2

61 11 7
                                    

2014'de bir cuma gecesi
Hava serin. Biber dolması ocağın üstünde beklerken Annemde bir yandan salata yapıyor. Barış Manço'dan Anlıyorsun Değil Mi? Çalıyor. En sevdiğimdi. Hayır hayır şarkı değil biber dolması. Hele üstüne yoğurt da oldu mu tadından yenmez. Zaten çocukluk çağlarında genellikle işimiz şarkılarla, şiirlerle olmazdı. Bazı edebî ürünler yara bandı değilmidir zaten? O zamanlar da ne yaram vardı nede yara bandına ihtiyacım. Tam o sırada resim yapıyordum. Annemi yaparken başörtüsünü çizmeyi hiç beceremezdim. Bu yüzden Annemi hep başörtüsüz ve pembe saçlı yapardım. Annemle hep el ele çizerdim kendimi. Babamı diğer tarafa yerleştirirdim. Onunla el ele tutuşmak içimden gelmezdi ki. Hatta annemle aralarında da mesafe bırakırdım. Daha doğrusu ben değil o oluşturuyordu bu mesafeyi. Bu yıl kapımıza dayanan kadını unutmam ne mümkündü ki. Annemle ne çok kavga etmişlerdi. Çocuklar anlamaz derlerdi ya, asıl en iyi çocuklar anlardı. Onlar için önemli olan sebep değildi ki. Sonuçta o göz yaşı akmışmıydı bir Annenin gözünden? Yani kıyamet kopmuşmuydu bir damla su yüzünden?
Annemin baharı andıran sesiyle boyaları elimden bıraktım. Sofrayı kurmak için yardıma çağırmıştı. İstediği yardım değildi aslında. Çalan şarkı eşliğinde vakit geçirmek istemişti benimle. Elime çiçekli tabakları tutuşturup, masaya bırakmamı istedi. Bıraktım.
-Aferim benim Fezama.
Diyip işaret parmağıyla burnumun ucuna dokundu.İsmimi en çok Annemden duymayı severdim. Uzay demekmiş ismimin anlamı ama ben o günden beri uzayın sadece boşluk kısmındayım.
Neşeli bir şekilde sofrayı kurarken kapının sesiyle duraksadık. Gelen Babamdı. Çok endişeli görünüyordu.
Annem hemen şarkıyı kapatıp soru yağmuruna tuttu Babamı.
-Ne bu halin? N'oluyor sana?
-L-lütfen soru sorma Peri. Hemen bir kaç eşyanızı alın gıtmeliyiz.
-Yine ne iş açtın başımıza pislik herif. Bıktım bu meselelerinden.
Babam sinirlendi.
-Yav sussana be kadın gebertecekler bizi hızlı ol.
Annem cevap vermeden aceleyle odasına gitti. Benide çekiştirerek yanında götürdü. Elini attığı bavula ne bulduysa tıkıştırdı. Sonra pembe montumu üzerime geçirip, fermuarını kapamaya çalıştı. Ben hiç bir şey anlayamıyordum. Resmimde tam bitmemişti zaten. Neydi şimdi bu? Annem elimden tutup salona doğru koştu. Babamda o arada silahını almış, ayakkabılarını giyiyordu. Ben hızlıca salondaki masanın üstüne bıraktığım boyaları cebime koymaya çalıştım ama annem vaktimizin olmadığını söyleyip beni çekiştirmeye devam etti. Elimdeki boyalara baktığım zaman, sadece iki tane almayı başarabildiğimi fark ettim. Bu boyalar kırmızı ve beyazdı. Of Allahım! Hadi kırmızı neyse de ben bu beyazla neyi boyayabilirim ki. Zaten beyaz hiç kullanılmamıştı. Yepyeniydi. "Keşke pembe ve mor'u almış olsaydım." Diye geçirdim içimden. Ben boya renklerinin derdine düşmüşken Annem ve Babam benden çok bağımsız şeyler yaşıyorlardı. Bu sırada Babam kapıyı açıp dışarıya çıktı. Bizde peşinden gittik. Aman Allahım o da ne. İki adam.Adamlardan biri esmerdi diğeri ise sarışın. Bakışlarından nefret akıyordu âdeta. Göz altları gecenin karanlığıyla