlik şirketinden bulduğunuzu söylersiniz" Dedi. Adam bu teklifi reddetmedi. Zaten son derece beleş severdi. Karısıda hazır yeni doğum yapmışken bu fikir pek fena sayılmazdı. Avaz Melek teyzeyle yardım ettiği için biraz da olsa mutlu olmuştu. Kıyafetlerıni giymeye başladı. Biraz uzun sürse de sonunda bitmişti. Hemen salona gidip masaya oturdu. Aslında sağlaktı ama sağ eli kesildiği için zamanla sol elini de kullanmayı öğrenmişti. Çatalı yine sol eline aldı ve yemeye koyuldu. Biraz peynir birazda zeytin ağzına attıktan sonra kalktı. Amcası ise yeni uyanmıştı. "Oo paşa erkencisin " Dedi Avaza. Avaz gülümseyerek "günaydın" Dedi ve bahçeye çıktı. Biraz yürüdü. Amcası da kahvaltısını bitirince hemen arabaya binip havaalanına doğru gittiler. Araba da şoför de kiralıktı. Amcasının durumu iyi denilebilecek düzeydeydi. Fakat Avaz abartıyı sevmezdi. Mütevazı bir hayat onun için idealdi. Havaalanın ulaşmışlardı. Avaz yine o sargıyı sarmalamıstı koluna. İçine de bir plastik parçası sabitlemişti. Bu plastik yara olan yeri iyice acıtıyordu ama yinede yapıyodu bunu. Çünkü insanların ona acımasından nefret ediyordu. Bavullarıyla ilerledikleri sırada Avaz gördükleri karşısında şok geçirdi. Karşısında gördüğü kişi Çiziğin ta kendisiydi. Bu şerefsiz ne arıyordu burda üstelik çıkış kapısına doğru gidiyordu yani İstanbul'a gelmişti. Demek şerfsiz gebermemişti. Çizik arkasını dönüp giderken Avaz durumu amcasına da anlattı. Amcası o yaratığı yaklamayı istemişti. Fakat hemencecik kalabalığa karışmıştı. Yüzünü bile görememişti. Başına buyruk Avaz yeni bir kararın eşiğindeydi. Hayır burda kalacaktı ve o pisliğin başka çocukların canını yakmasına izin vermeyecekti. Onun yaşadıklarını kimse yaşamayacaktı. Onu etkisiz hale getirip öyle ölecekti. Şu son aylarında tek amacı bu olacaktı

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜ
General FictionBir gün gelecek üzerine giydiklerine aynadan bakamayacaksın. Oysa beyaz sana yakışır hatta belki de en sevdiğin renktir. Dünyadan alacak bir nefesin dahi kalmamıştır artık. O gün öyle bir gündür ki silahlar, susmuş kavgalar bitmiş ve tüm hayatı...