ahenk halindeydi. Onları boydan süzerken bir yandanda kalbimin sesini işitir gibiydim. Üstelik ellerinde silah vardı. Bu da yavaşlatamadığım kalp atışlarımın iyice hızlanmasına sebep oldu. Babama odaklandıklarından bizi fark etmediler başta. Annem hemen içeriye gitmemi söyleyip itti beni. Kapıdan içeri girip duvar dibinden onları gözetlemeye başladım. O sırada adamlar Anneciğimide fark ettiler. Zaten Annem de kaçmak istememişti. O Babamın aksine cesur biriydi. Benim beyaz atlı prensim yoktu çocukken ama beyaz başörtülü kraliçem vardı. Koruyucum da oydu, kurtarıcım da. Yine kurtarmıştı o gün beni. Adamların karşısına dağ gibi dikildi. Bir şeyler konuşuyorlardı ama bir türlü duyamadım.Babamın ellerini kafasının üstüne koydurtmalarından dolayı Babam silahına dokunamadı bile. Annemle Babam onları ikna etmeye çalışıyorlardı herhalde. Tam o sırada adamlardan esmer olanı acımasızca sıktı kurşunları. Önce Anneme sıktı vicdansız. Annemin attığı çığlıkla olduğum yerde çivilendim. Şoka girmiştim resmen. Çok beklemedi. Direkt namluyu Babama doğrulttu. Aynı acımasızlık ve sakinlikle babamı da vurdu. Eli bile titrememişti bu adamın. Annem ve Babamın ruhlarını bedenlerinden ayırdıktan sonra arkalarına bile bakmadan, koşar adım gittiler. Ben hâla zaman ve mekandan bağımsızdım. Duvar dibine dikilip kalmıştım öylece. İki dakika sonra komşular doluştu kapıya. Herşey değişmişti o gece.Bizim bahçedeki toprak bile renk değiştirdi. Kahverengi oldumu sana kan kırmızısı? Komşumuz Kader teyze annemin en yakın arkadaşıydı. Görür görmez çığlıklara boğuldu. Ben ağzımı bile açamıyordum hâla. Komşular koşuşturuyor ordan oraya. Kimi ağlıyıp sızlanıyor, kimi ambulansı arıyor. Aniden içlerinden biri beni fark etti. Yarı mutlu bir ses tonuyla "küçük kız yaşıyor" Dedi. Ne aptalca! Asıl o günden sonra yaşayamamıştım. Kadının bana sarılmasıyla kendime geldim. Hıçkıra hıçkıra ağladım. Annemle Babamın yanına koştum. Önce Anneme koştum. Diz çöktüm yanına. Ne çok kan akmış bedeninden. "Anne" Diyip dürttüm önce. Annem duymadı. Komşular çekiştirdi beni ama kalmakta direniyordum. Annemi uyandırmanın tek yolu vardı fikrimce. Hem ağlayıp hem söyledim o şarkıyı.
"Hava ayaz mı ayaz, ellerim ceplerimde. Bir türkü tutturmuşum, duyuyorsun değil mi? "
Çevredekiler delirdiğimi düşündüler. Bu büyüklerde hiç anlmıyordu çocuk dilinden. Ahmet amca kucağına aldı beni tam götürecekken şarkının bir kısmından yine devam ettim söylemeye.
"Ya dön bana artık, duyuyormusun beni? "
Duymadı.
Annemde duymadı, Babamda. Ahmet amca beni içeriye götürüp sakinleştirmeye çalıştı. Bense onu dinlemiyordum bile. Nasıl da acımasızca öldürmüştü o adam Annemle Babamı. Babama da seslenememiştim."Baba biber dolması soğudu uyanmalısın" Derdim.Belki de duyardı o. Uyanırdı. Çıkmaz sokakta yol arıyordum kendime. Elimi cebime attığımda boyaları hissettim. Çıkarttım cebimden. "Biliyormusun Ahmet amca? Dedim. Ahmet amca gözlerini gözlerime dikti. "Resmi bitirdim" Diye devam ettim sözlerime. Çünkü anlamıştım kırmızı boyayla kanları, beyaz boyayla da kefenleri çizmiştim.

ÖLÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin